Metal iş kolu sendikaları ile MESS arasında başlayan TİS görüşmelerine dair Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi Ezgi ve Çiğdem ile konuştuk. “Bizim sektörde kadınların robot misali çalışması isteniyor” diyen işçiler TİS’e dair taleplerini anlattı

Metal sektöründe yetkili üç sendika (Türk Metal, Birleşik Metal-İş ve Öz Çelik-İş ) ile patron sendikası MESS arasında 2025-2027 Toplu İş Sözleşmesi süreci başladı. Sendikalar MESS’e tekliflerini sundu. Birleşik Metal-İş Sendikası masaya yüzde 58,5 zam talebiyle gelirken Türk Metal Sendikası yüzde 38,97’lik bir zam talebini öne sürdü. Öz Çelik-İş Sendikası ise ilk altı ay için saat ücretlerine 40 TL seyyanen zam ve yüzde 20 oranında zam istedi.
Sendikaların masaya götürdükleri TİS’te çeşitli sosyal haklara da geniş yer verildi ancak Birleşik Metal-İş Sendikası’nı ayrı tutarsak, sendikaların kadın metal işçilerin taleplerini bu haklar içinde görmediği ortada; Birleşik Metal de ancak bir dereceye kadar ele almış kadın işçilerin taleplerini. Şiddet ve tacizden arınmış bir işyeri öngören ILO 190’dan tutalım da fabrikaların kadın işçilere uygun bir çalışma alanına çevrilmesine, kreş açmadan ebeveyn iznine dek birçok talep TİS’te ücret zammının gölgesinde kalmış gibi görünüyor.
Peki kadın metal işçiler buna dair neler söylüyor?*
“Fabrikalar erkek egemen yapıda”
Sanel Elektronik fabrikasında 10 yıldır çalışan Ezgi Çakırbey çalışırken en çok zorlandığı şeyin mobing uygulamaları olduğunu söylüyor. Şeflerin kadın işçilerin tuvalete gidiş gelişlerine çok karıştığını, telefonla konuşmayı dahi engellemeye çalıştıklarını anlatan Ezgi, fabrika içinde kadın-erkek işçiler arasında ayrımcılık yapıldığına da dikkat çekiyor: “Maalesef işyerlerimizde kadın-erkek ayrımı oluyor. Kadınlar bir yere kolay kolay gelemiyor. Kadınlara sorumluluk verilmiyor. Bu fabrikalar daha çok erkek yoğunlukta ve erkek egemen yapıda işyerleri.”
Fabrikanın erkek işçilere göre dizayn edildiğinden şikayetçi olan Ezgi, “Biz sürekli oturmak zorundayız mesela. Ayağa kalktığımızda bu da mobinge sebep oluyor. Ama kalkmadığımızda da bir süre sonra meslek hastalıkları ortaya çıkıyor. Ya da tuvalete gitme… İzin vermiyorlar. Bu da bir sürü hastalığa yol açıyor” diyor. Ve elbette regl izninin olmayışının kadın işçileri ne denli zorladığını ve böylesi dönemlerde erkek şeflerden izin istemekte ne kadar zorlandıklarını anlatıyor.
Kadınlara hem erkek işçilerin hem de şeflerin çok rahatlıkla ses yükseltebildiğini ve azarlayabildiğini söyleyen Ezgi, erkeklerin kadınlarla konuşurken dikkatsiz davrandıklarını, tacize varan yaklaşımlar olduğunu belirtiyor. En çok da şeflerin, kolaylıkla haklarında tutanak tutulma tehdidiyle karşı karşıya kaldıklarını belirten Ezgi, “Yani bütün bunları kadınlar yaşıyor. Erkeklere bu kadar bir baskı yapılmıyor” diyor.

“Kadından robot misali çalışma isteniyor”
Ezgi’nin iki çocuğu var, ev işleri ve çocuk bakımı konusunda eşinden yardım aldığını söylüyor ancak çalışan bir kadın olarak bu kadar yükün altından kalkmanın zor olduğunu da ekliyor. “İkizlerim var, 7 yaşındalar. Çok zor, gerçekten çok zor. Yani şöyle söyleyebilirim. Gece vardiyasında olduğumda daha çok yoruluyorum. Sabahları çocukların okula göndermesi, beslenmesi, akşam yemeği gerçekten sıkıntı büyüyor. Ama mecburuz, çalışmak zorundayız.”
Kreşin kesinlikle tüm fabrikalar için zorunlu ve sendikaların da bu konuda daha baskın olması gerektiğini söyleyen Ezgi, kreş yardımlarının kreş fiyatlarının yanında çok cüzi ve komik kaldığına dikkat çekiyor. Kreş ve çocuk bakımı meselesinin kendisi için ciddi bir sorun olduğunu belirten Ezgi, “Stres altına kalıyorum. Kendinizi işinize veremiyorsunuz. Dediğim gibi, telefonla aramak istediğimizde, çocuğumuzu merak ettiğimizde mobinge uğruyoruz. Yani bizim sektörde kadınların robot misali çalışması isteniyor. Maalesef bu düşünce var ve bunun üzerine de baskılar oluşuyor,” diyor. Ve ekliyor: “Bir taraftan çocuğunuz olsun, çocuğunuza bakın, onunla ilgilenin diyorlar. Ama asla çocuklarımızla ilgilenecek bir alan bırakmıyorlar.”
“İlk olarak kreş…”
MESS ile işçi sendikaları arasındaki TİS sürecine dair sohbet ederken, işçi maaşlarının 90 ila 100 bin bandında olması gerektiğini söyleyen Ezgi, vergide adalet olmadığı durumda hiçbir maaş zammının anlamı olmayacağının da altını çiziyor. Ardından, üye olduğu sendika dahil, işçi sendikalarının kadın işçilerin sözlerini ve taleplerini TİS masasına ne kadar götürdüğü üzerine konuşuyoruz Ezgi’yle.
“Ben Birleşik Metal-İş Sendikası’na baktığımda kadınlara daha çok söz verildiğini görüyorum. Çünkü diğer sendikalardan olan birçok tanıdığım var. Oralarda böyle bir şey olmuyor. Yani konuşuyoruz biz sürekli. Bence ilk önce kreş olması gerekiyor. Kadınların rahat bir şekilde çalışabilmesi için bu gerekli. Çalışmak zorunda olduğu halde çalışamayan çok kadın var bu yüzden.”
Mobinge karşı verilen mücadelede de sendikanın varlığının önemli olduğunu söyleyen Ezgi, “Sendikanın arkamızda olduğunu bilince, mobingden şikayetçi olan arkadaşlar olduğunda, bunun önüne geçebiliyoruz” diyor. Ancak TİS dönemlerinde işyerlerinde mobing uygulamalarında ciddi artış yaşandığına dikkat çekiyor. Mobingde de daha çok kadınların hedef alındığını düşünen Ezgi, “Bunun hükümetin kadına değer vermemesinden kaynaklı olduğunu düşünüyorum maalesef. Gerçekten kadına yönelik baskı çok arttı. Devletin büyüğünün, kadına verdiği değeri görünce hani yaşadıklarımıza şaşırmıyorum aslında. Ama bunun üstesinden gelebileceğimize inanıyorum” diyor.
“Kadınlar sıradan bahanelerle baskı görüyor”
Aynı fabrikada elektrik-elektronik bölümünde 17 senedir çalışan Çiğdem Köklü, uzun yıllar çalışınca ister istemez uzmanlaştığını ve bu yüzden de ağır şartlara alıştığını söylüyor. “Ancak daha yeni işçilere ağır gelen işler bunlar ve çok baskı oluyor. İşte konuşma, sağa sola bakma gibi şeyler…” Kendisinin direkt bir ayrımcılığa maruz kalmadığını söyleyen Çiğdem, kadınların sıradan bahanelerle baskıya uğradığına ve işten çıkarıldığına şahit olduğunu anlatıyor. “Özellikle sendika yokken çok şahit oluyordum bunlara. Sendika geldikten sonra kadınlar bir taciz durumu oldu mu İnsan Kaynakları’na gidiyor. İK da ‘bu mesele bizim kırmızı çizgimizdir’ diyor artık.”

Kadınların evdeki ücretsiz olmak üzere çifte mesaisi konusunda, “Ya tabii ki zorluyor yani. Çünkü hani insan mesela bazı dalgın olabiliyor, işte hata yapabiliyor, iş biriktirebiliyor. Diyorsun ki evi unutayım işte. Ben bugün işime odaklanayım. Genelde zaten öyle yapmak zorundayız. Mesela işyerime girdiğim zaman çocuklarıma diyorum, beni aramayın. Eskiden sürekli yemeğiydi, işiydi. Çok yoruluyordum. Ama artık yapamıyorum. Kızım, eşim bana yardımcı oluyor. Ama tek olan, bununla tek başına uğraşmak zorunda olan insanlar için zor, sıkıntılı yani” diyor Çiğdem.
Çocukları şu an büyük olsa da zamanında çok sıkıntı yaşamış Çiğdem, “Çocuklarını bir yere bırakıyorsun. Bakacak kimse yok. Bıraktığın yerde, gittiğin zaman uyumuş oluyorlar. Oradan onları taşımak kışın zor oluyordu yani” diyor ve kreşin vazgeçilmemesi gereken bir talep olduğunu söylüyor; “Kreşi patronlar kendileri açmalı. Şu an kayıt fiyatlarının yanından geçilmiyor.” Bu konuda sendikanın da ısrarlı olması gerektiğini söyleyen Çiğdem, “Sendika da 150 kadın işçinin olduğu yerde kreşin zorunlu olmasını sözleşmede tutuyor ama sendikayla bizim de konuşmamız lazım. Bu sayının indirilmesi gerekiyor.”
Eşi ve çocukları da çalıştığı için geçim konusunda çok zorlanmadığını söyleyen Çiğdem, çok işçinin böyle olmadığını hatırlatıyor. “Geçen gün iki arkadaşım dert yandı. ‘Okullar açıldı, çocukların kalem defterini alamadım’ diye ve borç istediler. Çünkü buradaki aldığı maaş, eşi de çalışsa yetmiyor. Çünkü kiraları da var, kiralar zaten aldı başını gidiyor. Yani şu anda asgari ücretin üstünde kirada oturan arkadaşlarımız var.”
“Kadınlar için sendikal eğitim”
Söz TİS sürecinde kadın işçilerin söz ve talepleri konusuna geldiğimizde Çiğdem, sendikanın ebeveyn izni gibi konularda başarılı olduğunu söylüyor ama kadın işçilerle ilgili daha fazla eğitim, toplantı yapılması gerektiğini vurguluyor. “Kadınların 1 Mayıslara, çeşitli eylemlere bence daha çok katılması için çalışılmalı. O yüzden biz şöyle bir şey talep etmiştik mesela, böyle özel günlerde, yürüyüşlerde, eylemlerde kadınlara izin yazdıralım gibisinden. O madde herhalde eklenmemiş. Hani dedik ki kadınların daha çok katılımı olsun. O gün onlara ücretli izin verilsin, daha çok katılımları olsun dedik ama o madde eklenilmemiş sanırım. Sonra sendika fabrikalarda kadınlara eğitimler verilebilir.”
Çiğdem sendikaların bu konuda yeterli çaba gösterdiğini düşünmüyor. “Hani başka bir yerlerde var mı onu bilemiyorum ama bizim fabrikamızda ya da bizim sendikada öyle bir eğitim maalesef yok.”
*Açıkçası daha fazla sayıda ve sendikadan kadınla iletişime geçmek istedik. Ancak sadece Bileşik Metal-İş Sendikası’na üye kadınlardan görüş alabildik.
Ana fotoğraf: Birleşik Metal-İş










