Skip to main contentSkip to footer

“İşyerlerinde ayrımcılığı yasaklayan politikalar geliştirilmeli”

Kaos GL’nin araştırması, çalışma yaşamında LGBTİ+lara yönelik ayrımcılığı gözler önüne seriyor. Kaos GL Derneği İnsan Hakları İzleme Uzmanı Defne Güzel, “İşyerlerinde ayrımcılığı yasaklayan politikalar geliştirilmeli. İşyerlerinden bunu talep etmemiz, sendikaları bu alanda çalışmaya teşvik etmemiz gerek” diyor.

Güncel

“3 yıl önceki iş görüşmemde (onların dediği şekilde) ‘Lpg bireylerini almıyoruz’ demişlerdi.”

“Baskıya maruz kalıyorum, bilinçli olarak zor ve karmaşık görevler bana veriliyor.”

“Bir çalışan bana cinsel organının fotoğrafını gösterdi, fiziksel sınırlarımı birçok kez ihlal etti.”

“Birkaç çalışan tarafından sözlü ve fiziksel saldırıya uğradım.”

“Arkadaşım gönderildi. Sebep olarak da ‘Kadın mısın erkek misin belli olmuyor’ dendi.”

Çalışma yaşamında LGBTİ+lara yönelik ayrımcılık ve şiddeti gözler önüne seren bu tanıklıklar, Kaos GL Derneği’nin ‘Kamu ve Özel Sektörde Çalışan LGBTİ+’ların Durumu’ araştırmasından. Derneğin Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi işbirliğiyle her yıl yürüttüğü araştırmanın 2022 yılı sonuçları, 17 Ekim’de açıklandı.

Sonuçlar, “Türkiye’de Kamu Çalışanı LGBTİ+’ların Durumu” ve “Türkiye’de Özel Sektör Çalışanı LGBTİ+’ların Durumu” başlıklı iki rapor ile kamuoyuyla paylaşıldı. Buna göre, LGBTİ+ çalışanlar arasında işsizlik yaygınlaşıyor, işten çıkarılma ve yeni iş bulamama korkusu derinleşiyor. LGBTİ+lar neredeyse her sektörde çalışıyor ama bu toplumsal gerçeklik görünür olamıyor, çünkü çalışanların çoğu ‘gizlenmek’ zorunda kalıyor. İşyerlerinin çoğunda LGBTİ+lara karşı ayrımcılığı önlemeye yönelik kurallar ya da kurullar yok. Sıklıkla ayrımcılığa ve nefret söylemlerine maruz bırakılıyorlar. Buna karşın işlerini kaybetme, ifşa olma, daha ağır bedeller ödeme vb. endişelerle haklarını arayamıyorlar.

Raporların editörlerinden Kaos GL İnsan Hakları İzleme Uzmanı Defne Güzel ile araştırmanın sonuçlarını ve çalışma yaşamında LGBTİ+lara yönelik ayrımcılığın son bulması için yapılması gerekenleri konuştuk.

İş bulamıyor, işlerinden ediliyorlar

Araştırma gösteriyor ki, istihdamda ayrımcılık, LGBTİ+ların yalnızca çalışma hakkını değil, tüm temel hak ve özgürlüklerini tehdit ediyor. Peki, bu ayrımcılık nasıl gerçekleşiyor?

Defne Güzel

LGBTİ+’ların istihdamda yaşadığı ayrımcılığı anlamak için meseleye geniş bir perspektiften bakmak gerekiyor. İstihdamda ayrımcılık, LGBTİ+’ların potansiyellerine rağmen daha düşük ücretlerle daha vasıfsız işlerde çalışması demek. Çalıştığı kurumda cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği, cinsiyet ifadesi ve cinsiyet özelliği bakımından açılamaması ve nefret söylemine maruz bırakılması demek. Öte yandan işyerlerinde ayrımcılığı yasaklayan politikaların bulunmaması, LGBTİ+’ların sendikalara ulaşamaması, ayrımcılığa uğrama riski sebebiyle kendini haklardan mahrum bırakmak zorunda hissetmesi demek.

İşyerlerinde çalışanlara tanınan birtakım haklar var. Ama evli kişilere tanınan haklar LGBTİ+’lara tanınmıyor. Örneğin eş durumundan tayin. LGBTİ+’lar bu haktan yararlanamıyorlar. İşyerlerinin düzenlediği sosyalleşme buluşmalarına partnerleriyle katılamıyorlar. LGBTİ+’lar bekâr olarak algılandıkları için daha fazla iş yüküne tabi tutuluyorlar. Ayrımcılığa uğrama riski sebebiyle rekabetten kaçınıyorlar. Daha “kibar” olarak algılanan LGBTİ+’lar nefret söylemlerine ve alay konusu haline getirilmeye maruz kalırken, hak etmelerine rağmen yönetici pozisyonlarına getirilmiyorlar.

İşyerleri bu gibi sebeplerle LGBTİ+’lar için adil çalışma koşullarının olmadığı, LGBTİ+’ların nefretin hedefi haline geldiği, eşitlik ilkesinin bozulduğu kurumlara dönüşebiliyor. Düşünün ki LGBTİ+’lar her an ifşa olma korkusuyla çalışıyor, iş bulamıyor, işlerinden ediliyor, mobbinge maruz bırakılıyor ve düşük ücretler sebebiyle düşük yaşam standartlarında yaşamak zorunda bırakılıyor.

İŞKUR’a başvurmak istemiyorlar

Araştırmaya göre, İŞKUR ve özel istihdam büroları aracılığıyla iş arama oranı, her yıl olduğu gibi bu yıl da çok düşük. Bu durum, LGBTİ+ çalışanların bu kurumlara güvenmediklerine işaret ediyor. Bu güvensizliğin nedeni ne?

LGBTİ+’lar iş arayışlarında genellikle sosyal çevrelerini kullanıyorlar. LGBTİ+ haklarına ilişkin görece daha olumlu koşullar sunan yerler arıyorlar. İş başvurusu yapmadan önce, başvuru yaptıkları işyerleri hakkında bilgi sahibi olmak istiyorlar. Sosyal destek bulabilecekleri bir ortam arıyorlar. Çünkü doğal olarak işyerlerinde ayrımcılığa uğramak istemiyorlar. Bu LGBTİ+ olmayan çalışanlarda pek sık görülen bir durum değil.

İstihdam büroları ve İŞKUR gibi yerlerde bir bilinmezlik söz konusu. Bu kurumlardan işyerleri hakkında detaylı bilgi alabilmek, hele de işyerlerinin ayrımcılık karşıtı politikalarına ilişkin bilgi alabilmek mümkün değil. İşyerleri ve İŞKUR ya da istihdam büroları arasında kişinin cinsel yönelimine yahut cinsiyet kimliğine ilişkin doğabilecek bir bilgi akışı, ifşa olma ihtimali, kısacası “fişlenme” riski, LGBTİ+ çalışanları bu kurumları kullanmaktan geri tutuyor.

İşyerleri açıkça ‘Trans istemiyoruz’ diyebiliyor

Özel sektöre ilişkin hazırlanan rapora göre, egemen toplumsal cinsiyet normları ve rollerinden kaynaklanan cinsiyetçi beklentiler iş ilanlarına yansıyor. Bu durum LGBTİ+’ları olumsuz etkiliyor. Bu olumsuzluklardan biraz bahseder misiniz?

İşyerleri kadın ve erkek çalışanlar arayabiliyorlar, fakat trans deneyimi bulunan kadın ve erkekleri bu pozisyonlardan mahrum bırakıyorlar. Bu durum kas, kütle gerektiren işlerle de alakalı değil. Açık açık işyerleri, trans olmayan erkeklerle daha rahat çalışabileceklerini söyleyebiliyorlar. İşin özü, trans deneyimi olan kişiler kendilerine bu kriterler sebebiyle iş bulamıyorlar. Trans kadınlar da iş bulamıyor, trans erkekler de. Öncelenen daima cis erkekler oluyor. İşyerleri açıkça LGBTİ+ karşıtlığı da yapabiliyor ve maalesef ayrımcılığı önleyen politikalar bulunmuyor.

Hak aradıklarında özel yaşantıları didik didik ediliyor

Yine bu raporda dikkat çekici bir diğer bulgu, LGBTİ+ çalışanların ayrımcılık karşısında haklarını arayamamaları. Çoğunun herhangi bir bildirimde bulunmadığını görüyoruz. Bunun nedenlerine ilişkin neler söylersiniz?

Para kazanabilmek, hayatta kalabilmek herkes gibi LGBTİ+’ların da önceliği ama LGBTİ+’lar kolay kolay iş bulamayacakları ön kabulüyle istihdam sürecinde var oluyorlar. Bu durumun akılda tutulması gerekiyor. Yaşanan ayrımcılık karşısında LGBTİ+’lar işsiz kalma, iş bulamama, fişlenme sebebiyle bir bildirimde bulunamıyor. Öte yandan LGBTİ+’ların, bir bildirim sürecinden hak kaybını giderebilecek bir sonuç çıkacağına ilişkin inançları oldukça az. Hak aramanın olumsuz sonuçlanacağını düşünüyorlar. 

Diğer yandan, biliyoruz ki hak arama süreçlerinde LGBTİ+’ların gizliliği çoğu zaman korunmuyor, süreç herkes tarafından bilinir hale gelebiliyor. LGBTİ+’lar için süreç olumsuz sonuçlanırken aynı zamanda LGBTİ+ çalışanlara dönük mobbing, nefret ve şiddet artabiliyor. İşyerlerinde LGBTİ+’ların özel yaşantıları didik didik edilip dedikodu malzemesi haline getirilebiliyor. LGBTİ+ olduğu bilinen çalışanlara müşteri, hasta, danışan yönlendirilmiyor. Kötü örnek olmakla suçlanabiliyorlar, “kırıtarak yürüme” ya da “küpe takma” gibi yaşam tarzına, varoluşuna dönük müdahalelerle karşılaşabiliyorlar. Başkasına gösterilmeyen, gösterilmesinden imtina edilen tavırlar LGBTİ+’lara rahatça uygulanabiliyor. Nitekim LGBTİ+’lar güçsüz görülüyorlar. LGBTİ+’ların haklarını arayabilecekleri bir sistem oluşturulmuyor.

“Son dönemde LGBTİ+’lara dönük nefret söylemleri, LGBTİ+ karşıtı politikalar artış gösterdi. Örneğin aileyi koruma amaçlı bir anayasa maddesi yakında karşımıza çıkacak. Sansür Yasası geçti, LGBTİ+ karşıtı yürüyüşler gerçekleştirildi. Bu yaşananların elbette kamuda bir karşılığı var.”

Defne Güzel

LGBTİ+ karşıtı politikalar kamuda karşılığını buluyor

Kamuda tablo daha ağır. Her 4 LGBTİ+ çalışandan 3’ü işe alım süreçlerinde, her 5 katılımcıdan 4’ü çalışma hayatında ya ayrımcılığa maruz kalmış ya da kimliğini gizlemek zorunda bırakılmış. Kamudaki bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?

Özel sektör LGBTİ+’ların görece daha rahat olabildiği bir alan. Özel sektörde ayrımcılığı yasaklayan işyeri politikaları bulunabiliyor. Bunda özel sektör kuruluşlarının uluslararası merkezlerinin önemli bir payı var. Kamu ise taraf olduğu sözleşmelere rağmen baskının daha yoğun olduğu bir alan. Kamuda LGBTİ+’lar için nefret söylemine maruz bırakılmak, kapalılık stratejisi izlemek daha olası.

Diğer yandan, son dönemde LGBTİ+’lara dönük nefret söylemleri, LGBTİ+ karşıtı politikalar artış gösterdi. Örneğin aileyi koruma amaçlı bir anayasa maddesi yakında karşımıza çıkacak. Bu anayasa maddesinin LGBTİ+ varoluşlarla ilişkisini göreceğiz. LGBTİ+ kapsayıcı yayınlara dönük bir sansür furyası mevcut. Basın Ahlak Esasları geçtiğimiz günlerde özgürlükler aleyhine güncellendi. Medyada, Sansür Yasası olarak tanınan yasa geçti. LGBTİ+’ları hedef gösteren bakanlar, cumhurbaşkanı, siyasiler var. LGBTİ+ karşıtı yürüyüşler gerçekleştirildi. Bu yaşananların elbette kamuda bir karşılığı var. Kamu raporu tam da bu karşılığı ortaya koyuyor.

Sendikalar harekete geçmeli

Sonuç olarak, ayrımcılık nedeniyle birçok temel hak gibi LGBTİ+’ların insana yakışır şekilde çalışma hakkı da gasbediliyor. İşyerlerinde LGBTİ+lara yönelik ayrımcılık ve ötekileştirme politikalarına karşı ne yapmalı?

Barınma, sağlığa erişim, onurlu bir yaşam sürme, hizmet alımı ile eğitim ve çalışma hakkının ihlali, LGBTİ+’ların maruz bırakıldıkları temel ayrımcılıklar arasında. Örneğin trans kadınlar açısından ele alalım. Trans kadınları bekleyen zorunlu seks işçiliği gibi bir gerçek mevcut. Trans kadınlar işsizlikle karşı karşıya kaldığı için seks işçiliği alanına zorunlu olarak yönelebiliyor. Üstelik seks işçiliği yaptıklarında tabiri caizse kelle koltukta çalışmak zorunda kalıyor. Trans kadınlara yolda yürüdükleri için bile ceza kesiliyor, müşterilerin saldırılarına karşı etkili koruma sağlanmıyor, trans kadınların evleri mühürleniyor.

LGBTİ+’ların haklarına, ihtiyaçlarına, sorunlarına ilişkin de çözümler üretilmiyor. Kimliği açığa çıkan LGBTİ+’lar kimi zaman işlerinden ediliyor. Buna bir çözüm geliştirmemiz lazım. İşyerlerinde ayrımcılığı yasaklayan politikaların geliştirilmesi gerek. İşyerlerinden bunu talep etmemiz gerekiyor. Sendikaları bu alanda çalışmaya teşvik etmemiz gerekiyor.

Araştırmadan notlar….

  • Özel sektörde çalışan LGBTİ+’ların yalnızca yüzde 27’si işyerinde açık olabiliyor. Kamuda ise bu oran yalnızca yüzde 6,5.
  • Özel sektörde çalışan ve işyerinde LGBTİ+’lara karşı ayrımcılığı önlemeye yönelik kurallar ya da kurullar olduğunu belirten katılımcı oranı yüzde 19. Kamuda ise bu oran yalnızca yüzde 5,4.
  • LGBTİ+ çalışanlar, ayrımcılık karşısında işlerini kaybetme korkusu, daha ağır bedeller ödeme olasılığı, cinsel kimliklerinin açığa çıkmasından çekinme vb. nedenlerle haklarını arayamıyor. Özel sektörde ayrımcılıkla karşılaştığını beyan eden 48 katılımcıdan yalnızca biri kurum yetkililerine resmi yolla bildirimde bulunmuş.
  • Özel sektörde çalışan LGBTİ+ların yüzde 27’si, kamuda çalışanların ise yüzde 63’ü işyerlerinde nefret söylemiyle karşılaşıyor.
  • Kamu emekçisi LGBTİ+lar arasında sendikalaşma oranı yüzde 52,2 iken özel sektörde bu oran yalnızca yüzde 6,9.  İki oran da Türkiye ortalamasının çok altında.
  • Ankette yer alan “LGBTİ+lara yönelik ayrımcılığa karşı alınması gereken başlıca üç önlemin ne olduğu”na ilişkin soruya “örgütlü mücadele ve dayanışma ağları” seçeneğini de işaretleyerek cevap veren kamu emekçisi LGBTİ+ların oranı yalnızca yüzde 11,2. Özel sektörde ise bu oran yüzde 22,8.

Fotoğraflar: MA, Kaos GL

Yazarın Diğer Yazıları

İlginizi Çekebilir

Son Yazılar