Tapeten Mensucat fabrikasında çalışan kadın işçiler, kötü çalışma koşulları, eş değerde işe eşit ücret alamama, hijyenik olmayan çalışma ortamı, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri ve sendikal haklar için grevde. EMEP Milletvekili Sevda Karaca ve TEKSİF Örgütlenme Uzmanı Pembe Maden, “ Tapeten patronu kadın işçilere aileleri üzerinden gözdağı vermiş. Sendikalı kadın işçileri kadın sağlığını ciddi biçimde etkileyen, erkek işçilerin çalıştığı kimyasalla işlem yapılan bantlara sürmüş” dediler.
Tapeten Mensucat fabrikasında kadın işçilerin emeğinin karşılığı ‘eve katkı’ olarak görülüyor

Ankara Sincan’da bulunan TEKSİF’in yetkili olduğu Tapeten Mensucat fabrikasında işçiler Toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecinin tıkanması, sendikal baskılar, kötü ve hijyenik olmayan çalışma ortamı nedeniyle 4 Eylül’de greve başladı. Tapeten Mensucat fabrikası grevini ziyaret eden EMEP Milletvekili Sevda Karaca ve TEKSİF Örgütlenme Uzmanı Pembe Maden ile kadın işçilerin yaşadığı sorunları konuştuk.
‘Korkunç bir baskı düzeneği var’
Tapeten Mensucat grevini ziyaret eden EMEP Milletvekili Sevda Karaca, kadın işçilerin kötü çalışma koşullarında çalıştırıldığının altını çiziyor. Karaca kadın işçilerin yaşadığı sorunları şu sözler ile anlatıyor; “Kadın işçilerin en temel sorunu, aldıkları ücretle geçinememeleri, çalışma koşullarının insanlık dışı olması. Geçim derdi her işçinin sorunu ama kadınlar için daha ağır. Çünkü çoğu aynı işi yaptığı erkek işçilerden daha az ücrete mahkum edilmiş durumda, asgari ücretin bir tık üstü ücretlerle oldukça zor koşullarda çalışıyorlar. Üstelik de bu iş kadın işçilere bir ‘lütuf’ gibi sunuluyor. Korkunç bir baskı düzeneği var. Fabrikada uzun süredir devam eden ağır çalışma koşulları, düşük ücretler ve iş sağlığı–güvenliği ihlalleri işçilere artık yeter dedirtmiş durumda. İşçiler bize anlattı, fotoğraflarla da belgelediler. Lavabolar bir insanın iğrenmeden kullanabileceği durumda değil. Yemekhanede hijyen sıfır; küflü sebzelerin kullanıldığı, tuzluk ve biberliklerin bitmiş ilaç kutularından yapıldığını aktarıyor işçiler. Bunlar ‘Sizi insan yerine koymuyorum’ demenin bir biçimi. Fabrikadan yıllık izinler patronun keyfine göre kullandırılıyor, özellikle yaz izinleri neredeyse hiç verilmiyor. Hastane randevusu alan işçilerin ücretlerinden 2 günlük ücret kesiliyor” diyor.
‘Kimyasal maddelerle çalışılırken koruyucu malzeme verilmiyor’
Karaca, işçilerin tehlikeli şekilde çalıştırıldığını ve iş güvenliği önlem ve denetimlerinin alınmadığını belirtiyor. Karaca, “İşçiler, kendi görev tanımlarının dışında birçok işte zorla çalıştırılıyor. Hayati tehlike arz eden makinelerde gerekli koruyucu ekipman sağlanmıyor, kimyasal maddelerle çalışılırken koruyucu malzeme verilmiyor. Bunlar, çok sayıda iş kazasının yaşanmasına neden oluyor. Bütün bunların üstüne iş kazası tutanakları çarpıtılıyor, işçilere baskı yapılarak rapor içerikleri tehdit altında değiştiriliyor. İşçiler, hem insanca yaşamaya yetecek bir ücret hem de sağlıklı, güvenli ve onurlu çalışma koşulları için mücadele ediyor. Grev, sendikal hakları ve toplu sözleşme taleplerini savunmak için 2 işçi tarafından sürdürülüyor” diye ekliyor.

‘Kadın işçilerin emeğinin karşılığı ‘eve katkı’ olarak görülüyor’
Karaca, eş değerde işe eş değerde ücret verilmediğini söylüyor. Karaca, “Aynı işi yapan kadın ve erkek işçilere farklı ücretler verilmesi mensucat ve tekstilde son dönemde daha çok rastladığımız bir durum, kadınlar daha kötü işlerde çalıştırılıyor, nitelik gerektirmeyen iş olarak görülen bu işlerin karşılığı daha düşük ücretler. Ama nitelik gerektirmeyen diye görülen büküm işi gibi işler bedenen çok ağır işler aslında. Ama bu durum ücret eşitsizliğine gerekçe haline getirilebiliyor. Üstüne bir de kadın işçilerin emeğinin karşılığını ‘eve katkı’ olarak gösteren bir toplumsal ve siyasal düzenek derinleştirilmiş durumda. Mehmet Şimşek programıyla çökertilen yoksul emekçiler, daha önce ücretli bir işte çalışmayan kadınların istihdama en kötü koşulları kabul ederek girmesiyle hayatta kalabiliyor. Geç yaşlarda, işi geçici görerek çalışmak zorunda kalan kadınlar için bu ekmek kapısını kaybetmemek bir mesele oluyor. Tapeten, bu genel durumun bir örneği” diye belirtiyor.
‘Kadınların özel olarak hedef alınarak aşağılandığı ve korkutulduğu bir eziyet düzeneğinden bahsediyoruz’
Karaca, kadın işçilerin ayrımcılık ile karşılaştığını ve kadın işçilerin yaşadığı toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini şu sözler ile anlatıyor; “Tapeten’de kadın işçilere yönelik ayrımcılık ve aşağılamalar çok net. İş tanımı dışında en ağır ve sağlıksız bantlara sürülüyorlar, hakaret ve küçümseme ile karşı karşıya kalıyorlar. Çayın, ekmeğin bile kilitlenip saklandığı bir düzende, kadın işçilere reva görülen muamele, onların insan yerine konulmadığını ortaya koyuyor. Burada mesele sadece çalışma koşulları değil; kadın kimliğinin bizzat baskı aracı olarak kullanılması. Tapeten’de sendikalaşmanın önüne geçmek için patron kadın işçilere aileleri üzerinden gözdağı vermiş. Sendikalı olduğunu düşündüğü kadın işçileri kadın sağlığını ciddi biçimde etkileyen, erkek işçilerin çalıştığı kimyasalla işlem yapılan bantlara sürmüş. Ne bir işçi sağlığı iş güvenliği eğitimi verilmiş ne de koruyucu bir materyal. Kadınların özel olarak hedef alınarak aşağılandığı ve korkutulduğu bir eziyet düzeneğinden bahsediyoruz. Bu patronun öfkesi, ‘Size ben ekmek veriyorum’ cümlesinde özetlenebilecek bir sermaye küstahlığı. Çalışan işçiler arasında boşanmış kadınlar olduğu da aktarıldı bize. Kendi ayakları üzerinde durmak için büyük zorluklara göğüs geren kadınların, boşanmanın bu kadar lanetlendiği eşitsiz toplumsal yapıda patronlar açısından ‘kolay lokma’ olarak görülüp ‘Başka yerde iş bulamazsınız’ diye eziyet görmesi apaçık alçaklıktır. Bir fabrikanın kapısından tek bir ürün bile işçinin emeği olmadan çıkmaz. Ama Tapeten patronu işçiye köle gibi davranıyor, kadınları ise iki kat hedef alıyor. Sağlıkları hiçe sayılarak kimyasal bantlara sürülüyor, aileleri üzerinden tehdit ediliyor. Bu yalnızca ekonomik sömürü değil; ataerkil denetimin işyerinde bir yönetim aracı haline gelmesidir.”
‘Açıkça sendika düşmanlığı yapıyor’
Karaca, Tapeten Mensucat grevinin sahiplenilmesi ve desteklenmesi gerektiğini şu sözler ile vurguluyor; “Bu grev sadece ücret için değil, onur ve hak için verilen bir mücadele. Tapeten patronu, gıda işkolunda da fabrikaların ortağı ve o fabrikalarda da açıkça sendika düşmanlığı yapıyor. Eğer Tapeten işçileri kazanırsa, bu sadece burada değil, patronun diğer işletmelerinde çalışan işçilere de umut olacak ve onların örgütlenmesinin önünü açacaktır. Her işletmede, en küçük atölyeden en devasa fabrikalarda patronlar işçilerin sendikal örgütlenmesini engellemek için en geri, en ilkel yöntemlerle başvurmaktan kaçınmıyorlar. Üstüne bir de her türlü hukuki boşluğu ve yasalarda sermaye yanlısı her türlü uygulama ve içtihadı da sonuna kadar kullanıyorlar. Zor bela sendikal yetki kazanan işçilerin karşısına büyük bir fütursuzlukla ben yetki metki tanımıyorum diye çıkabiliyor. Neden? Korunup kollanıyor çünkü. Bu pervasızlık bu devletin her veçhesinin sermaye düzeneğini korumak için kurulmuş olmasından kaynaklı sermaye cesaretinin pervasızlığı. Tam da bu nedenle, bu pervasızlığı teşhir eden, bu düzenekte bir gedik açan her mücadele kıymetlidir, sahip çıkılmalıdır. Siyasilere, sendikalara ve kadın örgütlerine çağrım şudur: Bu grevi sahiplenin. Burada kazanılacak her hak, başka işletmelerdeki işçiler için de örnek olacak ve sendikal örgütlenmeyi güçlendirecektir” diye ekliyor.
‘Kadın işçiler boyun eğmiyor’
Karaca, sendikalı olmanın önemine dikkati çekiyor. Karaca, “Sendikalı olmak patron karşısında yalnız kalmamak demektir. Kadın işçiler için bu iki kat önemli; çünkü üzerlerindeki baskı sadece fabrikada değil, evde ve sokakta da var. Kadınlar sendikalı olduklarında yalnız kalmıyor, birlikte hareket ediyor ve taleplerini toplu sözleşmelere taşıyabiliyorlar. Kreş hakkı, doğum izni, eşit ücret, taciz karşıtı önlemler ancak sendikal mücadeleyle güvence altına alınabiliyor. Kadın işçilerin sendikalarda aktif rol alması, yalnızca kendi yaşamlarını değil, bütün işçi sınıfının mücadelesini güçlendiriyor. Tapeten’de kadınların yaşadıkları, emeğin yok sayılmasını ve ataerkil denetimin işyerinde nasıl uygulandığını gösteriyor. Ama bu grev aynı zamanda başka bir şeyi de ortaya koyuyor, Kadın işçiler boyun eğmiyor, onurlarına ve emeklerine sahip çıkıyor. Bizim görevimiz bu sesi büyütmek. İşçilerin yanında olmaya devam edeceğiz. Kadın işçilerin mücadelesi büyüdükçe, bütün işçi sınıfının mücadelesi de güçlenecektir.”
‘Kadın işçiler istifa etsin diye eşleri arandı’
TEKSİF Sendikası Örgütlenme Uzmanı Pembe Maden, kadın işçilerin sendikalı olduğu için baskı ve mobbing gördüğünü belirtiyor. Maden, “Kadın işçiler, yöneticiler ve müdürler tarafından sendikalı oldukları için çok baskı görüyor. Yöneticileri tarafından mobbing görüyorlar. Kadın işçiler bizim ile konuşmasınlar diye servis hareket edinceye kadar kadın işçilerin başında bekliyorlar. Kadın işçiler istifa etsinler diye eşlerini aramışlar. İşten çıkartmak ile tehdit edip eşlerini aramışlar. İşveren aile huzurlarını da bozuyor. Siz karar veremezsiniz eşiniz karar verir diyor. Kadınlara bir karar hakkı tanımıyorlar. Fabrika içerisinde de ev içerisinde de bu ayrımcılığı göstermeye çalışıyorlar. Patron, kadın işçilerin eşlerine kadar arayıp istifa etmesi gerektiğini kocalarına karar verdiriyor “ diyor.
İşçilerin bir bardak çay hakkı var, ekmek kilitli yerde saklanıyor’
Maden, kadın işçilerin hijyenik bir ortamda çalışmadığını belirtiyor ve hastalık kapma ihtimalleri olduğunu söylüyor. Maden, “İşçilerin çay saatlerinde bardak büyük olmayacak şekilde bir bardak çay hakları var. Bunun fazlası verilmiyor. Saklanıyor. İkinci bardak çay alamıyorlar. Büyük bardak olunca neden büyük bardak diye kızıyorlar. Bir tane çay molası var. Ekmeğin fazlası kilitli yerlerde saklanıyor yemek saatine kadar molalarda yemesinler diye. Kadın işçiler en fazla 29 bin TL veya 30 bin TL maaş alıyor. Erkek işçiler daha fazla ücret alıyor. Eşit işe eşit ücret alınmıyor. Kadın işçiler, erkeklerin bile zorlandığı işlerde çalışıyorlar. Erkeklerin yapacakları işi kadınlara veriyorlar. Hijyen çok kötü. Tuvaletler, kadınlar için o kadar hijyensiz bir ortam mikrop kapabilirler. Hastalık bulaşabilir. Gerçekten zor koşullar. Mutfak yine aynı şekilde hijyenik değil. Düşünün hap kutularından, oje kutularından tuzluk, biberlik yapılmış. Hangi devirde yaşıyoruz. Böyle bir fabrikanın hala bu şekilde var olması bu şeyleri kullanması bizi çok şaşırttı. Kadınlar kimyasal ile çalışıyor ama koruyucu bir ekipman verilmiyor. Kadınların regl izinleri yok. Hastaneye gittikleri gün yıllık izinlerinden kesiliyor” diye ekliyor.
‘Hepimizin bu greve destek vermesi gerekiyor’
Maden, işçiler emeklerini alana kadar, bu emek sömürüsüne karşı mücadele edeceklerini vurguluyor. Maden, “İşçiler, TEKSİF Sendikasında örgütlenmeye başladığında fabrikada 110 kişilerdi. Patron sendikayı istemediği için baskı, mobbing ile çoğu işçiyi işten istifa ettirdi. Gönüllü olarak işten ayrılanlar da oldu. Patron hiçbir şekilde TİS masasına oturmak istemedi. Şu an 2 işçi grevde. 33 işçi ise çalışıyor. 35 kişi sendikalı. Patron, sendikayı hiçbir şekilde fabrikaya sokmak istemiyor. Sendika girerse ‘Fabrikayı kapatırım sizi işten çıkarırım. İş bulamazsınız, yaşınız ilerledi. Kimse size ekmek vermez’ diye tehdit ediyor. İşçilerin sendikal haklarını engellemek için elinden geleni yapıyor. TİS hakkımız için grevdeyiz. Patron ise TİS için sözleşmeye oturmuyor. Sözleşme yapamıyoruz. Tüm işçi sınıfından, kadın örgütlerinden, sendikalardan destek bekliyoruz. Bu emek sömürüsüne karşı TEKSİF sendikası olarak mücadele edeceğiz. Bu kadınları yalnız bırakmayalım. Hepimizin bu greve destek vermesi gerekiyor.”










