İzmir Dikili’de Queen Flowers’da çiçek üretiminde çalışan çoğunluğu kadın 350 işçi DİSK’e bağlı BTO-Sen sendikasında örgütlendi, sendika toplu sözleşme yetkisi aldı. Ancak Danimarka merkezli şirket sendikanın yetkisini tanımadı ve baskılara başladı. Eşler, nişanlılar tehdit edildi. BTO-Sen basın açıklamalarına her Cuma İstanbul’da Danimarka konsolosluğunun bulunduğu Trump Tower önünde devam ediyor.

İzmir Dikili’de faaliyet gösteren Danimarka merkezli Queen Flowers firmasında çalışan ve büyük çoğunluğu kadınlardan oluşan yaklaşık 350 işçi, DİSK’e bağlı Birleşik Tarım Orman İşçileri Sendikası (BTO-SEN) bünyesinde örgütlendiler. Ancak sendikanın toplu sözleşme yetkisi almasına karşın Danimarkalı işveren bu yetkiye mahkemede itiraz etti ve bir sendika temsilcisini de işten çıkardı. BTO-Sen Queen Flowers işvereninin sendikal örgütlülüğe karşı giriştiği saldırılarını durdurması ve toplu sözleşme masasına gelmesi çağrısı ile her hafta Cuma günü İstanbul, Mecidiyeköy’deki Danimarka konsolosluğunun bulunduğu Trump Tower önünde basın açıklaması yapıyor.
Trump Tower önünden Danimarka konsolosluğunda çalışan diplomatlara da seslenen sendika Queen işverenini kendi ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de sendikal haklara saygı göstermeye davet ediyor. Dayanışma çağrısında gerek işyerinde yapılan eylemler, gerekse de İstanbul’da yapılan eylemlerde gösterilen dayanışma ile işten çıkarmaların bir kişi ile sınırlı kaldığı ve işverenin hedeflediği yaklaşık 20 işçiyi işten çıkaramadığını vurguluyor. “Elbette bu fikrinden de henüz vaz geçmedi” diyerek İstanbul’daki tüm kadın örgütlerini ve işçi örgütlerini Trump Tower önünde üçüncü kez yapılacak olan açıklamaya davet ediyor.
“İşveren sendika getiremeyeceğimizi düşündü”
Yaşananları Queen Flowers’ın Dikili’deki işyerinde çalışan iki kadın işçiye sorduk.
Burada üretim bölümünde dokuz yıldır çalışan Sevgi* nerede yoğunluk olursa oraya gönderilerek çalıştırıldığını aktarıyor. Onları sendikalaşmaya iten sebepler ücretlerin yetersiz olması, çalışma koşulları, hayat şartları olmuş.
DİSK’e bağlı BTO-Sen sendikası bu işyerinde Bakanlık’tan resmi yetki belgesini 18 Kasım 2024 tarihinde almış.
Örgütlenmenin nasıl başarıldığını sorduğumuzda Sevgi şöyle anlatıyor: “Örgütlenmeye ilk önce tabii ki tedirgin olarak başladık. Ama sonra işveren bizim sendika getiremeyeceğimizi, yeterli üye sayısına ulaşamayacağımızı düşünerek müdahale etmedi ve bizi rahat bıraktı. Ama biz başardık. Ve tercih ettiğimiz sendika yetkiyi aldı ve geldi.”
Queen Flowers’da Danimarkalı işveren sendikanın toplu sözleşme yetkisi alması karşısında ikili bir tutum almış. Bir yandan baştan kötü niyetini göstererek sendikanın yetkisine mahkemede itiraz etmiş. Diğer yandan ise sendikanın sunduğu toplu sözleşme taslağı üzerinden işçiler ve sendika temsilcileri ile üç görüşme gerçekleştirmiş.
Sevgi anlatıyor: “Sendika yetki aldıktan sonra biz sendikanın sürecini bekledik. Görüşmeler yapıldı iki üç defa. Sonra anlaşılmadı ve mahkeme süreci takip edildi. Ama bu süreç içerisinde işverenimiz başka bir sendikayı araya sokarak işçiler arasında karışıklık yarattı. İnsanların birbirine selam bile vermediği bir sürece soktu. Tehditler, baskılar falan başladı.”
BTO-Sen bu süreci şöyle anlatıyor: “Queen Tarım işverenliğinin SIFIR zam önerisi! kabul görmeyince, sendikasızlaştırma konusunda adımlar atılmaya başlanmıştır. Bu konuda, sendikamızın işyerini batıracak düzeyde ücret istediği ileri sürülerek kendilerinin BTO-SEN’i kabul etmediği ifade edilmiş ve bu nedenle de sendikalarından istifa etmeleri konusunda işçilere baskı uygulamaya başlamışlardır. Bu süreçte, başta işyeri temsilcileri olmak üzere DİSK üyesi işçilerin performans notları düşürülmeye ve ayrıca kendilerine hem daha ağır ve hem de işçi sağlığı ve iş güvenliği yönünden riskli görevler verilmeye başlanılmıştır.”
Yine bu baskıların ardından işverenin sendikal örgütlülüğü kırmak için işyerine Türk-İş’e bağlı Orman-İş sendikasını çağırarak işçileri bu sendikaya geçmeleri konusunda zorlamaya başladığını aktarıyor sendika. “Yasal olarak, Bakanlıkça bir sendikaya yetki belgesi verildikten sonra yeni bir sendikanın TİS yapma imkanı bulunmamasına rağmen, işyerinde işveren eliyle BTO-SEN ile değil kendi tercih ettikleri sarı sendika ile TİS imzalanacağı propagandasına başlanılmıştır. Yasa tanımamazlık konusunda sınırı olmadığını göstermek isteyen Queen Tarım işverenliği, hukuki bir değeri olmamasına rağmen, anlaşma yapıldığını gösterir bir tutanağın işyerinde dağıtımını da sağlamıştır” diye aktarıyor.
Sevgi sendikal örgütlenmenin ilk döneminde kadın işçiler olarak ailelerinden destek gördüklerini aktarıyor ama daha sonraki süreçlerde çoğu bu desteği görememeye başlamış. “Çünkü tehdit ve baskılara yenik düşüyor. Buna ben de dahilim” diye anlatıyor. “Ama direnmeye devam ediyorum” diyor ve ekliyor, “Tercihini seçimini yaptığım sendikanın arkasında durmaya gayret gösteriyorum. Bu tehdit ve baskılarla ilgili servis şoförlerinin, servis sahibinin köylerde, mahallelerde muhtarların devreye girerek aileleri, eşleri araması rahatsız etmesi insanları tehdit etmesi… İşletme içerisinde mühendislerin, sorumlu personelin işçilere çok yoğun baskılar ve caydırıcı tehditler, mobbingler uygulaması. Ve hala daha bunlar devam ediyor. Bu şekilde zor bir süreç yaşanıyor hepimiz için.”
Sevgi’nin çağrısı ise şöyle: “Biz anayasal hakkımızı kullandık ve sendika getirdik. Sendika bizim için çalışan insanlar için iyi ve güzel bir şey, bunu biliyorum. Bunun arkasında durabilmeyi hakkımıza ve emeğimize sahip çıkabilmeyi istiyoruz. Bunun farkına varabilmeleri için arkadaşlarımı bu farkındalığa davet etmek istiyorum sadece. Umarım hepimiz için güzel şeyler olur ve bu zor ve yorucu süreci atlatmış oluruz. Ayrıca getirilen ikinci sendika için ödenecek bayram parasının DİSK sendikasında olanlar için 4-5 bin lira, diğer sendikada olanlar için 10-15 bin lira ücret yatıracağı vaadini vermiş işveren. Böyle bir ayrımcılık yapmayı planlıyorlar. Biz hepimiz o şirketin çalışanıyız. Hiçbir hakta ayrımcılığa uğramak istemiyoruz. Hepimiz emek veriyoruz.“
“Örgütlenme sürecinde kadınlar çok tehdit aldı”
Fatma* da Queen Tarım’da sekiz yıldır mavi yaka işçi olarak çalışıyor. Şirkette genelde kadınların kadın-erkek ayrımı yapılmaksızın her bölümde çok ağır şartlarda çalıştırıldığını aktarıyor. “Yaptığımız işin karşılığını ise alamıyoruz. Ben sekiz yıldır çalışıyorum ama asgari ücretin çok az bir üstünde bir farkla çalışıyorum. Yaptığım işin karşılığını alamıyorum. O yüzden sendikalaşmaya karar verdik. Bir de kayırılma çoktu. Yaptığımız iş çok ağır, mesai saatleri uzun. Bunların karşılığını hiçbir şekilde alamadık. Bu yüzden sendikaya gitme kararı aldık.” diye aktarıyor.
“Erkek gibi çalıştırılıp bu kadar düşük maaş almak istemiyoruz” diye ekliyor.
Bu süreçte kadın çalışanlara çok fazla mobbing uygulandığını anlatıyor. “Örgütlenme sürecinde kadınlar çok tehdit aldı. Mobbing oldu, özellikle kadınlar erkek bölümlerinde çalıştırıldı. Daha ağır işlerde çalışmak zorunda kaldı. İşten atılmakla tehdit edildi.” diyor.
Yine bu süreçte bir kadın arkadaşlarının mafya tarafından öldürülmekle tehdit edildiğini aktarıyor: “İşte kafana sıkarım, kafanı koparırız diye tehdit edildi. Yine aynı şekilde evlerine gidildi. Evlerinde bulunamayanların eşlerine gidildi, eşler tehdit edildi. Nişanlılar tehdit edildi. Yine yakın civarda, buradaki köylerden birinde en son muhtarlar bile devreye girdi. Kadınlar burada çok zor durumda kaldı. Çoğu bayanların evde eşleri destek oldu ama olmayanlar da vardı.”
Birçok kadına üst düzeydeki yöneticiler tarafından küfürlü hakaretlerde bulunulduğunu, çok fazla kadının hakarete maruz kaldığını da ekliyor.
Şunları anlatıyor: “Bizim yaptığımız iş performansla değerlendiriliyor. Bu değerlendirme maaşımızı etkiliyor. Bir puanlama sistemimiz olduğu için. Şu an sarı sendika olduğu için bu puanlama da bu sendikalı olanlar ve DİSK BTO-Sen üyeleri diye ayrıldı. Onlara daha düşük puan, TÜRK-İŞ sendikasını destekleyenlere daha yüksek puanlar verildi. Onların maaşları artırıldı, diğerleri daha düşük ücretle şu anda çalıştırılıyor. Bunlara ben de dahilim.”
Yine bir arkadaşlarının bu süreçte çok ön planda olduğu için kendi bölümündeki mühendisi tarafından çok düşük bir puanlamaya tabi tutulduğunu aktarıyor. Bunun dışında da şirkette çok fazla kayırmacılık olduğundan şikayet ediyor.
“Bir de kadınların birçoğu genelde tehdit alanların hepsi İK’ya ve direk Sinan Polat’a bildirildiği halde mafyaya hiçbir işlem uygulanmadı, hiçbir yaptırım getirilmedi. Bunun haricinde ödüllendirildiğini bile düşünüyoruz. Şikayet edildikten sonra İK’ya ve Sinan Polat beye, mafyanın baskıları daha çok arttı.” diye aktarıyor
Bunun dışında şirketin Türk-İş üyelerine bir maaş ikramiye ve 10 bin bayram parası vereceği, DİSK üyelerine kesinlikle vermeyeceğinin söylendiğini aktarıyor.
“Dayanışmanın gücü sayesinde tacizciler sessizleştirildi”
BTO-Sen sendikası geçtiğimiz Cuma günü İstanbul Danimarka konsolosluğunun bulunduğu Trump Tower önünde ikincisini gerçekleştirdiği basın açıklamasında şöyle sesleniyordu:
“Queen Tarım işvereni, dayanışmanın gücü sayesinde tacizcilerini sessizleştirdi… Artık tacizciler kadın işçilerin evlerine ve ailelerine gitmeye cesaret edemiyor…
Queen İşçileri, işverenin çağırdığı sarı sendikalarla bir hak alınamayacağını; verildiği öne sürülenlerin ise rüşvetten öteye geçemeyeceğini zaten biliyorlardı. Şimdi, dayanışmamızdan aldıkları güçle, bunu daha yüksek sesle de dile getirebiliyorlar…”
Danimarkalı işverenin aldığı tutumları Türkiye’deki sendika ve iş yasaları bağlamında yorumlaması için DİSK’e bağlı Genel-İş sendikası avukatlarından İnceser Alptekin ile görüştük.
Alptekin işverenin işçileri bir sendikadan istifa etmeye, başka bir sendikaya üye olmaya zorlayamayacağını hatırlatıyor. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu 25. maddeye göre “işveren bir sendikaya üye olan işçilerle sendika üyesi olmayan işçiler veya ayrı sendikaya üye olan işçiler arasında çalışma şartları veya çalıştırmaya son verilmesi bakımından herhangi bir ayrım yapamaz” diyor. İşverenin buna aykırı davranması halinde işçinin bir yıllık ücreti tutarından az olmamak üzere sendikal tazminata hükmedileceğini, işverenin sendikal ayrımcılık yaptığı iddiasını ise işçinin ispat etmek durumunda olduğunu aktarıyor.
Yine Alptekin bir sendikanın işyerinde kazandığı toplu iş sözleşmesi yetkisine itiraz edilse dahi mahkeme sonucunda bu yetki kesinleşince başka sendikalara üyeliklerin bir önem taşımayacağını, yetki alan sendikanın toplu iş sözleşmesi yapabileceğini, başka bir sendikaya üye olan işçinin ise toplu sözleşmeden ancak sözleşme yapan sendikaya dayanışma aidatı ödeyerek faydalanabileceğini hatırlatıyor.
Destek çağrısı
BTO-Sen sendikası 30 Mayıs 2025 Cuma günü yine Mecidiyeköy’de Trump Tower önünde saat 16:30’da yapacağı üçüncü basın açıklaması için de destek, dayanışma çağrısı yapıyor.
Sendika ayrıca Queen firmasının faaliyetleri için MPS isimli bir tür kalite belgesine haiz olduğunu bu bağlamda taahhüt ettiği “sosyal sorumluluk” kapsamında Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmelerine uyumun da yer aldığını hatırlatıyor. Dayanışma göstermek isteyenleri MPS Danimarka koordinatörlerine mektup yazmaya davet ediyor. (E-posta adresleri: (a.larsen@my-mps.com; i.schalke@my-mps.com)
* Kadın işçilerin isimlerini talepleri doğrultusunda değiştirilerek kullandık.










