Skip to main contentSkip to footer

boykot

“ama şu açık, kapitalizmle ilişkimiz esasen tüketirken değil üretirken, emeğimizi satarken kuruluyor. kapitalizmi alışverişle değil, emeğimizle ayakta tutuyor, patronları zengin ediyoruz. zaten gerçekten etkili olan 2 nisan boykotunun hedefi kapitalizmi yıkmak değil. öyle bir ânın gelmesini ummakla birlikte bugün daha farklı ve sınırlı hedefler için yan yana gelmeye çalışıyoruz.”

Kadın Emeği

yaşadığım yerde 2 nisan günü, kafeden pideciye kadar mekânlar kapalıydı. çoğu o günkü boykotu desteklediğini sosyal medya hesaplarından duyurdu. o gün kimse alışveriş yapmadı.[1] daha sonra özellikle istanbul kadıköy’deki mekânların -fenerbahçe’nin maçı olmasına rağmen- kapalı olduğunu gördüm. hükümet kanadından gelen tepkiler de boykotun ses getirdiğini gösterdi. muhalefet gücünü, harekete geçebilme potansiyelini gösterdi, bence bu düşen kredi kartı kullanımı gibi göstergeler kadar önemli. marketlerde, alışveriş acemisi takım elbiselilerin görüntüleri ayrıca neşe kaynağı oldu.

bu çarşamba bizim burada durum farklı oldu, mekânlar açıktı, çarşamba günleri kurulan pazarda olağan müşteri trafiği vardı. başka illerden de benzer haberler geldi. ikinci boykot, ilki kadar başarılı olmadı. ayrıca kapsamı belirsizdi.

-çarşamba günleri alışveriş yapmamak, özellikle yiyecek ihtiyacını çarşamba günü kurulan mahalle pazarından yapan insanlar için zor.

-küçük esnaftan alışveriş yapılması öneriliyor. bundan bakkallar ve küçük marketler kastediliyorsa, buralarda fiyatlar zincir marketlerden epeyce pahalı, ürün skalası da sınırlı oluyor. yoksulların, kredi kartı, ucuz marketler gibi ayakta kalma araçlarından vazgeçmelerini beklemek, talep etmek, emekçilere yaslanması gereken kitlesel bir hareket için makul değil, bence.

-bir “yerel üretici” lafı dolaşıyor, bundan ne kastedildiğini tam olarak anlamıyorum. eğer tarımsal ürünlerin ithal edilmesine karşı olmak anlamında kullanılıyorsa bu tabii ki çok önemli. ama tarım politikaları tüketicinin alışveriş alışkanlıklarıyla değiştirilemez. ayrıca küçükesat’ta ya da tarlabaşı’nda yerel üreticilerin ürünlerine nasıl ulaşırsınız? “yerel” ürünler satan butik dükkanlar var tabii ama bunlarla ilgili önceki maddeye bakmanızı rica edeceğim.

-hizmet sektörü yani kahveler, lokantalar, barlar haftada bir gün kapanmanın ekonomik yükünü çok zor taşır. çoğu mücadelenin parçası olmaya çalışan insanları cezalandırmak olur bu.

-bir de, boykot vesilesiyle adil gıda konusunu gündemleştirmek isteyen arkadaşlarımız var. beslenme konusuna adaletten söz edilecekse ilk gündemleştirilmesi gereken konu, tabii ki hayvanların gıda kaynağı olarak görülmesi. ama bunun bugünkü gündemimizle ilgisi çok zayıf. onun dışında, organik ürünler tüketmek tabii ki herkesin hakkı ama eğer şanslı bir azınlığın değil, herkesin ulaşabileceği ürünlerden söz ediyorsak bu da çok fazla değişkenin söz konusu olduğu bir mücadele alanı ve iktidarın hukuku rakiplerine karşı bir silah olarak kullanmasına karşı yürütülen mücadeleye teyellenmesi mümkün ve doğru değil.

BDS deneyimi

boykottan bahsederken, filistin’le dayanışma için yürütülen boykot, yatırımların geri çekilmesi, yaptırımlar; bds kampanyasını hatırlamak iyi olur. bds hareketi, güney afrika’daki apartheid rejiminin sonunu getiren etmenlerden biri olan boykottan esinlenerek kurulmuş.[2] BDS ve onun bir parçası olan boykot bir ürün boykotundan ibaret değil. israil’in farklı alanlarda boykot edilmesini hedefliyor. ürün boykotu alanında da, belirli hedefler üzerinden ilerliyor. örneğin, israil futbol federasyonu’na sponsorluk yapan puma beş yıllık bir boykotun ardından sporsorluktan çekildi. uzun zamandır, israil’e teknolojik destek sağlayan hewlett packard boykot kapsamında. dünya çapında bir özel güvenlik şirketi olan ve israil’deki kontrol noktalarına ve cezaevlerine tedarik sağlayan G4S şirketi, çeşitli insan hakları kurumlarının da desteklediği bir boykot kampanyası sonucu israil’deki bütün faaliyetlerini bitirdi.

bizim 2 nisan boykotumuz da bence benzer bir etkiyi esspressolab’e yaptı. BDS’nin faaliyetleri ve başarıları da bize boykotun böyle somut hedefleri olmasının daha etkili olduğunu gösteriyor.

alışveriş bağımlılığı?

bu vesileyle tüketim karşıtı fikirler öne sürülüyor. bunlar genel olarak doğrulara işaret ediyor. ancak bir avuç sermaye sahibi dışında neredeyse herkesin bütçesinin her geçen gün sınırlandığı, belli bir düzeyin üstünde geliri olanlar dışında herkesin temel ihtiyaçlar dahil, alışverişleri sınırladığı bir dönemde tüketim çılgınlığından söz etmek ne kadar gerçekçi ve gerekli, bilemiyorum. bunun iktidarla mücadeleyle bağlantısı da bence çok zayıf.

bir yandan da, şunu hatırlatmak isterim: bir kadın birkaç şişe ojesi varken yeni bir tane aldığında bu alışveriş tutkusu, bir erkek otomobil aldığında hayallerini gerçekleştirmek sayılıyor. bunlardan vazgeçmenin ekonomi üzerindeki etkileri farklı tabii.

ama şu açık, kapitalizmle ilişkimiz esasen tüketirken değil üretirken, emeğimizi satarken kuruluyor. kapitalizmi alışverişle değil, emeğimizle ayakta tutuyor, patronları zengin ediyoruz. zaten gerçekten etkili olan 2 nisan boykotunun hedefi kapitalizmi yıkmak değil. öyle bir ânın gelmesini ummakla birlikte bugün daha farklı ve sınırlı hedefler için yan yana gelmeye çalışıyoruz. sonuna varabilir miyiz, kazanabilir miyiz, bilinmez ama önümüzde uzun bir yol olduğuna ve gücümüzü dikkatli kullanmak gerektiğine şüphe yok.


[1] türkçede alışveriş gibi bir kelime varken satın alım ne sebeple icat edildi acaba.
[2] daha fazla bilgi için http://bdsturkiye.org/

Görsel: independent türkçe

Yazarın Diğer Yazıları

İlginizi Çekebilir

Son Yazılar