Türkiye’de kadın hareketinin son yıllarda maruz kaldığı baskılar feministlerin dijital mecralarda bir direniş zemini kurmasına yol açtı. Dijital feminist emeğin katmanlı, melez ve dönüştürücü yapısını, bu alandaki görünmeyen emeği, yaşanan baskıları Doç.Dr. Gülüm Şener, EŞİK ve KızBaşına ile konuştuk. Deneyimler, dijital aktivizmin sahada eylemle birleştiğinde daha etkili olduğunu gösteriyor.

Türkiye’de yükselen dijital feminist aktivizm, bir yandan görünmeyen emeğin yoğunluğunu artırıp, bizleri kadın emeğinin farklı biçimlerini düşünmeye teşvik ederken diğer yandan kadın hareketine yeni bir dinamizm kazandırıyor. Ancak bu mücadele, yalnızca sosyal medya platformlarında var olmaktan ibaret değil. Dijitalin sunduğu olanaklar, kadın hareketinin evrilmesini sağlarken, bu dönüşüm beraberinde birçok fırsat ve sınırlılığı da barındırıyor.
Türkiye’de dijital feminist emeğin katmanlı, melez ve dönüştürücü yapısını Doç.Dr. Gülüm Şener, yeni nesil feminist örgütlenmelerden EŞİK (Eşitlik İçin Kadın Platformu) ve KızBaşına ile konuştuk. Deneyimler, dijital aktivizmin sahada eylemle birleştiğinde daha etkili bir baskı aracına dönüştüğünü gösteriyor.
Peki, dijital feminizmin arkasındaki emek nasıl örgütleniyor? Kadınlar bu alanda nasıl örgütleniyor? Zorlukları ne? Etki gücü ne? Ve daha sürdürülebilir, etkili bir mücadele için neler yapılmalı? Bu soruları Gülüm Şener, KızBaşına dijital platformu ve EŞİK yanıtladı. Üç farklı yerden gelen ama aynı mücadele hattında buluşan yanıtlar var: Feminist araştırmacı Gülüm Şener’in teorik çerçevesi, genç kadınlar tarafından kurulan Kız Başına platformunun dijital saha deneyimi ve çok bileşenli bir kadın ittifakı olan EŞİK’in beş yıllık kolektif örgütlenme pratikleri.
Farklı perspektiflerden gelen ama aynı ortak zeminde buluşan bu üç görüş, dijital emek ve feminist örgütlenmenin bugünü ve geleceği için önemli ipuçları taşıyor.

Dijital feminist emek: görünmez, dönüştürücü ve çok katmanlı
Gülüm Şener, Türkiye’de feministlerin dijital iletişimi “yüzyüze temaslar, sokak eylemliliği ve uzun vadeli politika yapma süreçlerinin tamamlayıcısı olarak” kullandığını belirtiyor. Dolayısıyla, dijital feminist aktivizm, ekranın arkasında yoğun bir gönüllü emeği, teknik bilgi ve duygusal dayanıklılık gerektiriyor. Bu emek, geleneksel iş tanımlarının dışında kalması ve sıklıkla karşılıksız kalması nedeniyle “görünmez” bir yük taşıyor.
Şener, dijital feminist aktivizmi ve emeği “Kadınların dijital alanda yürüttüğü politik emek, çoğu zaman görünmeyen, maddi olarak karşılığı olmayan bir üretim biçimi” olarak tanımlıyor. Şener’e göre dijital feminist aktivizm, özellikle sosyal medya platformları üzerinden yapılan içerik üretimiyle, “duygulanımsal emek”, “ağ kurma emeği” ve “temsil üretimi” gibi çok katmanlı işleri barındırıyor. Kadınlar bu alanda yalnızca mesaj yaymıyor; aynı zamanda kriz anlarında hızla örgütleniyor, sansüre karşı taktikler geliştiriyor, birbirlerine dijital olarak omuz veriyorlar.
Dijital feminist emek, yalnızca içerik üretimiyle sınırlı değil, aynı zamanda dönüşüm gücü taşıyan çok katmanlı bir mücadele alanı. Şener, dijital feminist emeği açıklarken hem teorik hem de deneyimsel boyutlarını anlamak açısından önemli bir pencere sunuyor. Dijital feminist emeği, görünmeyen, gönüllü ve süreklilik arz eden bir üretim biçimi olarak tanımlıyor. Kadınların dijital alanda sürdürdüğü bu emek, yalnızca içerik üretimiyle sınırlı kalmıyor; kriz anlarında refleks geliştirme, dijital güvenlik stratejileri üretme, ağ kurma, duygusal destek sağlama gibi çok katmanlı bir süreç barındırıyor.
Şener’e göre bu alan ‘sınırsız bir üretim beklentisiyle’ şekilleniyor. Çoğu zaman karşılığı olmayan, takdir edilmeden yürüyen bir emek biçimi: “Kadınların dijital alanda yürüttüğü politik emek, çoğu zaman görünmeyen, maddi olarak karşılığı olmayan bir üretim biçimidir.”

EŞİK’le Meclis’e Ulaşan Hashtagler, Eylemlilikler!
Platform, kendini “Dijital aktivizm yapıyoruz ama bundan oluşmuyoruz” diyerek tanımlıyor ve bu duruşu, dijitalin ötesine geçen eylemlerle destekliyor. Birkaç gün önce EŞİK Platformu 5. Yaşını kutladı. EŞİK, dijital feminist örgütlenmenin en özgün örneklerinden biri. Beş yıldır sürdürülen haftalık çevrimiçi toplantılar, yüzlerce kadının Türkiye’nin dört bir yanından katılımıyla yürütülüyor. Platform, dijital mecraların örgütlü bir yapıyla nasıl etkili kullanılabileceğini gösteren iyi örneklerden. Her Çarşamba yapılan bu toplantılar hem karar alma süreçlerinin şeffaflığını hem de örgütlenmenin sürekliliğini sağlıyor: “272. haftalık toplantımızı yaptık. Bu devamlılığı sağlamanın başlı başına bir başarı olduğunu düşünüyoruz.” Bu nedenle EŞİK, dijital feminist örgütlenmenin kolektif ve sürdürülebilir biçimini de temsil ediyor.
EŞİK yalnızca dijital ortamla sınırlı kalmıyor; sahada da aktif. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme sürecine karşı Danıştay davaları, Meclis ziyaretleri, yerelde yürütülen broşür dağıtımları gibi pek çok eylemlilik, dijital ile fiziksel mücadele arasındaki geçişkenliği gösteriyor. EŞİK’in deneyimi, dijital feminist emeğin uzun soluklu ve örgütlü biçimde nasıl sürdürülebileceğine dair çarpıcı örnekler sunuyor.
Dijital mecralar yalnızca içerik paylaşımı için değil; karar alma, strateji üretme ve gündem takibi için de aktif olarak kullanılıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme süreci, Meclis ziyaretleri, illere yayılan broşür dağıtımları ve ortak açıklamalarla dijital alan sahaya da taşınıyor: “Hazırladığımız basın açıklamaları illerde yapılan eylemlerde defalarca okundu. Böyle çok sayıda örnek var.”
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı Danıştay’da açılan davaların duruşmalarına 1.000 kadın avukatın vekalet vermesini ve yüzlerce aktivistin katılmasını sağlamak, EŞİK’in melez stratejisinin en çarpıcı örneklerinden biri. Platform ayrıca, “Yasalara Dokunma, Uygula” ve “Önce Anayasa’ya Saygı” temalı kitlesel Meclis ziyaretleri gibi fiziksel eylemlerle dijital çağrının somut bir karşılığını yaratıyor.
Dijitalden Sahaya KızBaşına
KızBaşına, genç feministlerin sosyal medya tabanlı örgütlenmesinin en önemli ve yaratıcı örneklerinden biri. KızBaşına, 2017 yılında ODTÜ’lü öğrencilerle birlikte kuruldu. Genç ekipleri ve hedeflediği genç kitle ile dijital dünyanın içinden geliyor. KızBaşına’nın yalnızca sosyal medyada var olduğu algısı yaygın ancak onlar yıllardır üniversitelerde, belediyelerle ve sivil toplum ağlarıyla birlikte projeler geliştiriyor.
Herkese açık, ücretsiz çevrimiçi eğitim programları, erişilebilir rehberler ve kaynaklar üretiyor; geleceğin liderlerini yetiştirmeyi hedefleyerek genç kadınları güçlendirmeye yönelik çok çeşitli çalışmalar yürütüyor. KızBaşına’nın ev içi eşit sorumluluğu teşvik eden “Bizde İşler Eşit” ve Neden Sustum?” gibi kampanyaları, İyileşme Hareketi” projesi, Güvenli İlişki Testi, flört şiddetiyle mücadele, meme kanserinde erken tanı, cinsel sağlık, kürtaj hakkı gibi çeşitli konularda hazırladığımız ücretsiz rehberler hazırladı.
KızBaşına’nın “insanların kalbine konuşmayı” önemsiyor: “net bir anlatımı olan, veriye dayalı, harekete geçirici ve kararlı söylemler” ile kamuoyunu harekete geçirmeyi ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmeden birleştirici bir zemin oluşturarak karar vericiler üzerinde etkili bir baskı oluşturabileceğini vurguluyor.
KızBaşına’nın dijital üretimi, gerçek yaşamla bağ kuran ve somut kazanımlara dönüşen bir yapı sunuyor. Flört şiddetine dair hazırladıkları rehber ve Güvenli İlişki Testi gibi araçlar, genç kadınların ilişkilerindeki şiddet biçimlerini tanımlamasına imkân tanıyor. “Birçok genç kadın, kendi hayatındaki şiddet biçimlerini ilk kez adlandırabiliyor, maruz kaldığı eşitsizliklerle nasıl mücadele edebileceğini fark ediyor ve yalnız olmadığını hissediyor.” HPV aşısının ücretsiz hale getirilmesine yönelik yürütülen dijital kampanyaların sonucunda kamu kurumlarının gündemi değişti: “Bu açıklama, uzun süredir sürdürülen toplumsal talep ve kamuoyu baskısının bir sonucu.”
“Sosyal medya üretimini bir öykü anlatıcılığı, bir dayanışma ağı ve aynı zamanda bir sorumluluk alanı olarak görüyoruz.” sözleriyle KızBaşına ekibi, kendilerine yöneltilen eleştirileri dikkate alarak kendilerini dönüştürmeye gayret ettiklerini söylüyor ve feminist ilkelere bağlılığının altını çiziyor: “Şiddeti yeniden üretmemek, travmaları tetiklememek, bilgi kirliliğine sebep olmamak bizim için temel prensipler.”
Dijital feminist emek KızBaşına’nın da vurguladığı gibi göründüğünden daha yoğun bir emek barındırıyor: “Bir paylaşımın ardında saatler süren araştırma, doğrulama, çeviri, grafik tasarım ve kriz yönetimi olabilir.” KızBaşına için, “Kolektif üretimi güçlendirmek bu alanda var olmanın, ayakta kalmanın ve dönüşüm yaratmanın en güçlü yollarından biri; adeta bir hayatta kalma stratejisi.” Ekip, özellikle kriz zamanlarında devreye giren dijital feminist refleksin güçlü bir örneği. Hukuki bilgilendirme, kriz takibi, destek ağlarına yönlendirme gibi alanlarda aktif çalışan platform, genç kadınların dijital dayanışma pratiklerini kurumsallaştırmış durumda.

“Dijitalde olmak hedefte olmaktır”
Türkiye’de dijital feminist aktivizm, yalnızca görünmez emekle değil, aynı zamanda sistemsel sansür ve antifeminist grupların linç saldırılarıyla da mücadele etmek zorunda. KızBaşına’ya göre, bu emeğin bir diğer yönü de dijital şiddete maruz kalma riski: “Dijitalde olmak, göz önünde olmak kadar hedefte olmaktır.” Platformun gönüllüleri, dijital görünürlükle beraber artan tehditlere karşı strateji geliştirmenin de emeğin bir parçası olduğunu ifade ediyor. Aynı zamanda algoritmaların içerikleri bastırması ya da görünmez kılması da yeni zorluklardan biri.
KızBaşına ve EŞİK, dijital feminist emeği, enerjilerini somut sonuçlar elde etmeye harcıyorlar. Dijital mecranın zorlu engeller karşısında geliştirilen stratejileri ve mücadelenin doğasını farklı yönleriyle açıklıyor. EŞİK, sistematik sansür ve algoritma engellerine bir örnek: EŞİK’in 30 bin takipçili Twitter/X hesabının kapatılması, sansürün en somut kanıtı olarak öne çıkıyor. Yeni hesaplarının aynı takipçi sayısına ulaşmakta zorlandıklarını belirten EŞİK, genel olarak dijital platformlarda etkileşimlerin düştüğünü ve bunun sadece kendilerine özgü değil, genel bir sorun olduğunu ifade ediyor.
Dijital feminist aktivizm yürüten yapılar ayrıca sosyal medyada linç ve dezenformasyon saldırılarına da maruz kalıyor. Gülüm Şener,bu durumu “Türkiye’de feministlerin kriminalleştirildiklerine, feminizm karşıtı kampanyaların sistemli hale geldiğine tanık oluyoruz” diyerek analiz ediyor. Bu baskıcı iklim, feministlerin “sıklıkla kullandıkları dili yeniden gözden geçirmeye ve uyarlamaya zorlandıklarını” gösteriyor. “Antifeminist gruplar, dijital platformları hedef gösterme, taciz (trolling), kişisel bilgileri ifşa etme (doxxing) ve dezenformasyon yayma gibi taktikler için etkin bir şekilde kullanıyor.” diyor.
EŞİK Platformu, maruz kaldığı saldırgan içeriklere karşı “EŞİK hesaplarından çok zorunda kalmadıkça doğrudan EŞİK’e yönelen saldırgan içeriklere tek tek yanıt yazmamayı tercih ediyoruz” diyerek stratejik bir duruş sergiliyor. Bu yaklaşım, enerjiyi anlamsız tartışmalarda tüketmek yerine, asıl gündeme odaklanmayı hedefliyor.
KızBaşına da bu bağlamda, “yankı odaları” ve bilgi kirliliğinin farkında olduklarını belirterek, içeriklerini üretirken bilgi doğrulamasını ve akademik/hukuki kaynaklara dayanmayı temel bir ilke olarak benimsiyor. KızBaşına’nın kamuoyunda geniş yankı uyandıran kadın cinayeti davalarında, “sosyal medyada oluşturulan etki sayesinde duruşmaların kamuya açılması ve savcılıkların harekete geçmesi” gibi somut sonuçlar elde edildiğini gözlemliyorlar. Bu durum, dijitalin sadece bir tartışma platformu değil, aynı zamanda hukuki süreçleri etkileyebilecek güçlü bir baskı mekanizması olduğunu gösteriyor.
Dijtal Feminist Emeğin Sınırları: Gönüllü-Güvencesiz Emek ve Kolektif Yorgunluk
Gülüm Şener’e göre, dijital feminist emeğinin teknik bilgi gerektirmesi, güncellenmeyi zorunlu kılması ve duygusal yüküyle birlikte taşınması; kadınlar arasında yeni türden eşitsizlikleri beraberinde getiriyor. Özellikle yaşa bağlı dijital uçurumlar ve teknolojiye erişim sınırlılıkları dikkat çekici. Kadınların internete erişimi, dijital okuryazarlık becerileri, yaşa ve bölgeye göre değişiyor. Bu eşitsizlik feminist örgütlenmenin kapsayıcılığını da sınırlıyor. Şener, gönüllü emeğin yıpratıcı etkilerini ise şöyle ifade ediyor: “Rotasyonun olmadığı yapılarda bu emek, zamanla eşitsiz biçimde dağılıyor; bazı kişiler yoruluyor, bazıları uzaklaşıyor.”
Tüm aktörlerin ortaklaştığı bir diğer konu ise görünmeyen emeğin yükü ve bunun eşitsiz dağılması. Dijital alanın örgütlenme biçimini teknik bilgi gereksinimi açısından analiz eden EŞİK, “Uzaktan çalışma belli konularda avantaj sağlarken iş bölümünü zorlaştırdığı ve işlerin daha az kişinin üzerinde kaldığı durumları daha hızlı yaratabiliyor.” tespitini yapıyor. Teknik bilgiye erişimde yaşanan eşitsizlikleri de görünür kılan Platforma göre, “Bu bilgiye ulaşmak ve deneyim kazanmak özellikle belli bir yaşın üstündeki kadınlar için hâlâ çok erişilebilir değil.”
Bu sorunları aşabilmek için EŞİK’te gönüllü emeği teknik destek, içerik üretimi ve koordinasyon alanlarında rotasyonla yürütülüyor; ancak bu emek görünürlüğünü çoğu zaman yitiriyor. Dijital emek yorgunluğu ve bilgi birikiminin birkaç kişide toplanma riski, EŞİK’in de dikkat çektiği temel meselelerden.
“Bu yalnızca fiziksel değil, duygusal olarak da yıpratıcı. Dijital dayanıklılık, teknik bilgi kadar duygusal kapasiteyi de zorluyor.” Gülüm Şener’e göre, “Feministleri hedef alan zararlı içerik ve çevrimiçi saldırılara karşı birbirini koruma ve tetikleyici içerikler için uyarı verme gibi dijital bakım pratiklerine katılmak” dayanışmayı güçlendirir. Ancak “sürekli olarak düşmanca söylemlere ve dijital ortamlarda kadın düşmanlığına maruz kalmak tükenmişliğe yol açabiliyor.”

Dijital Feminist Aktivizmin Geleceği
Dijital feminist aktivizm, coğrafi sınırları ortadan kaldırarak kadınları bir araya getirme ve yerel mücadeleleri güçlendirme potansiyeli sunuyor. Bu potansiyelin en etkili örnekleri, EŞİK’in Türkiye geneline yayılan çalışma modelinde ve KızBaşına’nın yenilikçi projelerinde görülüyor.
Gülüm Şener, EŞİK ve KızBaşına’nın tespitleri bize dijital feminist aktivizmin görünmeyen emek, dijital şiddet, teknik bilgi eşitsizliği, örgütsel dayanıklılık ve kolektif direniş gibi temel başlıkları nasıl dönüştürdüğünü gösteriyor. Dahası, dijital feminist emeğin görünmez yükünü, sansürle mücadelenin zorluklarını, yerel dayanışma ağlarının gücünü ve geleceğe dair umutlarını aktarıyor. Özetle, dijital feminist aktivizm ve dijital feminist emek, Türkiye’deki feminist mücadelenin dinamiklerini anlamak için kritik önem taşıyor.
Peki daha sürdürülebilir bir dijital feminist aktivizm nasıl mümkün? Her üç aktör dijital feminist emeğin görünmezliğine dikkat çekiyor. Özellikle gönüllülüğe dayalı yapılar, sürdürülebilirlik konusunda zorlanıyor. Zamanla yıpranma, bilgi aktarımında kopukluk ve teknik kapasite eksikliği ortak dertler.
Bu sorunları aşmak için Gülüm Şener, dijital feminist emeğin yalnızca pratik değil aynı zamanda duygusal ve zihinsel yükler barındırdığını vurguluyor. Bu durum, dijital aktivistlerin tükenmişlik riskiyle karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Şener’e göre dijital feminist emeği sürdürülebilir kılmak için kolektif yapılar içinde adil iş bölümleri kurulmalı, dijital güvenlik eğitimleri yaygınlaştırılmalı ve görünmeyen emek tanınmalı.:” Dijital feminist hareketin sürdürülebilir olması için kolektif hafızaya, teknik eğitime ve dijital güvenlik bilgisine yatırım yapılmalı.”
EŞİK daha sürdürülebilir dijital feminist emek için önerisini şöyle paylaşıyor: “Dijital mecraları gücünüzü, emeğinizi ayırmanız gereken bir alan olduğunu kabul ettiğinizde, zaten yapmak için daha fazla çaba gösteren çıkıyor.” EŞİK ayrıca, örgütlerin gençleşmesini ve dijital kapasite ile teknik becerilerin artırılmasının önemine dikkat çekiyor: “Örgütler gençleştikçe durum değişiyor ama özellikle kadın örgütlerinde bu değişim hızlanmalı.”
KızBaşına ise dijital güvenlik, linç kültürü ve algoritmik görünmezlik gibi engellerin altını çiziyor. Dijital görünürlüğün etik olarak sorumluluk getirdiğini de belirtiyor: “Bilgiyi yayarken doğruluk, şiddetle mücadele ederken dayanışma ilkesi öne çıkarılmalı” diyor ve ekliyor “Genç kadınların dijital refleksleri güçlü ama sistematik destek mekanizmalarına ihtiyaç var.”
Feminist aktivizm dijital dünyada daha görünür, daha örgütlü ve daha dönüştürücü!
Tüm bu tespit ve deneyimler bize şunu gösteriyor: bugünün feminist mücadelesi sadece sokakta ve eylemlerde değil, ekranlarda ve paylaşımlarda yazılıyor. EŞİK Platformu, KızBaşına ve Doç. Dr. Gülüm Şener’in görüşleri, feminist hareketin baskılara rağmen nasıl ayakta kaldığını, yeni nesil aktivistlerle nasıl gençleştiğini ve geleceğe dair umutları nasıl yeşerttiğini ortaya koyuyor.
Her üçünün tespit ve deneyimleri, Türkiye’de dijital feminist aktivizmin iletişim kanalı olarak kullanmanın ötesinde, feminist mücadeleyi dönüştüren, yerel ile küresel arasında köprü kuran, görünmez emek ve yaratıcılıkla beslenen bir alan olduğunu gösteriyor. Şener’in kavramsal çerçevesi, EŞİK’in örgütsel yapısı ve Kız Başına’nın dijital saha deneyimi bir araya geldiğinde; dijital feminist aktivizmin hem güçlü yönleri hem de kırılganlıkları daha görünür oluyor.
Her birinin ortaklaştıkları noktalar, dijital feminist emeğin görünmezliği, etkisinin büyüklüğüne karşın kırılganlığı ve dijital aktivizmin hem teknik beceri hem de duygusal dayanıklılık gerektiren yapısı.
Feminist mücadele, dijitalleşen dünyada daha görünür, daha örgütlü ve daha dönüştürücü! Bu nedenle, feminist hareketin dijital alandaki geleceği, farklı deneyimlerin ortaklaşmasında ve görünmeyen emeğin tanınmasında yatıyor. Dahası, bu zeminin daha adil, daha kolektif ve daha sürdürülebilir olması; görünmeyen emeklerin tanınmasına, paylaşılmasına ve dayanışmayla güçlendirilmesine bağlı.
KızBaşına ekibinin hatırlattığı gibi “daha duyarlı, daha farkında bir kamuoyu oluşmuş olsa da hala gidilecek çok yolumuz var” Bu nedenle, “kolektif üretimi güçlendirmek, dönüşüme yol açmak için hayatta kalma stratejisi” Sonuç olarak, dijital feminist aktivizm alanındaki “herkesin emeği, sözü, varlığı bizim için çok kıymetli.” Kolektif üretim ve dayanışmayla, daha adil, daha güçlü, daha kolektif bir dijital feminist aktivizm ve emek mümkün!
Ana görsel: https://theconversation.com/topics/tumblr-5640










