57 işçi, güvenlik görevlilerini aşarak içeri girdi ve fabrikanın 3. katını işgal etti. Kapıların önünü yığınakla kapattılar. İşten çıkartılan Omsa çalışanları 69 gündür eylemdeydi. Hak ettikleri kıdem ve ihbar tazminatlarını bu işgal sonrasında aldılar. İki kadın işçi, eylem sürecini ve işgali Kadın İşçi’ye anlattı

Patron İsveçli, şirket Türkiye’de faaliyet gösteriyor. Geçen hafta sonu, bütün gözler bu işyerine çevrilmişti. Neredeyse tamamen fabrika bacalarının hakim olduğu bir yerde, Kocaeli Dilovası’nda bulunan Omsa Metal, bariyerler, Telekom için çeşitli cihazlar ve inşaat malzemeleri üretiyor. Ocak 2025’de yönetim, bir işçiyi çıkardı. İnanılmaz bir hareket oldu ardından. İşçilerin tamamı o gün iş bıraktı ve atılan arkadaşları için üretimi durdurdu. Çıkarılan işçi geri alınınca üretime tekrar başladılar ve olay kapandı. Daha sonra bir işçi daha benzer bir tutumla karşılaştı. İşten çıkartmanın biçimi de garipti. İşçi yıllık iznini kullandığı için suçlu sayılmış ve atılmıştı. Omsa çalışanları yine aynı refleksi gösterdi.
“Hepimiz için onur meselesiydi”
Bu kez de haksızlığa uğrayan bu işçi dostlarına sahip çıkmanın sırasıydı. Mesai arkadaşları işe iade edilsin istiyorlardı… Ne var ki ertesi gün tuhaf bir duruma daha tanıklık ettiler. Sabah işbaşı yapmak için geldiklerinde fabrika kapısında zincirlerle karşılaştılar! Kapılar kapatılmıştı… İsveçli patronun işten el çektirme yöntemi buydu! Hem de 5 kuruş ödemeden. Ne ihbar, ne tazminat, ne kıdem! Maaşsız ve geleceğin muğlak olduğu bir durumda kaldılar. İşte bu vahşi tutum, 69 gün süren bir direnişin tetikçisi oldu. Tam 69 gün kapı önünden ayrılmadılar. Geçen hafta ise alışılmışın dışında bir strateji izlediler. Bir adım ileri gitmeye karar verdiler… Fabrikayı işgal edeceklerdi. Bu fikir işçiler arasında çok benimsendi. Şimdi hepsi evlerinde… Şimdi gurur içindeler. “İşgal kararı aldık çünkü hepimiz için onur meselesiydi” diyor Azime. Ve kazanım da bu işgalle geldi. Azime ve Hatice ile görüştük.
Sendika temsilcisi atılınca
Her şeyi başlatan, yüzde 30 gibi düşük bir zamma tepki olmuş. Tarih; 2025’in Ocak ayı. Yedi yıllık Omsa işçisi Azime diyor ki; “Dışarıda her şey yüzde yüz pahalılanmışken bu zam bizi çok kızdırdı. Ustabaşımız ile konuştuk bunu. Fabrikadaki müdürlere bu hoşnutsuzluğumuz ulaştı. İşveren vekilinin tutumu, ‘işinize gelirse’ şeklinde oldu.” Sendika arayışına giriyorlar bu öfkeyle. “Birleşik Metal-İş Gebze 1 No’lu şubeye gittik. Orada Başkan Selçuk Çiftçi ile durumu konuştuk. Sendikaya hepimiz üye olduk. Fakat 14 Şubat’ta temsilci arkadaşımızı işten attılar. Biz buna tepki olarak makinaların başında işi durdurduk. Yarım gün çalışmadık. Arkadaşımız işe geri alındı, o zaman üretime tekrar başladık. Sendikaya üye olunca ne hakkımız varsa elimizden almak için çok gayret gösterdiler!”

En acımasız izin mobingi
Başka neler yapıyorlar sendikalaşmaya karşı? “Azime devam ediyor anlatmaya; “Her şey. Hep aba altından sopa gösterdiler. Mesela izinlerde sorunlar çıkarmaya başladılar. Bizim yılda 3 gün mazeretsiz işe gelmeme hakkımız var, onu iptal ettiler. Senelik iznimize de sorunlar çıkmaya başladı. Herkesin sadece 5 gün senelik izin kullanabileceği söylendi. Bu feciydi. Arkadaşımzın babası öldü. Defnetmek için izin istedi, vermediler!” Bu arada toplu sözleşme görüşmeleri başlamış Omsa işvereni ile sendika arasında. Azime, “O sözleşme görüşmeleri sürerken, biz işçileri yıldırma taktiklerine devam ettiler. Çünkü o sendika ‘bizim yüzümüzden’ oraya girmişti. Öfkeleri bizim sendikaya katılmamızaydı.”
İşçiden 25 Euro istediler
Sözleşme görüşmeleri tam 5 ay devam ediyor. Hiçbir netice alınamıyor ve sona eriyor. Ve en büyük darbeyi vurmaya hazırlanıyorlar işçiye. Dinliyoruz Azime’den: “Birgün işe gittik, fabrika kapısı zincirliydi, içeri giremedik. O gün bize bir açıklama yaptılar. ‘İşinize son veriyoruz. Üretimi durdurduğunuz günlerde fabrikayı zarara soktunuz. Onun için de bize 25 Euro borçlusunuz, bunu da ödeyeceksiniz’ dediler. Hem tazminatsız atmışlardı bizi hem de para istiyorlardı. Çok inanılmazdı. İşte o gün eyleme başladık ve tam 69 gün boyunca kapı önünde bekleyerek bu direnişimizi sürdürdük. İki ayı aşkın süre boyunca iyiyi, güzeli, hüznü, hepsini yaşadık. Kenetlenmiştik, bir aile gibi olmuştuk.”
“Umudumuz kalmamıştı“
Omsa işçisi kadınlar için o aşılmaz gibi görünen zorluk nasıl aşıldı? Fabrikayı işgal etme fikri nasıl gelişti? Azime’nin anlattıklarından bunun en son ve en öfkeli oldukları bir anda gerçekleştiğini anlıyoruz. “Tam 69 gün boyunca hem kapı önündeki çadırımızda bekledik hem de yetkili yerlere gidip meramımızı anlattık. Valiliğe, İsveç Konsolosluğu’na… Tam beş ay farklı şekillerde dirensek de hiç sonuç alamadık. Artık umudumuz kalmamıştı. Tabii sendika hep ilgilendi. Direniş yerimizde sabah, öğle ve akşam yemeklerimizi verdi. Maddi açıdan destek oldu, harçlıklarımızı eksik etmedi. Ama biz hep bir şey daha yapmalıyız diye düşünüyorduk. Ve bu işgaldi. Sendikaya da bildirmeden bunu gerçekleştirme kararı aldık.”
İşgal fikri nasıl çıktı?
Hatice de Omsa eylemcilerinden. Ona da soruyoruz. Ne oldu da aniden bu işgal fikri çıktı? Yanıtlıyor; “Hani bıçak kemiğe dayandı derler ya. Bizde bıçak kemiği kesmişti. Biz kapı önünde beklerken, insan kaynakları yetkilisi dışarı çıkıp, bize bakarak alaycı bir şekilde gülüyordu. Biz işi bırakmışız, eylemdeyiz. Ama fabrika üretim müdürü yeni işçileri işe alıp çalıştırıyordu. Biz de o işe aldıkları insanlarla konuşup onlara durumu anlatıyorduk. ‘Bak biz bugün fabrikada değil dışardayız. Yarın siz de bizim gibi dışarıda olacaksınız’ diyorduk. Biz böyle konuşurken insan kaynakları yetkilisi camı açıp bir teyp uzatıp sesimizi kayda alıyordu.”

“Eşimle helalleştik”
Hayatı boyunca eylem, işgal nedir bilmeyen Hatice, burada bambaşka bir tabloyla karşılaşıyor. Diyor ki; “İşveren her şeyi yaptı bize. ‘Terörist’ dahi dedi. Ne mala kastettik ne cana kastettik. Bizim orada amacımız ekmeğimizdi ama yıldırmak için bunları dahi söyledi. Çok uğraştılar.” İşgal sürecinin her ânı onu heyecanlandırıyor. O karar ânını şöyle anlatıyor; “Kendi aramızda sözleştik. Bunu asla başka kimseyle paylaşmayacaktık. Sadece ailelerimizi bilgilendirecektik. Bir gece önceden çantamı hazırladım. Tok tutacak yiyecekler ve fazla miktarda su koydum. Ceket ve kazak aldım. Kat kat giyindim. ‘Çok sıcak olursa çıkarırım, soğuk olursa üşümem’ dedim. Sabah evden çok erken çıkmak üzere kalktım. Eşimle helalleştik. Grev var, ne olur ne olmaz, helalleşmek lazım. O şekilde 3 çocuğumu da öpüp evden çıktım.”
Aynı şeyleri gözüm kapalı yaparım
O günden sonra dünyaya, hayata bakış açısı değişti mi?
Hatice yanıtlıyor: “Daha önce TV’lerde izlerdim. ‘Eylem yapan işçilere polis biber gazı sıktı’ diye. Hiç anlamazdım, dikkatimi asla çekmezdi. ‘Neden ki’ derdim o kadar. Bir gün onlardan biri olacağım asla aklıma gelmezdi. Şöyle söyleyeyim; Biri bana ‘bir gün siz fabrika işgal edeceksiniz’ deselerdi, ‘hadi, olur mu, asla’ derdim. Şimdi çok iyi biliyorum ki gözüm kapalı aynı şeyleri ben yaparım. 69 günlük eylem özellikle biz kadın işçilere okul oldu adeta. Öyle ki artık çevremdeki işçilere nasıl hayatta kalınır, patronun hak gasplarına karşı nasıl mücadele edilir, onu anlatıyorum.”

Jandarmayı ve itfaiyeyi çağırdılar
Azime alıyor yine sözü. “İşgalimizde fabrika içinde ne kadar kalacağımızı hesaplayıp çantamıza yeterli miktarda yiyecek , içecek koydum. Sıcak tutacak giysilerimi aldım. Her zamanki gibi erkenden fabrika önüne geldik. Saat yediyi 20 geçe bir baktık şef arabası ile bulunduğumuz yerden geçiyor. İşyeri bahçesine arabası ile girecek tabii. Güvenlik ona demir kapıyı açar açmaz hepimiz, ‘işgal, grev, direniş’ diye bağırarak fırladık. Koşarak fabrikaya girdik. Güvenlik elemanı ve arabadaki şef şok oldu. Dört katlı fabrikanın montaj katına çıktık.” Ve işgal başlıyor. O katta ağır olan ne varsa kapılara yığıyorlar. Sonrası malum tabii. İşveren jandarmayı çağırıyor. Azime o sürece dair konuşuyor; “Jandarma geldi… Bazı arkadaşlar terasa çıktı. Komutan bizi, ‘gidin hakkınızı mahkemede arayın’ diye ikna etmeye çalışıyordu. Terasa çıkan arkadaşlarımız atlar diye itfaiyeye de haber vermişler. Baktık aşağıya her yere hava yastıkları döşemiş itfaiye çalışanları.”
Gölbaşı’ndan Kurtköy’e
Azime, 50 yaşlarında, ortaokul mezunu, Ankaralı. Gölbaşı’nda büyümüş. “Benim yetiştiğim semtte evlilikler görücü usulü olurdu, ben de öyle evlendim. Ailemin tanıdığı biriydi. Tam 31 yıldır beraberiz” diyor ve devam ediyor, “Evlendiğim ilk yıllarda Ankara’da hastane yatakları üreten bir fabrikada işe girdim. Orada bir buçuk yıl çalıştım. Eşimin işyeri İstanbul’a taşınınca buraya gelmek zorunda kaldık. Hep birlikte Kurtköy’ün yolunu tuttuk.. İki çocuğum oldu. Kızlarım büyüyene kadar çalışmadım. Onlar lise çağına geldiklerinde Omsa Metal’e başladım.”

Birbirlerine sahip çıktılar
Bu işgal eylemini bize haber veren Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası (TOMİS) örgütlenme uzmanı Elif Alçınkaya ile de görüştük. Metal işkolunda mücadele eden bir sendikacı olarak Elif de işçilere destek için işgal sırasında oradaydı. Ona bu eylemin nasıl fire vermeden 69 gün sürdüğünü sorduk. “Benim gözlemim şu ki, bu direniş tüm işçiler için aile boyu bir direnişti. Elbette Birleşik Metal-İş Sendikası’ndaki örgütlenme süreçleri, işçilerin birbiriyle kaynaşması da önemli. Bu, işten atılma sonrası birbirlerine sahip çıkmayı ve direnme gücünü ortaya çıkardı. Ama direniş başladıktan sonra işçilerin eşlerinin ve çocuklarının da sürekli eyleme dahil olması çok önemli bir bütünleşme dinamiğiydi.”
Fabrika işgalinin öğrettikleri
Gözlemlerini aktarmaya devam ediyor Elif; “Omsa işçilerinin çadırdaki 69 günü de, direnişi de, fabrika işgali de öğrettikleriyle işçi sınıfı mücadelesine bir deneyim bıraktı. Bir direnişin güçlü yanları da, eksik yanları da öğretici. TOMİS’in kurulmasını sağlayan ve ‘Metal Fırtına’ olarak tarihe geçen 2015’deki metal işçilerinin direnişinden öğrenirken de böyleydi. Bu eylemlerin hem başarılı hem de başarısız yanlarına bakarak sonuç çıkarmaya çalışıyoruz. Omsa işçileri gasp edilen kıdem ve ihbar tazminat haklarını almış oldu. Fakat işten atılmalarının temel nedeni olan sendika hakkı, sendika yetkisi ve işe geri iade ile ilgili konularda sonuç alınamamış oldu bana göre.” Elif şunu da aktarıyor; “Eylem yerinde olmam çok özel bir durum değil aslında. Ben bulunduğum yer Gebze başta olmak üzere herhangi bir yerde, herhangi bir saatte bir fabrika işgalinin başladığını duyar duymaz o eylem yerinde bulunuyorum imkânlarım elverdiğince.”
Beklenen müzakere metni
18 Eylül günü bütün işçiler Birleşik Metal-İş 1 No’lu şubede toplandı. Çok önemli bir gündü çünkü patron ve sendika genel başkanı Özkan Atar arasında bir müzakere toplantısı gerçekleşecekti. Saatler süren bir görüşme trafiği oldu. Bittiğinde ise sendika karar metnini şöyle paylaştı; “Tazminatsız olarak işten çıkarılan işçilere kıdem ve ihbar tazminatlarının yanı sıra ek ödemeler de yapılacak. Ayrıca işten çıkış kodları işsizlik maaşı alabilecekleri şekilde değiştirilecek.”

Tek bir işçi dahi vazgeçmedi
Azime şöyle bir değerlendirmede bulunuyor işçilerin bu başarısı hakkında; “Omsa Metal işçisi olarak bizler 69 gün boyunca eylem yaptık fakat kazanımımız 17 saat boyunca sürdürdüğümüz fabrika işgalinden sonra oldu. Bir kuruş bile tazminat vermeyeceğini söyleyen patron ek maaşlarımızla, tazminatlarımızı ödedi! Bir bakıyoruz görüşüne ihanet eden insanlarla dolu her yer. Partisine ihanet edip CHP’den AKP’ye geçiyor bir belediye başkanı örneğin. Ama bizde 57 işçinin içinde bir gün bile bu eyleme, çıktığımız bu yolda ihanet eden tek bir kişi dahi olmadı.”
O küçük kızın kalp ameliyatı
Bu direnişle ilgili beni en etkileyen, Hatice’nin kalp hastası küçük kızıyla ilgili gelişmeydi. İşgal kararı alındığında genç kadın arkadaşlarına üzülerek, “Ben katılamayacağım” diyor, “Çünkü o gün küçük kızımın kalp ameliyatı var.” Ertesi gün hastaneden bir telefon geliyor, doktorun asistanı kızının ameliyatının ertelendiği haberini veriyor. Hatice bunu çok vurucu bir şekilde anlatıyor; “O telefon gelince kendi kendime ‘bu eyleme mutlaka katılmam lazım’ dedim. Arkadaşlarımla da hemen haberleştim. ‘Benim içeride, işgalde olmam lazım arkadaşlar. Kızımın ameliyatı ertelendi. Bu bir işaret! Kesin gelmeliyim!”
Onun mücadelesi hem hayata hem de patronlara karşı. Bütün duam ve dileğim Ekim ayındaki bu ameliyatın en iyi şekilde gerçekleşmesi. Hatice’ye çok çok geçmiş olsun…










