Melisa Kesmez’in yeni kitabı Çiçeklenmeler ayakları hep yere sımsıkı basanların kanatlanıvermesi gibi bir hikâye. Aslında yazar yaşı kaç olursa olsun, yol arayan kadınların hikayesini anlatıyor.

Hayatı hep eşikte bekleyerek yaşayan, beklemenin uzamasıyla eşikten de vazgeçip eve çekiliveren Türkan’ın hikayesi Çiçeklenmeler. Belki de şöyle demeli: Ormanda bir ağacın gölgesinde çooook uzun süre kalmış bir tohumun hikâyesi. Öyle bir gölge ki bu, ne gün ışığı girebilmiş ne de bir yağmur damlası değebilmiş tohuma. Ne zaman ki ağaç yaşlanmış, ayakta durmaya gücü yetmemiş de devrilivermiş; tohum da gün yüzüne çıkmış, kabuğuna sığmamış çatlayıp filiz vermiş, göğe uzanmış. Filizlenene kadar tohum hiç bilmemiş gölgenin kalınlığını, dünyayı öyle bir yer sanmış.
Melisa Kesmez’in yeni kitabı Çiçeklenmeler gölgede kalıp yerinden oynayamayanların, ayakları yere hep sımsıkı basanların kanatlanıvermesi gibi bir hikâye. Okuyucuyu bahar bahçe eden ama ayağının altındaki taşları da hissettiren bir anlatı.
Melisa Kesmez önceki kitaplarında da olduğu gibi okuyucuyu yoluculuğa çıkarıyor. Sonu denize, ormana ya da bir bahçeye çıkan yolculuklara… Evden uzağa gitmek, gittikçe yüklerden sıyrılmak, geride bırakmak ve arınmak… Yol iyi gelir ya çoğu zaman, öyle bir yolculuk işte. Yolun sonu denize çıkıyorsa hele bir de… Böyle bir hisle sarıp sarmalayan bir anlatı Çiçeklenmeler.
Uçsuz bucaksız maviliğe kendini bırakmak. Uzaktan bakmak değil! Kendini bırakmak suya, ayaklarını güvendiğin zeminden çekmek, suyun seni sarıp sarmalamasına izin vermek ve güvenmek. “Bırak bana kendini. Ben suyum, taşırım seni” (s. 90) diyen denizin sesini işiten, şimdiye kadar hep kendisine “sakın bırakma kendini” diyenlere inat ayaklarını yerden kaldırıveren Türkan’ın hikayesi. Bu sayede kendini bulması. Kanatlanırken yalnızca uçmayı değil, yüreğinde taşıdığı taşları da bir bir atıvermesi. O arada kanatlanmak ile yüzmek arasındaki akrabalığı keşfetmesi. Kitapta Türkan ayaklarını yerden usulca çekmesini sağlayacak bir yolculuğa çıkıyor.
Sevmenin başka türlü olabileceğini keşfetmek
Türkan tek başına bir yolculuğa çıkıyor. Ancak yolda yalnız değil. Bir ömrü neredeyse bulunduğu semtten dahi dışarı çıkmadan geçiren Türkan’ın bu kararı vermesini sağlayan kız kardeşim dediği biri var. Gözlerine baktığında kalbini okuyan, sen nasıl istersen, ne zaman hazırsan ne karar verirsen ben buradayım, diyen bir kız kardeşi. Ancak bu roman kadınlar arası dayanışma ve güçlenme hikayesi değil; bir kadının kendini bulma hikayesi. Kız kardeş sanki o yolculuktaki pusula gibi ya da yürürken güç aldığı değneği gibi. Çünkü yolu yalnız yürüyor Türkan, ama o hep orada biliyor.
Karavanla çıktığı yolda kendini sevmek, birini sevmek, uzaktan değil, gayet yakından sevmek nedir onu keşfediyor kendinde. Yıllarca aynı evi paylaştığı, ayrı odalarda kaldığı kocasına hissettiğinden başka bir sevme biçimi keşfediyor. Duygunun yalnızca eşyaya sindiği, onunla anlatıldığının dışında da yaşanabileceğini, dile gelip söylenebileceğini görüyor. Diğerini sevmediğinden değil, sevmenin başka türlü de olabileceğini fark ediyor yalnızca.
Tüm bunlar artık ununu eleyip eleğini asacak yaşa geldiği düşünülen, olmazlarla çevrelenmiş, o nedenle de hep beklemiş, beklemenin yaşamı olduğunu fark ettiği yerde filizlenmeye başlayan Türkan’ın hikâyesi. “… -bütün yanlış yol tabelalarına inat- kendisini hiç bıkmadan, anmadan arayan ve arayan ve arayan bütün canım kadınlara teşekkür ederim” diyor Melisa Kesmez kitabın sonunda. Ve aslında yaşı kaç olursa olsun, yol arayan kadınların hikayesini anlatıyor Çiçeklenmeler’de. Okuru bol olsun…
Çiçeklenmeler, Melisa Kesmez, roman, İletişim Yayınları










