Skip to main contentSkip to footer

Sendika istatistiklerinin düşündürdükleri

Temmuz istatistikleri sendikalaşma oranın düştüğünü gösteriyor. Buna karşı sendikalı işçi sayısında metal gibi klasik sektörlerden hizmet sektörüne doğru bir kayma yaşanıyor. Bu kaymalar işgücünün toplumsal cinsiyet bileşimini de kadınlar lehine değiştiriyor. Sendikaların buna uygun politika geliştirmeleri şart…

Editörden

Memleket ve ahalisi aşırı sıcaklardan ve her gün gözaltına alınan insanları izleyip sıra ne zaman bize gelecek diye bunalırken (tüm devlet organizasyonu kimi nerede nasıl gözaltına alıp tutuklarız’a odaklanmış durumda) sendika camiasının beklediği Temmuz ayı istatistikleri yayımlandı. İstatistiklere bakıp  “ Üye sayımız azalmış, örgütlenme faaliyetlerimizi gözden geçirelim veya sektörde örgütlü olmayan kesimleri içimize alacak yöntemler geliştirelim, işçilerin uzaklaşmasını önlemek için tedbirler alalım” diye kafa yoran bir sendika veya sendika yöneticisi şimdiye kadar görmedim ama yine de istatistikler gündem konusu. Ciddi üye kaybına uğrayanlar bile dertlenmiyor. Ne de olsa daha fazla üye daha fazla dert ve rakip anlamına geliyor. Ama hakkında tonlarca laf edilebilir. Maksat muhabbet. Ucundan kıyısından biz de katılalım bari.

Bilindiği üzere bu istatistikler yılda iki kere yayınlanıyor. İlki 28 Ocak tarihini taşıyordu orada sendikalı işçi sayısı 2.524.547 olarak saptanmıştı bu, çalışan işçilerin yüzde 14.97’ine tekabül ediyordu. Temmuz istatistiklerinde toplam sayı 2.429.527 olmuş. Yüzde ise 14.022’ye inmiş…Sendikalı işçi sayısı 95 bin kadar azalmış.  Buna karşılık çalışan sayısı artmış.  Rakamlar güvencesiz çalışmanın yükseldiğini gösteriyor. Güvencesizlik, kadınla tanımlı bir çalışma biçimi ama biz işçilerin cinsiyetini bilemiyoruz. Çünkü, devletin istatistiklerde dahi toplumsal cinsiyeti görmeye tahammülü yok.

Sendikalaşma oranı düşmüş

Ocak’ta yüzde 15’lerde seyreden sendikalılık oranı Temmuz’da düşmüş. Üyeliğe yönelik kısıtlamaların, işyeri, işletme, iş kolu barajlarının, uzayan yetki süreçlerinin, grev yasaklarının sendikalaşmayı olumsuz yönde etkilediği açık bir gerçeklik. Bunun dışında hükümetin iç tüketimi kısma esası üzerinde şekillenen enflasyonist politikalarının sonucunda biraz da sendikacıların basiretsizliği nedeniyle artık doğru düzgün ücret zammı bile alamamak birkaç sektör dışında sendikalı yerlerde ücretlerin asgari ücretin bir tık üzerinde olması, hiçbir temel sorunu çözemeyen sendika bürokratları da işçilerin örgütlerden uzaklaşmasına sebep oluyor. Geçtiğimiz günlerde orman yangınında 10 çalışan göz göre göre yaşamını yitirirken, sendikalar bunun nedenleri ve iş cinayetlerinde çözüm için ortak neler yapabiliriz’i düşünmek ve harekete geçmek yerine “Ölenlere Allahtan rahmet ve yakınlarına başsağlığı” diliyorlar. İşin trajik yanı; işçilerin de onların başsağlığı mesajlarını paylaşıyor olmaları… Binlerce facebook mesajı atmışlar.  İçlerinden bir kişi, insanlar şu, şu tedbirler alınmadığı için yaşamını yitirdi, bu resmen cinayet, mücadele demiyor örneğin.  Bu çaresizliğin, kaderciliğin üst boyuta tırmandığını göstermenin yanı sıra siyasi bilinç noksanlığının da üst boyuta geçtiğini gösteriyor.   Sosyalistler sınıftan başka her şeyle uğraştıkları için siyasi bilinç yerlerde sürünüyor.  Hep söylüyorum yine tekrarlayacağım sınıf içinde sınıf çalışması yapan sosyalist parti ve grup kalmadı. Hakim sınıfların ideolojisinin yeni medya araçları ile girmediği ev, kulübe, bahçe yok. Basın açıklamalarıyla, sokak eylemleriyle hakim ideolojiyi bertaraf edemez “sınıfı bilinçlendirip” gerçekleri görmesini sağlayamazsınız. Olsaydı şimdiye kadar olurdu…

Örgütlenmede toplumsal cinsiyetin önemi

Temmuz istatistikleri dünyada olduğu gibi bizde de işlerin imalattan kaydığını hizmet, hizmete dair alt sektörlerin gelişip güçlendiğini bu güçlenmeye paralel olarak hizmet ve genel işler sendikalarının önem kazandığını gösteriyor.  SendikaData sitesinin yapmış olduğu tabloya göre genel işlerde sendikalaşma oranı yüzde 53.80’leri bulurken, sağlık ve sosyal hizmetler alanında sendikalaşma oranı 33.91’de seyrediyor.  Banka, finans, sigortacılık alanında sendikalaşma oranı ise yüzde 30.38 civarında.  Saydıklarım genel olarak kadın istihdamının yüksek olduğu veya giderek arttığı sektörler. Bu sendikalar için potansiyel olarak örgütlenilecek bir işgücü demek bir yandan da toplumsal cinsiyetin örgütlenmede bir parametre olarak ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Yazıyı yazmaya koyulduğumdan bir gün önce DİSK Dış İlişkiler uzmanı Kıvanç Eliaçık bir tablo gönderdi, ocak ayı istatistikleri üzerinden bir toplumsal cinsiyet özeti çıkarmış. Sağ olsun işimize yarayacak bir şey oldu mu hemen yollar… Onu aynen buraya kopyalıyorum…

Temmuz ayı istatistikleri açısından tabloya baktığımızda sonucun pek değişeceğini sanmıyorum…Görüldüğü üzere en temel ve en genel geçer işçi hakları konusunda bir araya gelemeyen konfederasyonlar cinsiyetçilik konusunda anlaşmış gibiler. Sendikaların hiçbiri kadınları yeteri kadar örgütleyemiyor.  

Kadınların sendikalaşma oranının düşük olmasının elbette onların daha küçük, daha düzensiz ve daha güvencesiz işyerlerinde ve işlerde çalışmalarıyla alakası var.  Ama bunun sadece büyük işyerlerine odaklanmış, o işyerlerine bağlı olarak çalışan taşeron işçileri gözden çıkaran “büyük sendika örgütlenme anlayışı” ile de ilgisi var.  Son dönemlerde bağımsız sendikalar bu işyerlerine yönelseler de sırf onların çabasıyla yürümüyor işler. Taşeronun, çağrıya bağlı çalışanların, günü birlik çalışanların örgütlenmesi zorunlu; bu sendikaların üye profilini ve toplumsal cinsiyet yapısını da değiştirecektir. Bir zamanlar yeni sendikacılık anlayışı diye savunulan ama hemen unutulan sendikacılık anlayışının temelinde “Şimdiye kadar örgütlenmeyenlerin örgütlenmesi” yatmaktadır. 

8 Mart kutlamaktan bıkmadınız mı?    

Kadınları, LGBTİ+ları örgütlemek için özel politikalara ihtiyaç var. Son dönemlerde işçi sendikalarında bir kadın komisyonu furyasıdır gidiyor. Ankara Kadın Komisyonu, Gebze Kadın Komisyonu, Merkez Kadın Komisyonu vs. 8 Mart ve 25 Kasımlarda ya da “ILO190 imzala” filan gibi etkinliklerde adı geçen bu komisyonların, tüzükte yeri yok, bin kere yazdım yine yazayım. Bir, iki sendika (konfederasyon değil) dışında bunlar fiili yapılar. Sendika merkezlerinin kadın etkinliği düzenleyin, direktifleriyle harekete geçen daha sonra esamesi okunmayan yapı demeye dilim varmıyor toplaşmalar… Sendikanın veya konfederasyonun bir organı değiller, kadın gündemlerini takip edip politika filan oluşturmuyorlar, düzenli bir araya gelmiyorlar. Özel bir politikanız yoksa erkeklerden farklı çıkarlara sahip olan grupları örgütlemeniz mümkün değildir. Sendika istatistikleri işgücünün eskisi gibi olmadığını değiştiğini gösteriyor. Bu değişime uygun toplumsal cinsiyet temelli politikalar üretmek gerekiyor.

Fotoğraf: Birgün

Yazarın Diğer Yazıları

İlginizi Çekebilir

Son Yazılar