Skip to main contentSkip to footer

Kayseri-İstanbul: Yoğun bakım hemşireleri tükenmişliğe sürükleniyor

Yoğun bakım birimleri hepimizin, sevdiklerimizin yaşayabileceği önemli bir sağlık sorununda en kritik sağlık hizmetini aldığımız birimler. Ancak buralarda çalışan hemşireler üzerlerindeki, aslında kurallara aykırı olan fazla çalışma baskısına, bunun yarattığı tükenmişliğe karşı hemen her yerde kavga vermek zorunda kalıyor. Kayseri ve İstanbul’daki iki şehir hastanesinden yoğun bakım hemşireleri Aynur Gürcan ve Diren Doğan ile konuştuk 

Aynur Gürcan 15 yıllık yoğun bakım hemşiresi. Daha önce 10 yılı yoğun bakım servisinde olmak üzere 13 yıl kadar İstanbul Tıp Fakültesi (Çapa) Hastanesi’nde çalışmış. Şimdi Kayseri Şehir Hastanesi’nin bir yoğun bakım bölümünde çalışıyor. Aynur hemşire çok dikkat ve titizlik isteyen yoğun bakımda ama kendisinin de önemli bir sağlık sorunu var, crohn* hastası. 

Çapa’dayken de Gürcan ve arkadaşları yoğun bakımda ilgili yönetmeliğe ve işin gereklerine uygun koşullarda çalışmak için mücadele ederlermiş. Kayseri’ye gittiğinde kendisini aynı mücadeleyi oldukça zorlu şekilde yeniden vermek durumunda bulmuş. Anlatıyor: 

“Üç ay önce yoğun bakım servislerine ek yataklar yapıldı ama hemşire sayısı artırılmadı. Mevcut hemşirelere ‘Üç hastaya bakacaksınız’ denildi. Oysa ilgili yönetmeliğe göre yoğun bakım servisinde iki hastaya en az bir sağlık çalışanının bakması gerekli. Dolayısıyla biz bunu kabul etmedik. Kabul etmedik derken elbette hasta gelince kabul edip bakmak zorundayız, dolayısıyla hastaları aldık ve baktık ama biz kendi bölümümüz olarak her sabah dilekçelerimizi yazıp hastane yönetimine verdik. Dilekçelerimizde yönetmeliğe aykırı olarak üç hastaya baktığımızı ve yaşanan bir olumsuzlukta sorumlu tutulamayacağımızı yazdık. Hastane başhekimi bunun üzerine çok sinirlendi ama biz de geri adım atmadık.” 

Kayseri Şehir Hastanesi’nde 16 yoğun bakım birimi mevcut. Bunlardan dördü hastane yönetimine her gün bu dilekçeleri vermiş. Ve tüm yaz boyunca bu kavga devam etmiş. 

Gürcan hastanede hemşire sayısının çok yetersiz olduğunun altını çiziyor. 

Devasa hastanede kreş yok

Kimi sağlık çalışanları evli ve çocukları var. Ancak bu kadar büyük bir hastanede kreş yok. Her ikisi de sağlık çalışanı olan anne babaların biri çocuğa bakarken diğeri nöbette oluyor, bu şekilde işin altından kalkmaya çalışıyorlar. 

Yoğun bakım birimlerine eklenen ek yataklar ile ilave yük gelince yaz boyunca çalışma saatlerinin değiştirilmesi, izinlerin kullandırılmaması ya da 10’ar gün olarak kullandırılması gibi birçok dayatmaya maruz kalmışlar. 

“Biz 24 saat düzeninde** çalışıyorduk. Birden 8-16, 16-8 olarak çalışacaksınız dendi. Bu şekilde her gün hastaneye gidiyorduk. En az haftada bir gün izin yapılması yasada zorunlu ama bizim izin günümüz olmuyordu. Listeler böyle oluşturulmuştu,” diye anlatıyor.

Gürcan bunlara karşı çalışma arkadaşlarıyla birlikte sendikal mücadele vermek gerektiğini anlamış. Hep-Sen sendikasına katılarak işyeri temsilcisi olmuş. 

“İki ay bekleyemediniz”

Bu aşamadan sonra Aynur hemşire ve arkadaşları yönetime tüm bu olumsuzlukları sosyal medyadan duyuracaklarını, basın açıklaması yapacaklarını iletiyorlar. 

Yönetimin yanıtı “Ekim ayında yeni hemşireler gelecek, iki ay bekleyemediniz” şeklinde oluyor. Oysa şu anda Ekim ayına girildiği halde bu devasa büyüklükteki hastaneye yeni KPSS alımları ile sadece 10 yeni hemşire gelmiş durumda. Ve toplam 16 yoğun bakım biriminde bunların en fazla biri-ikisi çalışmaya başlayacak. 

Dolayısıyla haklı olarak beklemeyip itirazlarını sürdürmüşler. Ve sonunda geçtiğimiz hafta Aynur Gürcan ve arkadaşlarının sosyal medyada gerçekleştirdikleri eylemden sonra bu ay (Ekim ayında) yoğun bakım birimlerinde ek yatakların kullanılmayacağı açıklanmış. 

Ayda yedi yerine bir izin günü!

Gürcan tabloyu şöyle anlatıyor: “Bu açıklamadan önceki durumda tüm Ekim ayı boyunca benim tek bir izin günüm olacaktı. Normalde ise ayda 7 izin günü olması gerekiyor.” 

Gelinen noktada Ekim ayı için bu anormallikten vazgeçilmiş durumda ama Kasım ayında ve devamında ne olacağı yine belirsiz. 

Gürcan bunlar yaşanırken yönetimin sağlık çalışanlarının ayda+130 saate kadar çalıştırılabileceği yönündeki düzenlemeden bahsettiğini aktarıyor. Ancak bu ayda+130 saat çalıştırılma olağanüstü durumlar için. “Büyük bir afet ya da pandemi durumunda çok yoğun bir sağlık krizi yaşandığında sağlık çalışanları bu şekilde çalıştırılabilir. Ancak böyle bir olağanüstü durum olmadığında bu ayda+130 saatin sağlık çalışanlarının karşısına çıkarılmasının hiçbir anlamı yok” diyor. 

Ama Kayseri Şehir Hastanesi yoğun bakım birimleri hemşireleri özellikle Ağustos ayından itibaren bu şekilde, yoğun bir stres altında çalıştırılmış. Bu baskıya karşı başhekimliğe her gün dilekçe veren birimler dışındaki birimlerden hemşireler de ilçe sağlık müdürlüğüne şikayette bulunmuşlar. Tüm bu itirazların sonucunda, şimdilik bu dayatmadan vazgeçilmiş durumda. 

İstanbul’un koşulları personel eksikliği sorununu katlıyor

Yoğun bakım birimlerindeki iş yükünün, genel tablonun İstanbul’da nasıl olduğunu da merak ettik. Göztepe Süleyman Yalçın Şehir Hastanesi’nden hemşire Diren Doğan’a ulaştık. Doğan hastanesinde SES sendikasının temsilcisi. 22 yıldır yoğun bakım hemşireliği yapıyor. O da üçüncü düzey yoğun bakımda bir hemşirenin iki hastadan fazla hastayla ilgilenmemesi gerektiğinin yönetmelikte sabit olduğunu, ayrıca bunun evrensel bir kural olduğunu söylüyor. “Ama gerçeklik böyle değil. Çünkü her zaman personel eksikliği var” diye ekliyor. 

İstanbul’da bu sorunu katlayan bir faktör daha var; İstanbul artık herkesin yaşamak istediği bir şehir değil, kamu çalışanlarının hiçbir şekilde geçinemediği ve kaçmaya çalıştıkları bir şehir. Bu da personel eksikliğine yol açıyor. Sürekli tayinler isteniyor. Böylece yaşanan olumsuzluk düzelse de tekrar bozuluyor. İki ay kurala göre çalışma olsa, 10 ay olmuyor. Doğan hemen hemen her yerde bu sorunun yaşandığını aktarıyor. 

Tükenmişlik

Oysa yoğun bakım hepimizin az çok bildiği gibi en kritik sağlık hizmeti birimlerinden. Doğan anlatıyor: “Orada hastalar tamamen cihazlara bağlı yaşıyor. Her şey sizin kontrolünüzle alakalı. Burada çalışan insanların dinlenmesi gerekiyor. Akıl ve beden sağlığının yerinde olması gerekiyor. Yoğun bakım çok değişken, hastaya her an her şeyin olabildiği bir yer. Bu şartlar yerine gelmediğinde çalışanlarda tükenmişlik oluyor. Hizmetin niteliği düşüyor. 

Çok uzun yıllardır bu serviste çalışan Doğan’a geçmişten bu yana koşulların nasıl değiştiğini de soruyoruz. Eskiden böyle bir sorun yaşandığında daha fazla söz sahibi olabildiklerini söylüyor. Ancak şimdi “tamamen kölelik sistemine, fabrikasyona geçildiği için” söz sahibi olamadıklarını düşünüyor. Bunun izlenen sağlık politikalarından kaynaklandığının altını çiziyor. 

Personel yetersizliğinden kaynaklanan sorun ikiden fazla hastaya bakılarak aşılmadığında da fazla mesaiyle aşılıyor. “40 saat değil 50 saat çalışmış oluyoruz,” diye ifade ediyor Doğan. Ama bunun da aynı kapıya çıktığını anlatıyor. Çünkü bu da tükenmişliğe yol açıyor. 

İstanbul’da göreve başlayan personeller sıklıkla tayin olup başka illere gidiyorlar. Asistanlar istifa ediyorlar ve yerleri doldurulmuyor. İnsanlar İstanbul’da hayat kuramadıkları, sürdüremedikleri için sürekli tayin almakla uğraşıyorlar. Yeni gelen personeli yetiştiriyorlar ama yetiştirdikleri kalmıyor, gidiyor. Yerleri de doldurulmuyor. Hemşireler için eskiden senede üç kez atama yapılırken şimdi bir kez bile zor yapılıyor. 

Doğan evli ve 9 yaşında bir çocuğu var. Kendisinin de İstanbul koşullarında çocuğuna bakabilmek, ihtiyaçlara yetişebilmek için sürekli gece nöbeti tuttuğunu aktarıyor. Eşiyle sürekli vardiyalı çalıştıklarını ve bu nedenle de düzenli bir ev hayatları olamadığını anlatıyor. 

“Karşısındaki kadın hemşire ise parmak sallayabiliyorlar”

Hem Kayseri’den Gürcan’a hem İstanbul’dan Doğan’a yoğun bakım servislerinde kadın hemşirelerin yaşadıkları özel zorluklar ya da sorunlar olup olmadığını da sorduk. 

Gürcan yoğun bakım hemşireliğinde kadın ve erkek çalışanların hemen hemen eşit oranda olduğunu aktarıyor. 

Artı iş yükünün özellikle kadın sağlık çalışanları için ne denli zorlayıcı olduğunu anlatıyor. “Örneğin ben evli veya çocuklu değilim ama öyle olan arkadaşlar için; hastanede her gün çalış, sonra eve gel, çocuğa bak, yemek yap” diyerek zorluğu anlatıyor.

Birime dışarıdan gelen erkek doktor ya da diğer sağlık çalışanlarının karşılarındaki yoğun bakım hemşiresine erkek ya da kadın oluşuna göre farklı davranış gösterebildiğini de anlatıyor Gürcan. “Karşısındaki bir kadın hemşire ise parmak sallayabiliyorlar” diyor. 

“Kadınların emeği daha fazla oluyor”

Doğan ise mesai arkadaşlarıyla yaşadıklarında kimi sorunlardan bahsediyor. Ona göre aynı evin içinde olduğu gibi çalışma ortamında da erkekler kimi şeylere kadınların gösterdiği özeni göstermeyebiliyor. Bu nedenle de kadınların emeği daha fazla oluyor. Bu durumu kadınların daha özenli, titiz olmasından kaynaklı görüyor ve “Onu da gayet güzel kullanıyorlar” diyor.

*Ağızdan anüse kadar sindirim sisteminin herhangi bir bölümünde ya da aynı anda birkaç farklı bölümünde ortaya çıkan kronik ve iltihabi bir bağırsak hastalığı.

** 24 saat kesintisiz çalışıp sonraki 3 gün izinli olunan çalışma düzeni.

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

Yazarın Diğer Yazıları

İlginizi Çekebilir

Son Yazılar