Skip to main contentSkip to footer

yabana sevdalı bir kadın

jane goodall 1 ekim günü, 91 yaşında, doğal nedenlerle hayatını kaybetti. son zamanlarına kadar hareketliydi, alameti farikası haline gelmiş balıkçı yaka kazağı, omuzlarına attığı şal ve boynundaki zincirin ucunda bir afrika haritasıyla etkinlikten etkinliğe koşturuyordu. çocukluk hayallerini, hayal bile edemeyeceği şeyleri gerçekleştirmenin huzuru ve mutluluğuyla göçtü

Kadın Emeği

jane goodall londra’da, 3 nisan 1934’te dünyaya geldi. babası iş insanı ve yarış arabası sürücüsü mortimer herbert morris-goodall annesi yazar margaret myfanwe joseph’di. insanlar bazen ebevenylerinin yolundan gider, bazen de tam aksi yönde. jane goodall, maceracılık konusunda babasını, yazı konusunda annesini örnek almış gibi görünüyor. çocukluğundan itibaren yaban hayatına büyük bir ilgi duyuyordu, hayvanlarla ilgili ne bulsa okur, afrika’ya yolculuk yapmanın hayalini kurardı.

gençlik yıllarında nasıl geçindiğiyle ilgili farklı iddialar var. ilki sekreter olarak çalıştığı, ikincisi garsonluk yaptığı yönünde. bir başka iddia sekreterlik yaptığı sırada, gemiyle kenya’ya gidecek parayı toplamak için aynı zamanda garsonluk yaptığı. bir diğer iddia da garsonluk yaptığı sırada, bu merakını bilenlerin ona paleontolog dr. louis leakey ile görüşmesini tavsiye ettiği, leakey’in onu nairobi’deki ulusal müze’de sekreter olarak işe aldığı yönünde. hayatının o noktaya nasıl geldiği muğlak olsa da şurası kesin; nairobi’de olmak ona louis leakey ve eşi, yine paleontolog olan mary leakey ile vakit geçirme fırsatı sağladı.  jane’in sabrını ve kararlılığını gören louis leakey, ondan tanzanya’ya gidip gombe ormanındaki vahşi şempanze ailelerini incelemesini istedi. jane herhangi bir hayvanı inceleyebileceğini düşünüyordu ancak yabanda,  insanlığın yaşayan en yakın akrabasını inceleme fırsatını büyük bir şans olarak gördü ve 14 temmuz 1960’ta şempanzeleri izlemek üzere gombe’ye ulaştı.

burada biraz duralım. jane lise mezunuydu, böyle bir incelemeyi yapacak eğitimden yoksundu ve  cesaret, kararlılık ve sabır her şeyin çaresi değil. dolayısıyla el yordamıyla, biraz da kafa göz yararak ilerledi. bazı büyük hataları oldu. şempanzelerin güvenini kazanmak için kurduğu muz otomatlarının, onların avlanma ve beslenme düzeneğini değiştirdiği ve zararlı olduğu görüldü. abd’de çocuk felci aşısı yeni yeni uygulanıyordu, şempanzelerle yakın temas kuran jane, onlara çocuk felci bulaştırdı ve bir kırıma sebep oldu. bilim çevreleri, onun şempanzelerle kurduğu yakınlığı eleştiriyordu, onlara isim vermişti, onlar sayı vermesi gerektiğini söylüyorlardı. bütün bunlar hayvanlarla ilişkimiz konusunda ne kadar mesafe kat ettiğimizi düşündürüyor.

bütün bunlar bir yana, jane goodall afrika’da şempanzelerin davranışlarına dair benzersiz bir araştırma yürüttü ve onların alet kullanabildiğine dair çığır açıcı bir keşif yaptı. hem afrika’ya hem onlara bağlandı, ömrünün çoğunu o yabanda geçirdi, şempanzelerle arkadaş oldu. jane goodall’un araştırmaları, primatların insanın akrabası olduğunu bir kere daha doğruladı.

Fotoğraf: National Geographic

koko ve francis

insanlığın primatlarla karşılaşması yabanın dışında da oldu. sonraki yıllarda, san francisco hayvanat bahçesi’nde** dünyaya gelen ve koko adı verilen gorile yine bir kadın, bakıcısı francine patterson işaret diliyle konuşmayı öğretti. koko,  francine patterson’ın goril işaret dili olarak adlandırdığı ve amerikan işaret dilinden etkiler taşıyan bu dilde ciddi bir kelime dağarcığına sahip olduğu gibi, 2000 kadar ingilizce kelimeyi anlayabiliyordu. bu onun kelime dağarcığını 3 yaşındaki bir insanla aynı düzeye getiriyordu. koko, 1971 yılında dünyaya gelmişti, 2018’de öldü. kedileri seviyordu, yavruyken alıp büyüttüğü birkaç kedisi olmuştu, birinin ölümü üzerine eliyle gözlerini kapayarak ağlamasının görüntüleri hatırladıkça hüzünlendiriyor beni.

jane goodall’a döneyim.  onun çalışmalarının ancak akademik yeterliliği varsa ciddiye alınacağını bilen louis leakey, lisans diploması olmamasına rağmen cambridge’deki newnham college’da etoloji* alanında doktora yapmasını sağladı. jane’in doktora tezi olan “gombe deresi rezervi’nde özgür yaşayan şempanzelerin davranışları”, 1965’te tamamlandı. ama o çalışmaya devam etti ve 65 yıl boyunca yabandaki şempanzeleri inceledi.

ya en sevdiği hayvan?

kendisine bu soru sorulduğunda şu cevabı vermiş: “en sevdiğim hayvan? herkes şempanze olduğunu düşünüyor ama değil. şempanzeler insana o kadar benziyor ki yani bazı şempanzeler hiç de iyi değildir, tıpkı bazı insanların hiç de iyi olmaması gibi. benim en sevdiğim hayvan köpektir çünkü köpekler bana çok şey öğretti ve köpekler o kadar sadıktır ki ve koşulsuz severler, köpeklerin olmadığı bir dünya düşünmek istemiyorum.”

hayatı boyunca evrimin gizemlerine duyduğu ilgi ve yeryüzünün tüm yaşam formlarına saygısı yönlendirdi onu. jane goodall hayatının son yıllarında hayvanları, çevreyi koruma gibi konulara eğildi, “kendileri için konuşamayanlar yerine konuşarak elimden geleni yapıyorum” diyordu bu konuda. bir kısmı çocuklar için olmak üzere 27 kitap yazdı, belgesellerde yer aldı. 2002 yılında birleşmiş milletler barış elçisi oldu, ardından saray’dan “dame” unvanını aldı. bir fikir vermesi için söylüyorum; bunun erkekler için olan versiyonu “sir” beatles üyelerine verilmişti. başka bir sürü devletten ödüller, madalyalar aldı. kendi adına çalışmalarını sürdürecek bir enstitü, bir vakıf, bir insani yardım programı tanzanya’nın darüsselam şehrinde başlattı.

iki kere de evlendi. İlk eşi ve hugo van lawick, national geographic için çalışan hollandalı bir yaban hayatı fotoğrafçısıydı ve bir barondu! çift 1967’de nairobi’de bir oğlan çocuk sahibi oldu, resmi olarak hugo (evet, babasının adı!) adı verilen oğluna jane grub ismini taktı. grub ingiltere’de eğitim gördükten sonra tanzanya’ya yerleşti, halen eşi ve çocuklarıyla orada yaşıyor. jane goodall’ın ikinci eşi tanzanya parlamentosu üyesi ve eski tanzanya milli parkları müdürü derek bryceson oldu, bryceson’ın 1980’de ölümüne kadar evli kaldılar.

bir şempanze yavrusunu kucağında taşırken, bir başka şempanzeyle dudak dudağa fotoğrafları var ama her primat koko kadar konuşkan olamadığı için onların jane goodall ile ilgili duygularını bilemiyoruz. tanzanyalıların hakkında ne düşündüğüyle ilgili bir kayıt da bulamadım internette. yazıyı, onun bir röportajda hayvan haklarıyla ilgili sözleriyle bitirmek istiyorum.

“şahsen sadece haklar için savaşmam. tüm insan hakları mücadelesine rağmen, dünyanın dört bir yanında her gün insan hakları çiğneniyor. peki, insan haklarını ihlal etmeye devam ederken böyle bir mücadele hayvanlara gerçekten yardımcı olur mu? hak sahibi olmaları onlara zarar vermez. ama benim yaklaşımım farklı. ben insanın sorumluluğu için mücadele ediyorum.

insanların hayvanların gerçekten kişilikleri ve duyguları olduğunu anlamalarını istiyorum; ancak böyle onları koruyan yasalara uymak isterler.”

*zoolojinin hayvan davranışlarını inceleyen alt dalı.
**bugün hayvanat bahçelerinin hayvan istismarı anlamına geldiğini biliyoruz. ancak koko’nun yabanda hayatta kalması mümkün değildi.

ana fotoğraf: african conservation foundation

Yazarın Diğer Yazıları

İlginizi Çekebilir

Son Yazılar