Günde en az 8 saat, gözlerinde derman kalmayıncaya kadar video izliyorlar. Katliam, işkence, istismar görüntülerine maruz kalıyorlar. Tiktok işçisi kadınlar, yaptıkları işe bağlı olarak ortaya çıkan psikolojik hastalıkların meslek hastalığı olarak kabul edilmesini istiyorlar.

İzmir ve İstanbul’da faaliyet gösteren Telus Digital’de çalışan işçiler geçtiğimiz yıl Çağrı-İş Sendikası’nda örgütlenerek insanca yaşanacak ücret ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini istemişlerdi. Kanada merkezli olan şirket, işçilerin haklı ve yasal taleplerine karşılık olarak sendikanın yetki tespitine itiraz etmişti. Eşzamanlı olarak sendikal çalışmada öne çıkan işçileri işten çıkarmış ve içerdeki örgütlülüğü zayıflatmaya çalışmıştı. Çalışan sayısı 1800 civarındayken işten çıkarmalarla bu sayı 1500’e kadar düşürülmüştü. İlerleyen süreçte ise Çalışma Bakanlığı’nın yaptığı iş kolu değişikliğiyle Telus Digital’de çalışan işçilerin üyelikleri düşürülmüştü. Çağrı merkezi çalışanı olarak görünen işçiler anayasal haklarından vazgeçmeyerek DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikası’yla görüşüyor ve sendikal çalışmaya devam ediyor.
Türkiye’de Tiktok adlı sosyal medya platformunda yayınlanan videoların içeriklerini denetleyen Telus Digital’de ilk örgütlenmeleri gerçekleştiren ve hem içerde halen çalışmakta olan hem de işten çıkarılan kadınlara ulaşarak hangi koşullarda çalıştıklarını öğrenmek istedik. Ülkemizde çok da yaygın olmayan bu sektörde, dışardan bakıldığında pek de yorucu olmayan bir iş akıyor gibi görünüyor. Oysa işe başladığında tüm sağlık taramaları ‘temiz’ çıkan işçilerin neredeyse tamamı mental yorgunluk ve ciddi psikolojik sorunlar yaşıyorlar. İşçilerin anlattıkları, asgari ücretin bir tık üzerinde maaşlarla günde en az 8 saat boyunca Tiktok videolarını 3X hızla üstelik mobbinge uğrarken yüksek verimle çalışmaya zorlandıklarıydı. Ve sorunları dile getiren çalışanlara, demokrasinin beşiği Kanada’dan gelen yöneticilerin, bir Ortadoğu ülkesi olarak Türkiye’de bu koşulların normal olduğunu anlatmalarıydı.
“Sıfır hata ile çalışmak mümkün değil”
25 yaşında olan Berfin Büyükertaş Nisan 2024’te Telus’ta 6 aylık sözleşme imzalatılarak işe başlamış. Altıncı ayının dolmasına üç gün kala işten çıkarılmış. Çünkü hem sendika üyesi hem de sendika çalışmalarında öne çıkan biriymiş. Aslında kendisi Özel Eğitim Öğretmenliği’nden mezun. Okuldan mezun olduktan sonra ataması da yapıldığı halde öğretmenliğe başlayamamış. Kamu atamalarında artık olağanlaşan ‘güvenlik soruşturmaları’ndan kalmış. “Feminist hareketle temas halinde olan ya da bir şekilde demokratik herhangi bir hakkını kullanan herkesin başına geliyor artık Türkiye’de” diyerek anlatıyor yaşadıklarını. Bugün Gaziantep’de ailesinin yanında kalıyor. Özel bir kurumda Özel Eğitim Öğretmeni olarak çalışıyor.
Telus Digital’e önce farklı bir departmanda başlamış, kısa bir süre sonra da Kürtçe moderatörü olarak çalışmaya devam etmiş Berfin. Tüm çalışanlara gizlilik sözleşmesi imzalatıldığı için projeler, departmanlar ve yaptıkları işe dair genel bilgiler verebiliyor. “Bizim işimiz Kürtçe, Türkçe ve İngilizce sansür yapmaktı. Aslında benim çalıştığım takım sadece bu bölgeye bakıyordu. Şirkette bir sürü takım var. Kimi Türkiye’de bulunan canlı yayınların yorumlarını kontrol ediyor kimi Türkiye’de bulunan canlı yayınlarda iki kişi aynı anda yayındaysa ve birbirine küfrediyorsa ve o küfürü ilk kim başlatıyorsa buna göre bir sansür uyguluyor. Kimi statik yani aslında hep akışta olan videolara sansür yapıyor. Azerbaycan bölgesine bakanlar var. Arapça hem Türkiye’de yaşayan Araplar için hem de Irak, İran, Suriye… İşte Ortadoğu’ya bakan bir takım vardı.”
Söz konusu Ortadoğu coğrafyası olunca ağır şiddet içeren görüntülere kendilerinin daha çok maruz kaldığını anlatıyor Berfin. Psikolojik olarak tüm çalışanların etkilendiğini ancak şirket politikası olarak yüzde 99 hatasızlık oranıyla çalışmaya zorlandıklarını dile getiriyor. Sıfır hata modelinin gerçek hayatta karşılığı olmamasına rağmen mobbingin şirket içerisinde sistemleştirildiğine dikkat çekiyor.

Evden çalışmada kadınlar öncelikli
“Günde 1000 tane video izleyen bir insansın. Ama senin videolarından yalnızca 10 tanesini hatalı olarak kabul edebiliyorlar mesela. Zaten şirketin kendi politikası mobbing üzerinden ilerliyor. Müşteri ile de böyle pazarlık yapıyorlar. Yani Telus bu işi, taşeronmuş gibi Tiktok’tan alıyor. Bunun üzerine seni ne kadar çalıştırırsa, sana ne kadar fazla video çözdürürse, yayın çözdürürse, ham haldeki videoyu akışa sokarsa senin üzerinden o kadar kâr ediyor. Şirketteki bütün üst müdürlerin senin videolarını o anda kontrol ediyor ve oturup hatalarını anlatıyor. Yani benim artık beynim orada akmış kulaklarımdan. Video patlamasın diye molasız izlemişim, molamı sonra kullandırmışsın bana ama orada hesap vermek durumunda kalıyorsun. Sürekli böyle bir denetime tabisin. O denetim üzerinden de sürekli senin ekmek paranın üzerinden sana sözlü tacizde bulunuyor, kışkırtma durumu oluyor. İşte bunlar yüzünden biz çok hızlı örgütlendik. İşçi sınıfının bu kadar hızlı yol alarak sendikalaştığı örnekler Türkiye’de çok azdır. 6 ay gibi bir sürede yüzde 60’ını örgütledik çalışanların.”
“Bir de söylemeyi unuttum. Ben şirkette hep yüz yüze çalıştım. 2024’ün Haziran ayından önce bazı departmanlar hibrit çalışıyorlarmış. Yani iki hafta şirkette iki hafta evde. Ben hiç deneyimlemedim ama evden çalışmak bir çok insan için konforlu. Özellikle kadınlar için. Kadın zaten evden çok çıkamıyor, zaten evde başka bir işi daha var. Hibrit çalışmada kadınların ağırlıkta olduğunu duymuştum. Çalışanlar arasında kadınlarla erkeklerin sayısı birbirine yakın. O yüzden oran eşit gibi. Ücret farkı da yok, aynı ücretleri alıyoruz ama evden çalışmada kadınlar. Bir de şirkette bu işi yapan 30-35 yaş üstünde birkaç kişiyi tanımışımdır. İleri yaşların yapabileceği işler değil yani. Bundan kaynaklı yaşı genç olanların, öğrencilerin daha çok çalıştırıldığını biliyorum.”
Her şeyi en iyi erkek yöneticiler biliyor!
Telus’ta cam tavanı hemen herkesin bildiğini dile getiren Berfin, çalışma esnasında cinsiyetçi davranışlarla da karşılaşmış. Özellikle gece vardiyasında pornografik görüntülerin, hayvan ve çocuk istismarı, kafa kesme gibi vahşet görüntülerini içeren videoların daha çok önlerine geldiğini söylüyor. 8 saat boyunca bunlara maruz kalmakla şiddetin ve istismarın her biçiminin çalışanlar açısından normalleşmeye başladığına da tanık olmuş. Bir feminist olarak da kendisini daha fazla rahatsız eden görüntülere uyguladığı sansürü yetersiz gören erkek takım liderleri tarafından nasıl uyarıldıklarını da anlatıyor Berfin:
“Vardiyadayken bakıyorsun videoya. Mesela adam sadece işte kasıklarını çekti. İşte penisi biraz belirgin oluyor. Buna bir hashtag veriyorsun, sonra bakıyorsun sana o hashtag geri geliyor. Kaliteci bakıyor, diyor ki ‘Sen buna bunu vermişsin ama bu erekte olmuş bir penis, sen yanlış vermişsin. Üzerinde bir şort var ama bu erekte penisi sen bilmiyorsun demek ki’ diyor sana mesela. Özellikle kadınlara bu tarz videolarda daha fazla dönüş oluyor. Her şeyin en iyisini bilen erkek kaliteciler seninle başka bir, görünmeyen bir denge kuruyor. Hiç kadın kaliteciyle çalışmadım, görmedim daha doğrusu. Erkek kaliteciler vardı. ‘Ben zaten kaliteciyim ama aynı zamanda ben bir erkeğim, o yüzden sen benim kadar iyi bilemezsin bunu’ diyor… Orada çalışan kadınların, bence genel olarak hem sözel anlamda hem de maruz kalınan cinsiyetçi küfürlerle, maruz kaldıkları görüntülerle cinsel yaşamı da değişiyor. Etkiliyor yani.”
Psikolojik rahatsızlıklar meslek hastalığıdır
Yaptıkları işe bağlı olarak yaşanan psikolojik rahatsızlıkların meslek hastalığı olarak tanımlanması, işçi sağlığı ve güvenliği kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor Berfin. Çalışanların hem işyerinde hem de sağlık güvencesi olarak korunmasını sağlamaya dönük Telus’un herhangi bir politikası olup olmadığını sorduğumuzda Wellness molasından bahsediyor. Çay ve yemek molalarının yanı sıra günlük toplamda 30 dakika olan Wellness molalarını artık hiçbir çalışanın kullanmadığını söylüyor. Çünkü bu molalar artık çalışma sürelerinden düşülmeye başlanmış. Şirkette Wellness molalarında çalışanları mental olarak rahatlatmak için Psikologlar istihdam edilmiş. Başlarda Psikolog görüşmesine giden çalışanlar artık gitmemeye başlamış. Bunun nedenini de şu şekilde anlatıyor Berfin.
“Sana diyorlar ki ‘Çok kötü bir video gelirse sana, sen o videonun linkini bana at, sen çık mola yap.’ Bana bir video geldi. Bir işkence videosu, bir adamın işte ellerini ayaklarını bağlamışlar falan. Yakıyorlar ve kafasını kesiyorlar. Canlı bir video ben de bunu izliyorum. O esnada kötü oldum. Ben izin istedim çıktım, sonra o video topic oldu. Bir haftada 20-30 kez böyle video geldi mesela. 30 kez çıkamam ki molaya. Müdürler bana der ki ‘Defol git işyerinden, biliyordun sen bu işin böyle olduğunu.’ Tırnak içinde söylüyorum yani yanlış anlaşılmasın. Sözde işte bunlar demokrat, aydın, batılı insan, Kanada merkezli çok uluslu bir şirket. Yani emperyalist bir şirket. Destekleyici yaklaşımlarım var aslında demenin bir modeli yani. Yoksa o 15 dakikalık psikolog görüşmesi falan orası hikâye. Oradaki psikolog sen orada daha iyi çalış diye var. Şirkete maksimum verimliliği verebilelim diye var bu destekler.”
Gece vardiyalarında kadın çalışanların servisle evlerinin önüne bırakılmasında da sorunlar olduğunu söylüyor Berfin. Evi ara sokaklarda kalan kadınların kendi başının çaresine bakmak zorunda kaldıklarını anlatıyor. Bu nedenle korkarak işe gidip gelen çalışanlar olduğunu hatta kimi kadınların gece vardiyasında çalışmasını ailelerinin istememesi yüzünden sorun yaşadığını belirtiyor. Tuvalete gitmenin izne tabi olduğu Telus’ta kadın çalışanların izin alırken rencide olduğu için molalar dışında gitmemeyi tercih ettiklerine değiniyor. Regl günlerinde dahi molaları beklemek zorunda hissediyorlarmış. Kendisi de sık sık yaşamış.

“Hem sağlığımızdan oluyoruz hem gençliğimizden”
Berfin’le sohbetimiz oldukça uzun sürdü ve maalesef bu haberde hepsine yer veremeyeceğiz. Sohbetimizin bazı konuları hala Telus’ta çalışan kadın işçilerin de bahsettiği konular oldu. Örneğin Telus’taki homofobiyi yaklaşık 2 yıldır çalışan Aylin* anlatıyor bize. Açık açık konuşulan konular olmamasına rağmen işyeri içerisinde homofobik olayların yaşandığı dilden dile dolaşmış. Çünkü Telus’ta trans bireyler de istihdam edilmiş. Türkiye’de açık kimlikli olarak yaşayan transların kayıtlı ve güvenceli istihdam edilmesi çok nadir karşılaşılan bir durum.
Yine, yoğun bir emek sömürüsü altında 4 vardiya çalışmanın yarattığı tüm olumsuzlukları Aylin de yaşamış. Sendika üyesi olmak istemesi, hem düşük ücretler hem de sosyalleşme ihtiyacından doğmuş. “Her hafta başka bir vardiyadayız. Hem sağlığımızdan oluyoruz hem gençliğimizi, en güzel yıllarımızı bu işi yaparak harcıyoruz. Milyarlarca dolarlık iş kuruyorlar ve bizi çok düşük paralara çalıştırıyorlar. Söylediğimizde de bize Ortadoğu ülkelerindeki koşulları hatırlatıyorlar. Örgütlenip haklarımızı istediğimizde ise insanları işten çıkarttılar” diyor Aylin.
Gazze, İkbal ve Ayşenur
Üniversite mezunu Dilara* da aynı nedenlerle sendika üyesi olmuş ve çalışmalarda yer almış. Kendi alanında iş bulamadığı için Telus’ta işe başlamak zorunda kalan Dilara, İzmir’de iş olanağının çok düşük olduğunu belirtiyor. Bulduğu her işte çalışmış Telus’a başlamadan önce. İki yıldır Telus’ta çalışıyor. İlk başladığında evden çalışıyormuş. Bir sene sonra ofise almışlar Dilara’yı. Keşfet departmanında çalışıyor, yani videolar tüm sansürlemelerden geçtikten sonra kendisine gönderiliyor. Herhangi bir ihlal olup olmadığını 3X hızla kontrol ediyor. Bu yüzden kendisi de takımlardaki tüm çalışanlar gibi göz rahatsızlıkları yaşıyor. UV ışınlarına yoğun olarak maruz kalmak ve dikkatleri dağılmadan duyu organlarına yüklenmekle ilgili çok fazla sağlık sorunları yaşadıklarına dikkat çekiyor. Tamamlayıcı Sağlık Sigortası varmış ancak yalnızca ayakta tedavileri karşılıyormuş. Psikolojik desteği içermeyen bir sigorta! Tabi maruz kaldığı içeriklerin kendisini nasıl etkilediğini Dilara’dan dinliyoruz.
“Her türden içeriğe maruz kalıyoruz. Bu, günlük yaşamda herhangi bir dayının sigara içmesi de olabiliyor, bir grup insanın sokakta dans etmesi de olabiliyor ama vahşet içeren videolar çok fazla geliyor. Özellikle son zamanlarda bunların sayısı arttı diyebiliriz. Çünkü dünyadaki vahşetin artmasıyla orantılı bu durum. Bize düşen videolar da güncel videolar oluyor. İşte Gazze’de yapılan katliamın videoları an be an geliyor mesela. Ortadoğu’da yapılan katliamların videoları geliyor. İkbal ve Ayşenur katledildiğinde onların videoları çok geldi. Bir yandan da Semih Çelik’i olumlayan videolar… Yani güncel olarak düşen videolarda çok fazla vahşet içerikleri olabiliyor. Kötü etkileniyorum. Kafa kesme videosu izledikten sonra ‘kendimi çok iyi hissediyorum’ diyen birinin olduğunu sanmıyorum şirkette. İlk zamanlarda psikolojik destek sağlanabiliyordu. Ben de daha önce görüştüm şirket psikoloğuyla yarım saat. Fakat zamanla görüşme imkanını kısıtladılar. Çünkü daha fazla video gelmeye başladı. O videoları izlemek zorundasın ve psikologla yaptığımız görüşmenin 15 dakikadan sonrası molalarımdan düşüyor. Artık kimse psikoloğa gitmiyor zaten. Eğer kötü bir video gelirse sadece 15 dakikalığına tuvalete gidip yüzümüzü yıkayıp geri dönüyoruz. Şu an için koşullar böyle.”
Telus’ta cinsel taciz ve homofobi
Şirkette sistematik olarak kadınları taciz eden kaliteciye karşı Telus’taki erkek yöneticilerin dayanışmasını anlatıyor Dilara, tabi kadınların verdiği mücadeleyle birlikte. “Ben şirkete girdiğimde Emre adında bir kaliteci vardı. Birkaç kadına tacizde bulunuyor, evine çağırıyor. Fakat kadınlar genelde konuşamıyor ve o da susturuyor bir yerde. Daha sonra sendikal mücadele başlayınca bu olayın üstüne gittik. Ve tabi sonrasında bu adam işten atıldı. Yani böyle bir kazanımı oldu kadınların şirket içerisinde ama taciz faili olduğu bilinen diğer adamlar orada duruyorlar. Hala onlarla mücadele etmeye devam ediyor kadınlar çalıştıkları bölümlerde. Zaten Emre’yi de adamın itibarına zarar gelmeyecek şekilde çıkarttılar.”
İşyeri içerisindeki homofobiyi Dilara daha detaylı olarak anlatıyor bize. “Şu anlamda şirketin biraz hakkını veriyorum. Şimdi Kanada menşeili bir şirket olduğumuz için çeşitliliğe çok önem veriliyor. LGBTİ+ arkadaşlar burada kimliklerini gizlemeden çalışabiliyorlar. Keza işte trans kadın arkadaşlarımızla çalışabiliyorlar. Günümüz açısından önemli bir kazanım bence. Fakat trans kadın arkadaşımıza gece vardiyasında giydiği etek üzerinden sözlü saldırılar olmuştu. Saldıranlar işten atıldı. Böyle şeyler de yaşandı.”
Toplamda üç saate yakın görüştüğümüz kadın işçiler özet olarak işten atılan tüm arkadaşlarının haklarının verilmesini istiyorlar. Çalışma koşullarının insani olarak iyileştirilmesini, sendikal hak ve özgürlüklerinin önündeki engellerin kaldırılmasını, kadın çalışanların cinsel tacize ve mobbinge maruz kalmamasını istiyorlar. Telus Digital önünde direnişe devam eden arkadaşlarının desteklenmesi için de dayanışma çağrısı yapıyorlar.
* Halen çalışmakta olan kadın işçilerin isimleri, talepleri üzerine tarafımızdan değiştirilmiştir.










