Skip to main contentSkip to footer

öldürülmesinler tabii de…

“kendinize eşcinselleri, transları “yadırgama” hakkını tanımış olabilirsiniz. ama unutmayın, cinayete giden yolun ilk adımı yadırgamak, kendinizden saymamak. onlar gizliliğe mahkum ediliyor; öyleyse açılma sırası sizde; gözlerinizi açma, kollarınızı açma, bilincinizi açma, dayanışmanın sınırlarını açma, selam verilmeyene selamınızı açma… onur ayı başlamanın tam zamanı değil mi?”

Kadın Emeği

onur ayı’na girdik, izninizle lgbti konusunda bir şey daha yazacağım.

okurlarımız arasında da hayatında hiçbir eşcinsel ya da transla tanışmamış olanlar vardır.  çünkü bu insanlar toplum baskısı, aile baskısı, işsizlik korkusu gibi kolayca tahmin edilebilecek sebeplerle kimliklerini ifade etmeden, daha doğrusu gizleyerek yaşıyor, yaşatılıyor. bunun ne kadar zor olduğunu, insanın benliğinin onun yükü haline getirilmesinin nasıl bir şey olduğunu anlatmaya gerek yok.

eşcinsel ve trans varoluş, toplumumuzun bütün ikiyüzlülüklerinin teşhir eder, maalesef. ailenin herkes için güvenli alan olduğu söyleniyor; ama ahmet yıldız, 2008’de eşcinsel olduğu için babası yahya yıldız tarafından öldürüldü. baba ceza almadı, halen firari, başka bir ülkede görüldüğü iddia ediliyor. ahmet’i devlet korumamıştı; ailesinden ölüm tehditleri aldığı için bölge savcılığına başvurmuş ancak savcılık soruşturma dahi açmamıştı.

birkaç gün önce, edirne’de bir trans kadın, helin, sosyal medya platformu üzerinden açtığı canlı yayında, intihar edip öldü. kaos-gl sitesinde yayınlanan habere göre, helin, “ekran kaydı al, paylaş, bütün trans sitelerine at. bize yaşam hakkı vermiyorlar. ailem başta kabul etmiyor, hadi bay,” demişti. 

gencecik bir kadın kendi eliyle ölüme yürürken “hadi bay” diyecek noktaya gelmek için ne yaşamış olabilir: yalnızlık dışlanma, baskı, çıkışsızlık, mutsuzluk, umutsuzluk…

devam etmeden, sağlığında hiç görüşmedikleri trans çocukları öldürüldüğünde cenazesine dahi sahip çıkmayan ama mirasını almaktan çekinmeyen aileleri hatırlatayım.

avrupa merkezli trans europe adlı kuruluşun verilerine göre türkiye, avrupa’da en fazla trans cinayetinin işlendiği ülke. burada, son yıllarda kamuoyunun en fazla bildiği trans cinayeti vakası, 2016 yılında, 23 yaşındaki hande kader’in yakılarak öldürülmesi oldu. hande lgbti hakları için düzenlenen eylemlere katılıyordu, öldürülmesinden sonra en çok paylaşılan fotoğrafı bu eylemlerden birinde çekilmişti. hande, birçok trans kadın gibi seks işçiliği yaparak kazanıyordu hayatını. zaten güvensiz olan bu iş, trans kadınlar için daha da güvensiz, nitekim en son bir müşterinin arabasına binerken görüntülenmişti. sonra, yanmış cenazesi bulundu.

nitekim eceliyle ölen, kırk yaşını aşabilen trans sayısı çok az. kimliği açık olarak yaşayabilen, çalışabilen eşcinsel sayısı da çok fazla değil.  toplumun baskısı, hukukun kayıtsızlığı yetmezmiş gibi, iktidar, başta ceza kanunu olmak üzere çeşitli yasalarda yapılacak değişikliğe dair bir kanun tasarısıyla eşcinsellerin ve transların varoluşunu suç saymayı hedefliyor.

nefret sırtını yasaya dayayacak

bu tasarının maddelerini kısaca aktarayım:

-translar için geçerli olan cinsiyet uyum sürecine başlama yaşı 18’den 21’e çıkartılacak ve kişinin “üreme yeteneğinden yoksun” yani “kısır” olduğunun ve değişikliğin ruh sağlığı açısından zorunlu olduğunun sağlık bakanlığı tarafından belirlenen hastanelerde kurul raporuyla belgelenmesi şartına bağlanacak.

-ayrıca transların resmi belgelerdeki cinsiyet hanesini değiştirmesi zorlaşacak.

-cinsiyet uyum ameliyatını yurtdışında gerçekleştirenler de cezalandırılacak.

-“doğuştan gelen biyolojik cinsiyet”e aykırı –son derece muğlak bir ifade!- ve genel ahlaka aykırı davranışlar, bunları övmek, teşvik etmek, aynı cinsiyetteki kişilerin nişan, düğün gibi törenler yapması ceza konusu olacak.

bütün bunlar tabii ki lgbti hakları için mücadele eden kurumların ve kişilerin de hedef alınması anlamına gelecek.

yani toplumsal baskı, toplumsal ayrımcılık, sürekli tetiklenen nefret, sırtını daha da güçlü bir şekilde yasaya dayayacak, yanında yasayı bulacak.

siz, “canım öldürülmesinler tabii ama erkekler de ruj sürüp tül etek giymesin yani, bana çok aykırı geliyor” diyenlerden olabilirsiniz. kendinize eşcinselleri, transları “yadırgama” hakkını tanımış olabilirsiniz. ama unutmayın, cinayete giden yolun ilk adımı yadırgamak, kendinizden saymamak. onlar gizliliğe mahkum ediliyor; öyleyse açılma sırası sizde; gözlerinizi açma, kollarınızı açma, bilincinizi açma, dayanışmanın sınırlarını açma, selam verilmeyene selamınızı açma… onur ayı başlamanın tam zamanı değil mi.

ana fotoğraf: kaos gl

Yazarın Diğer Yazıları

İlginizi Çekebilir

Son Yazılar