Skip to main contentSkip to footer

Kadınlar daha uzun yaşıyor, daha “sağlıksız” yaşlanıyor

1 Ekim Dünya Yaşlı Günü dolayısıyla basın bülteni yayınlayan Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği, kadınların daha uzun yaşadığına ama daha sağlıksız bir yaşam, derin bir yoksulluk riski, yalnızlık ve hiç bitmeyen bakım sorumluluklarıyla boğuştuklarına dikkat çekiyor

Güncel

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 14 Aralık 1990’da, 1 Ekim’i Dünya Yaşlı Günü ilan etmişti. 1 Ekim dolayısıyla bir açıklama yayınlayan Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD), “Türkiye’de yaşlı nüfus artıyor” dedi. Açıklamanın yer aldığı basın bülteni özellikle yaşlı kadınların karşı karşıya olduğu sağlık, yoksulluk, yalnızlık ve bakım yükü gibi sorunlara dikkat çekerken bağımsız yaşamı destekleyecek politikalara duyulan ihtiyacın altını çiziyor.

Basın bülteninde ilk ve önemli vurgu Türkiye’nin, demografik bir eşiği aştığına dairdi: “Yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı ilk kez 2023’te yüzde 10’u geçti. TÜİK verilerine göre, 2020’de yüzde 9,5 olan bu oran, 2023’te yüzde 10,2’ye, 2024’te ise yüzde 10,6’ya ulaştı. Küresel yaşlanma eğilimiyle paralel olarak Türkiye’de de yaşlı nüfustaki artışın devam edeceği uzmanlarca öngörülüyor.”

CEİD, bu artışla birlikte “ülkeler nüfusun yaşlanmasına hazır mı”, “yaşlı nüfus farklı beklentilerini, ihtiyaçlarını yetkili makamlara ulaştırabiliyor mu”, “bu nüfus grubuna yönelik politikalar yeterli mi”, “bu politikalar değişen ihtiyaçlara göre revize ediliyor mu” gibi soruların sorulmasının gerekli olduğuna dikkat çekiyor. Avrupa Birliği tarafından finanse edilen CEİDizler Projesi kapsamında Dr. Gülçin Con Wright tarafından hazırlanan Yaşlılık ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Haritalama ve İzleme Çalışması 2021-2024 Güncellemesi* ile TÜİK verileri ışığında ve Türkiye’de yaşlı nüfusun mevcut durumuna bakılarak hazırlanan basın açıklamasında öne çıkan başlıklar, yaşlılığın özellikle kadınlar için zorlu bir deneyim olduğunu ortaya seriyor.

“Kadınlar daha uzun yaşıyor ama…”

TÜİK’in 2021-2023 verilerine göre kadınların erkeklerden ortalama 5 yıl daha uzun yaşadığını belirten CEİD, “Fakat dikkat etmemiz gereken farklı bir kriter daha var: Sağlıklı yaşam süresi. Doğumda beklenen sağlıklı yaşam süresi erkekler için 59 yılken, kadınlar için bu süre 56,3 yıla düşüyor. Ayrıca, 65 yaşındaki bir bireyin geriye kalan sağlıklı yaşam süresi, kadınlar için 5,6 yıl; erkekler için ise 6,9 yıl olarak öngörülüyor.”

Bir başka veriye göre yaşlı kadınların sadece yüzde 16,5’inin kendi sağlık durumunu “iyi” olarak tanımladığına, erkeklerde bu oranın yüzde 27,5’e çıktığına dikkat çeken CEİD, obezite oranının da kadınlarda erkeklerin iki katı olduğunu hatırlatıyor. (TÜİK 2022 verilerine göre kadınlardaki oran yüzde 36,4, erkeklerde yüzde 18,3.) CEİD, basın bülteninde bu konuda, “Yani kadınlar erkeklere göre daha uzun yaşıyorlar ama yaşamlarının ciddi bir kısmını sağlıksız geçiriyorlar” değerlendirmesinde bulunuyor.

“Yaşlı yoksulluğu derinleşiyor”

Veriler yoksulluk konusunda yaşlıların oldukça kırılgan olduğunu ve bunun yıllar geçtikçe arttığını gösteriyor. TÜİK verilerine göre yaşlı kadınlar arasındaki yoksulluk oranı 2022 yılında yüzde 15,4 iken 2023 yılında yüzde 22,4’e yükseldi. Yaşlı erkeklerde de oranlar benzer. 2022 yılında bu oran 12,8 iken 2023 yılında yüzde 20,7. Diğer bir veriye göre ise 2024 yılında yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altındaki yaşlı kadınların oranı yüzde 24,2, yaşlı erkeklerin oranı ise yüzde 22,3.

CEİD ekonomik tablonun yaşlılar için endişe verici olduğunu söylüyor. “Yaşlı kadınlarda yoksulluğun daha çok olması, hayat boyu biriken dezavantajların yaşlılık dönemindeki somut bir yansıması” diyen CEİD, bu söylemini verilerle destekliyor: “Yaşlı kadınların yüzde 19,9’u okuma yazma bilmezken, bu oran erkeklerde sadece yüzde 3,3. Eğitim hakkına erişememe, yaşamları boyunca üstlendikleri karşılıksız bakım sorumlulukları, çalışma hayatına ve sosyal hayata daha az katılma, kayıt dışı çalıştırılma ve emeklilik sistemine yeterince dahil olamama gibi nedenler kadınları yaşlılıkta yoksulluğa itiyor.”

“Destekleyici politikalar üretilmeli”

Basın bülteninde yer alan diğer bir değerlendirme konusu da “bağımsız yaşam” üzerine. 2024 verilerine göre, yaşlı kadınların neredeyse yarısının (yüzde 45,7) eşi vefat etmişken, bu oran yaşlı erkeklerde sadece yüzde 10,8. Oranlar arasındaki fark, kadınların erkeklere göre daha uzun yaşaması, erkeklerin kendilerinden çok genç kadınlarla evlenmelerinin toplumca onaylanması ve  erkeklerin eş kaybından sonra yeniden evlenme olasılığının daha yüksek olmasıyla açıklanabilir.

Tek başına yaşayan yaşlı fertlerin yüzde 74’ünü kadınlar, yüzde 26’sını erkekler oluşturuyor. Günlük yaşam aktivitelerine dair veriler, kadınların temel öz bakım ihtiyaçlarını karşılamada erkeklere göre daha fazla zorlandığını gösteriyor. Örneğin, kendi başına banyo yapabilen yaşlı erkeklerin oranı yüzde 90,9 iken, bu oran kadınlarda yüzde 82,9’a düşüyor. Alışverişini kendi yapabilen erkeklerin oranı yüzde 71,7 iken kadınlarda bu oran yüzde 41,7; parasal işlerini yapabilen erkek oranı yüzde 87,5 iken kadınlarda yüzde 63,2. Bu veriler, tek başına yaşayan yaşlı kadınlara yönelik evde bakım ve sosyal destek hizmetlerinin ne kadar hayati olduğunu kanıtlıyor. Nitekim evde bakım desteğine ihtiyacı olan 65 ve daha yukarı yaştaki kişilerin oranı 2023 yılında yüzde 16,4 iken; bu oran yaşlı erkeklerde yüzde 12,3, yaşlı kadınlarda yüzde 19,6.

CEİD, bu durum karşısında “bağımsız yaşamı destekleyecek politikalar üretilmeli” vurgusu yapıyor.

“Bakım yükü yaşlılıkta da devam ediyor”

Bakım yükü meselesi kadınlar için ilerleyen yaşlarda da karşılıksız ve tam zamanlı bir iş olarak görülüyor. Çalışma yaşamında kreşin bir lüks haline dönüştürüldüğü ve kreş ücretlerinin yüksekliği düşünüldüğünde alternatif ve çoğunlukla tek yol, büyükanneler ve büyükbabalardan “yardım almak” olarak görülüyor. “Hem büyükanneler (yüzde 10,3) hem de büyükbabalar (yüzde 8,3) torun bakımına ‘yardım’ ediyor” tespitini yapan CEİD bülteninde, “2023 verilerine göre, torunlarına bakan büyükannelerin yüzde 68’i, büyükbabaların yüzde 59,1’i bu işi ‘her gün’ yapıyor. Kadınlar için daha fazla olmakla birlikte yaşlılar için torun bakımı bir ‘yardım’ olmaktan çıkıp, tam zamanlı ve karşılıksız bir bakım emeğine dönüşüyor” vurgusuna yer veriyor.

“Yeni bir yaklaşım geliştirilmeli”

CEİD, bülteninde son olarak şu politika önerilerine yer veriliyor: “Daha uzun ama daha sağlıksız bir yaşam, derin bir yoksulluk riski, yalnızlık ve hiç bitmeyen bakım sorumlulukları… Tüm bunlar, Türkiye’de ‘yaşlanma’nın tek tip bir deneyim olmadığının altını çiziyor. Her yaş döneminde farklı nüfus gruplarının, farklı cinsiyetten bireylerin farklı beklentileri olduğunu hatırda tutarak, ihtiyaç ve beklentilerin ilk ağızdan saptanması önem taşıyor. Dünya ve Türkiye nüfusu hızla yaşlanırken insana yaraşır bir yaşlılık için yaşlıları kendi yaşamlarının öznesi olarak gören ve bağımsız yaşamı destekleyen politikaların geliştirilmesi ve uygulanması önemlidir. Bu politikaların, savunuculuk yapan sivil toplum kuruluşlarının katkısıyla, yerel yönetimlerden başlayarak hükümet düzeyinde hayata geçirilmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.”

* https://dspace.ceid.org.tr/server/api/core/bitstreams/8b0a96fc-4a20-435d-ab50-9159a453bd6a/content

Fotoğraf: Gerçek Gündem

Yazarın Diğer Yazıları

İlginizi Çekebilir

Son Yazılar