Skip to main contentSkip to footer

‘En ağır işi kadınlar, en hafif işi erkekler yapıyor’

Bağımsız Emek Sendikası temsilcisi Eda Taş, SUWEN’in e-ticaret deposunda çalışırken “Şirket kültürüne uyum sağlamama” gerekçesiyle işten atıldı. Taş, A Milli Kadın Voleybol Takımı sponsorluğuyla övünen SUWEN’de kadın işçilerin, taciz, cinsiyet ayrımcılığı, baskı ve mobinge maruz kaldığını anlatıyor. “Seni daha ağır işe veririm gibi tehditler vardı. Bu tehdit, baskı ve mobing sadece kadın işçilere yapılıyordu. Hem kendimin hem de tüm kadınların sesi olmak istedim. Bunun içinde sonuna kadar mücadele edeceğim” diyor.

Kamuoyu, iç giyim üreticisi SUWEN’i Türkiye A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın sponsorlarından biri olarak tanıyor ve belki de takdir ediyor. Ama bu firmanın kadın işçilerine nasıl bir muameleyi layık gördüğünü bilmiyor. Kadın işçiler, SUWEN depolarında mobing, küfürlü konuşmalar, taciz, tehdit, kötü çalışma koşullarına maruz kalıyor, iş tanımı dışında işler yapmaya zorlanıyor.  SUWEN’in e-ticaret deposunda çalışan Bağımsız Emek Sendikası temsilcisi Eda Taş, geçtiğimiz günlerde “Şirket kültürüne uyum sağlamama” gerekçesiyle işten atıldı. Eda Taş, hem kendi yaşadığı hak ihlallerini duyurmak hem de kadın işçilerin depolarda yaşadığı tacizleri, hakaretleri, kötü çalışma koşullarını ortadan kaldırmak için mücadele ediyor. Onunla SUWEN depolarında kadınların yaşadıklarını ve mücadelesini konuştuk.

‘Taciz, hakaret, cinsiyetçi küfürler vardı’

Taş, SUWEN depoda kadın işçilerin yaşadıklarını şöyle anlattı; “SUWEN’in e-ticaret bölümünde çalıştığım depoda kadınlara yönelik çok ağır hakaretler, küfürlü konuşmalar sadece çalışma sırasında değil toplantılarda da oluyordu. Yanlış herhangi bir şey yaptığımızda kötü konuşmalar oluyordu. Burada dört ay çalıştım. Kötü bir söz duyma korkusunu, bana ne diyecekler, ne söyleyecekler korkusunu çok yaşadım. Bana kötü bir söz söylerler ve bunu karşılıksız bırakamam diye korktum. Bir yanlış yaptığınızda çok kötü kelimeler kullanarak sizi rencide ediyorlar. Ayrıca, çalıştığımız depoda taciz de vardı. Kendisinden çok genç, 19 yaşında bir kadınla beraber olan bir erkek şef vardı, depo içerisinde ona yaptığı şeyler başka kadınları da rahatsız ediyordu. Aynı şef, toplantı esnasında gözlerimizin içine bakmak gibi hareketlerle bizleri de taciz ediyordu. Aşırı rahatsız ediciydi. Bu tacizlere, ayrımcılığa, cinsiyetçi küfürlere karşı, kötü çalışma koşullarımıza karşı sendikal haklarımızı dile çok getirdim. Çok anlamsız bir sebeple, beni ‘işe uyum sağlayamadığım’ gerekçesiyle işten çıkartılar.”

‘Eve gidip ağlayan kadınlar vardı’

Taş, kadın işçilerin, erkek işçilere göre daha kötü koşullarda çalıştırıldığını belirtiyor.  “Kadın işçilere daha ağır işler yaptırılıyordu. Erkek işçileri daha üst kademeye alıyorlardı. Zaten sadece bir tane kadın şef vardı. İş yerinde çöp atmak, temizlik yapmak, yerleri süpürmek, yerleri mopla silmek gibi şeyleri kadın işçilerin üstüne yıkmışlardı ve kadınları bunları yapmaları gerektiğine inandırmışlardı. Ben bunlar iş tanımımda olmadığı için kabul etmedim. ‘Bu işleri, bizim yapmamız gerekmiyor, erkek işçilerin de yapmaması gerekiyor. Buraya bir temizlikçi tutmanız gerekiyor’ dedim. Bunu kabul etmememden de rahatsız oldular. Her şeyi kadın işçiler yapmak zorunda gibi bir algı oluşturmuşlardı. Çünkü kadınların çoğunun işe ihtiyacı olduğunu, orada çalışmak zorunda olduğunu biliyorlar. Ayrıca, işçilerin özel hayatına dair konuşma hakkını kendisinde gören erkek şefler vardı. Örneğin, ‘Evlenecekseniz şöyle yap, böyle yap’, ‘Evine bakıp gelirsin, kocana bakıp gelirsin işe’ gibi cinsiyetçi söylemler oluyordu. Eve gidip ağlayan kadınlar vardı” diye ekliyor.

‘Yemekhanede lağım kokusu vardı’

Eda Taş’ın SUWEN’n çalışma depolarıyla ilgili anlattığı çok şey var:  “Depoda çalışma koşullarımız çok kötüydü. Özellikle yemekhanesi çok kötüydü. Yemekhanesinde havalandırma olduğunu söylüyorlardı ama lağım kokusu yüzünden, ciddi anlamda, nefes alamadan yemek yeniliyordu. Birçok insan da bu kokudan dolayı yemek yiyemiyordu. Aç olup bekleyenler vardı, baygınlık geçirenler vardı. Yöneticiler kendilerine çok güzel ofis yapmışlardı. Yemekhaneye girmiyorlardı, yemekhaneye ayak bile basmıyorlardı. Depo içinde, yaşça bizlerden büyük bir kadın tutmuşlardı kendilerine hizmet etmesi için. ‘Çay getir, kahve getir, şunu getir, bunu getir’ diye işlerini ona gördürüyorlardı. O ablaya da iş tanımında olmayan şeyleri yaptırıyorlardı. Çoğu kadın çocuğuna bakmak zorunda olduğu için, geçinebilmek için, evlenmek üzere olan bazı kadınlar da evlenmek için bu kötü koşullara sabrediyor.”

‘Orada çalışabilmen için seni ezmeleri gerekiyor’

Taş, işyerinde kadın işçilerin ve kendisinin cinsiyet ayrımcılığı yaşadığını dile getiriyor. İşyerinde kadın işçilerin erkek işçilere göre daha çok baskı, mobing ve tehditle karşılaştığını belirtiyor. Taş, “Aynı zamanda işe girdiğim bir erkek işçi yaz tatili yapabildi, hiç sorun yaşamadı. Benim bir gün izin alarak işe gitmememi sorun olarak gördüler. Aslında sendika temsilcisi olduğum ve haklarımızı savunmak istediğim için başka bahane bulunarak işten atıldım. Sendika temsilcisi olduğum için, hakkımı savunduğum için beni işyerinde istemediler. Her şeye sessiz kalmanı istiyorlar, SUWEN depoda bir şeylere sessiz kalırsan çalışabilirsin. Orada çalışabilmen için onların seni ezmesi gerekiyor. Ayrıca, tehditte vardı ‘Senin sicilini kirletirim, siciline şunu yaparım. Seni şu bölüme gönderirim. Seni en ağır bölüme gönderirim. Şunu taşıyamazsın, bunu yapamazsın. Seni o bölüme veririm, orada çalışırsın’ diye tehditler oluyordu bir yanlış yaptığın zaman ki herkes yanlış yapabilir. E-ticaret bölümünde çalışıyordum. Hızlı ve tempolu çalıştığımız için yanlış paket gönderebiliyoruz. Bunu bilerek yapmadığımız halde, mobing ve baskı uyguluyorlardı. ‘Primi kesicem, bölümünü değiştiririm, seni daha ağır işe veririm gibi tehditler. Bu tehdit, baskı ve mobing kadın işçilere yapılıyordu. Erkek işçilere hiçbir şey demiyorlar. Bir erkek vardı, hiç bir şekilde çalışmıyordu hatta yavaş yavaş çalışıyordu. Yanına bir kadını işçi verip çoğu işi ona yaptırıyorlardı. O erkeğin çalışmadığı görülmüyordu. O kız azıcık otursa, regl olsa ona asla izin verilmiyordu. Ağır koliler vardı ve asla erkek işçiler yardım etmiyordu. ‘Bunu sen yapmalısın, sen taşımalısın’ deniliyordu. Bu ağır kolileri taşırken asla iş güvenliği alınmıyordu. Bir kere koli taşırken bileğim kırılacaktı. En hafif işleri erkekler, en ağır işleri kadınlar yapıyordu. Depoda sadece bir tane kadın şef vardı, çoğu işi ona yaptırıyorlardı” diyor.

‘Tüm kadınların sesi olmak istedim’

Taş, sendikal mücadelesinden dolayı işten çıkarıldığını vurguluyor ve SUWEN deposunda yaşananlara karşı sonuna kadar mücadele edeceğini söylüyor. “İşten çıkmak istemiyordum. Beni işten atarak zora ve sıkıntıya soktular. Zaten çok yüksek ücret almıyorduk. 24.500 TL ve prim alıyordum. Primlerimi alabilmek için çok çabalıyordum. Küfürlü konuşan bir erkek şef beni yanına çağırdı ve primimi keseceğini söyledi. Büyük ihtimalle yanlış yaptığım işler oldu diye düşündüm ama son cümlesi ‘Bunun böyle olmasını ben istedim. Siz ancak böyle akıllanırsınız’ dedi. Bizimle o kadar ağır konuşuyorlar ki bir yerden sonra gerçekten dayanamıyorsun, dur diyorsun. Aldığımız ücretle kiramızı, faturamızı zor ödüyoruz. Primi kesilen kadınlardan taksitlerini ödeyemeyenler vardı. Ben işyerinde yaşanan tacizlere, küfürlü konuşmalara, kadın işçilerin yaşadığı ayrımcılığa sessiz kalmadım. Hem kendimin hem de tüm kadınların sesi olmak istedim. Bunun için de sonuna kadar mücadele edeceğim” diyor.

SUWEN kadın haklarını savunduğunu söylüyor ama depolarında kadınlar eziliyor

Eda Taş taleplerini şu şekilde sıralıyor; “Sendikalı olmak çok önemli. Sendikalı olduğumuzda bu kadar rahat bir şekilde işçileri ezemiyorlar. Depodaki tacizci amirler gönderilsin. Sendikal örgütlenme engellenmesin. Taleplerim, öncelikle küfürlü konuşan erkeklerin işlerine son verilmesidir. Kadınların, SUWEN depoda tacize, cinsiyetçi ayrımcılığa maruz kalmamasıdır. Kadınlar da sessiz kalmasın. Kadın işçilere saygı duyulsun. SUWEN depoda kadınlara iş tanımı dışında işler yaptırılmasın. Orada çalışan tüm kadınların yanındayım. Kadınlara bunu hissettirmek istedim ve sessiz kalmadım. Sendikayı ve haklarımızı çok dile getirmişim. Bu göze battığı için işten atıldım. Halbuki bana sürekli ‘İyi gidiyorsun, çok güzel çalışıyorsun diyorlardı. Sonuna kadar mücadeleye devam edeceğim. Daha önce iki depoda çalıştım, bu kadar sorun yaşamadım. Diğer depolarda, kadınlara bu kadar saygısızlık yoktu. SUWEN’i araştırdım. Kadın haklarının savunduğunu söylüyorlar ama deposunda kadın işçiler eziliyor. Kadın işçiler ne olursa olsun seslerini duyursun. Hiç kimseden korkmasınlar. Ben sonuna kadar kadın işçilerin sesi olacağım.”

Son dakika

Önceki gün Bağımsız Emek Sendikası temsilcileri SUWEN Genel Merkezi’nde sendikal sebeplerle işten atma, mobing, taciz ve kötü koşullar konusunda bir görüşme yaptı, bu görüşmenin sonrasında müdürlükten kişiler, çalışanların üzerine yürüdü. Görüşmeyle ilgili bir açıklama yapmaları, müdürlük tarafından keyfi gerekçelerle engellenmeye çalışıldı.

Fotoğraf: Bağımsız Emek Sendikası

Yazarın Diğer Yazıları

İlginizi Çekebilir

Son Yazılar