Turizm sektöründe haftalık izin artık altı günün sonunda değil 10 günün sonunda kullanılacak. Kadınların daha uzun saatler çalışması iş dışında geçmesi gereken sürelerinin kısaltılması anlamına da geliyor. Onların zaten kendilerine ayırdıkları zaman çok az. Kadın örgütlerinin bir araya gelerek ortak bir kampanya örgütlemeleri gerekiyor.

Tatil sezonu başladı çoktan. Kırk derecelik sıcaklık altında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası ile Resmi Gazetede turizm sektöründe çalışan işçilerin hafta tatilinin kaldırıldığı kararı yayımlandı. Karara göre 6 günde bir yapılan tatil artık 10 günde bir yapılabilecek. Böylece haftada bir gün tatil hakkı turizm sektöründe kaldırılmış oldu. 6 gün çalışıp 1 gün dinlenen işçiler 10 gün çalışıp 1 gün dinlenecek.
Bu karar ile Erdoğan kapitalist sistemin çalışma takviminden çıkmış olmakla kalmıyor, İslami takvimden bile çıkmış oluyor. Malum İslam’a göre de haftalık tatil var ve her Cuma günü tatil günü.
Yeni normal
Sermayenin hedefi turizm sektöründe çalışan işçileri araçsallaştırarak işçilerin iki temel hakkını ortadan kaldırmak.
Biri; haftalık çalışma periyodunun sağladığı haftada en az bir gün tatil yapma hakkının yok edilmesi. Haftalık tatilin kaldırılması çalışma yaşamında işçilerin haftada en az bir gün olmak şartıyla elde ettikleri tatil hakkını ortadan kaldırıyor. Erdoğan’ın imzası (sermayenin imzası) taraflardan birini yok sayarak (işçi sınıfını) verilmiş bir karar. Bu haliyle karar hem usulsüz ama hem de çalışma hayatının genel temposunu değiştirerek sömürüyü daha derinleştiriyor. Çalışma hayatını usulsüzce “yeni normale” geçirmeye çalışarak mevcut kanunları yok sayıyor. Böylece daha uzun çalışma, daha kısa dinlenme “normalini” turizm sektörü üzerinden çalışma hayatına sokmaya çalışıyor.
Haftalık tatili yapamamak turizm sektörü ile sınırlı kalmayacak çünkü haftalık tatil hakkı patronların hedefi haline gelecek. Farklı sektörlere de yavaş yavaş girecek. İnşaat sektörü hemen ses yükseltmiş biz de isteriz diye. İşçilerin mücadele ederek elde ettikleri çok önemli kazanımlardan biri daha patronların hedefinde olacak çünkü duvarda gedik Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzası ile açıldı. Belli ki karar sipariş üzerine başka yerlerde pişirilip hazırlanmış.
İkincisi; çalışma hayatı ve dinleme hakkı arasında var olan hukuki, ekonomik ve zamansal denge tek bir imza ile bozulmuş oldu. Bunun bir tek kişinin imzası ile yapılması da başlı başına sorun. İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu gibi. Uzatılan çalışma günleri ve kısaltılan tatil süreleri ekonomik açıdan da ekstra sömürü anlamına geliyor. İşçilere ayrıca ödeme yapılmayacak. Bugünlerin “ücretleri” öndenmiş olsa bile durum değişmiyor. Çünkü işçinin kendisine ait, bedenini toparlamasına, ruhunu dinlendirmesine, işyerinin hay huyundan kurtulmasına ait olan zamanına el koymuş olunuyor. Haftalık tatil sadece o gün çalışmamak anlamına gelmiyor, haftada bir gün iş yeri ortamından fiziksel ve ruhsal açıdan kurtulmak anlamına geliyor. Ve haftada bir gün tatil yapmak ayda dört gün tatile tekabül ederken, 10 günde bir gün tatil yapmak ayda üç güne tekabül ediyor.
Erdoğan’ın tek bir imzası ile işçilerin hayatlarından, morallerinden, ücretlerinden, haklarından çalınıyor. Patronlar kazandıkça kazanıyor.
Çalışma yaşamının takvimi ile oynanıyor
Mevcut çalışma hayatı, uzun yıllar süren işçi mücadeleleri, sokak eylemleri ve çatışmaları sonunda patronlara karşı elde edilen kazanımlarla şekillendi. Masada imza ile yok edilemez. İktidara geldiği günden beri işçilerin grev hakkı, insani ücret kazanma hakkı AKP’nin hedefinde oldu.
AKP döneminde özellikle kadın işçilerin öncülüğünü yaptığı, ömrünü uzattığı çok sayıda işçi direnişleri oldu. Bu direnişlerde aynı işi yapan erkek işçilerle eşit ücret talebi de, kreş talebi de, uzun süreler ödenmeyen ücretlerin ödenmesi talebi de, sendikalı olmak haktır talebi de öne çıktı, direnişin nedeni oldu. Bazen bu taleplerden biri, bazen birkaçı direnişlerin doğmasının nedeni oldu. Evinden işyerine çıkabilen kadınların direnişle sokaklara indiğine, Ankara’ya dek yürüdüklerine şahit olduk.
Her şeye rağmen AKP döneminde bütün olarak çalışma koşulları zorlaştı, ücretler eridi, işçilerin önemli kısmının düzenli geliri asgari ücrete dönüştü ve asgari ücret maaşların belirlenmesinde patronlar için kerteriz oldu. AKP varken kaybedenler işçiler oldu hep.
AKP patronlardan taraf
AKP iktidarı için işçi sınıfına yönelik saldırıların tavan yaptığı iktidar demek abartı olmaz. Aynı şekilde cinsiyetçi ve erkekler partisi olan AKP kadınların kazanılmış haklarına da sık sık saldıran bir parti. AKP, iktidarı boyunca kadın karşıtı politikalar üretti, yürüttü. Kadınların çalışma hayatına katılmasından, kürtaj hakkına, nasıl doğuracağına, kaç çocuk doğuracağına dek haddini aşan cinsiyetçi parti oldu. Hızını alamayıp uzun yıllar devam eden bekarlığa savaş açma kampanyalarını yürüttü. “Haydi evliliğe” tadında kampanyaları ile çeyiz parası, evlenme parası diyerek gençlerin üzerine çullandıkça çullandı. Oysa tüm araştırmalar gösteriyor ki işsizliğin en yüksek olduğu yaş grubu gençler. Gençler arasında genç kadın işsizliği erkeklerin işsizlik oranın iki katı.
Turizm sektörü kadın işçilerin yoğun olarak çalıştığı sektör. Her yaştan kadının çalıştı bu sektörde Erdoğan çalışma koşullarını bozarak, tatil hakkını gasp ederek, daha uzun süreler çalıştırıp daha fazla yorarak, ücretleri düşürerek yoksulluğu arttırmaya devam ediyor. İşçilerin daha uzun saatler çalışması iş dışında geçmesi gereken sürelerinin kısaltılması demek. İşçilerin zamana el koymaktan çekinmeyen Erdoğan, işçilerin kendilerine ait zamanından çalarak onları zaman açısından da yoksullaştırıyor.
Sendikalar, siyasi partiler, sosyalist yapılar, kadın örgütleri, feministler, meslek odaları… Bu konuda kolları sıvayarak çalışma yaşamının sermaye lehine yeniden dizayn edilmesini durduracak direniş hattını kurmalı.
Sendikaların kadın birimlerinin, bağımsız kadın örgütlerinin kadın emeği sömürüsünün yüksek olduğu bu alana ilişkin kampanyalar düzenlemesi, ortak işler örgütlemesi de etkili olacaktır. Kadınların yaratıcı zekası, direnme biçimleri sınıf mücadelesine ve kadınların mücadelesine yeni motifler işleyecektir.
Fotoğraf: Turizm Güncel










