Ceylan Oğuztürk PTT Avrupa İşleme Merkezi’nde PTT – Sen’in örgütlenme çalışmalarını yürütüyor. Ona ve kadın işçilere yoğun baskı vardı. Kadınların giyimine kuşamına karışan amirler, birkaçına regl günlerini bile soruyorlar. Ceylan duruma müdahale ediyor ve amir üzerine yürüyor. Açılan davayı Ceylan kazanıyor. Şimdi işyerinde mobbing ve şiddete karşı emsal bir karar var artık.

İstanbul Hadımköy’deki “PTT Avrupa İşleme Merkezi”, devasa bir işyeri. 800 çalışanıyla en büyük posta merkezlerinden biri. Hem kadrolular vardı hem de taşerona bağlı olarak çalışanlar. Taşeron firma bünyesindeki Ceylan Oğuztürk, PTT-Sen Sendikası için örgütlenme çalışması yürütüyordu. Hani bazı insanlar vardır, kimseye eyvallah etmeyen. Ceylan öyleydi. İşletmenin yetkili kişilerinin karşısında ne boyun büküyor ne de “aman efendim” deyip biat ediyordu. Hem işini sürdürüyor hem de sendikadan arkadaşlarına söz ediyordu. Taşeron firmasının yetkilisi konumundaki amirin emekçilere yönelik tutumu çok rahatsız ediciydi. Ceylan hepsini gözlemliyordu. Bazen eziyet ettiği çalışanların istifanın eşiğine gelme durumları yaşanıyordu. Sık sık mobbing gündeme geliyordu. Diğer yandan kadınlara taciz de yaşatılıyordu. Hem de bir kamu kurumunda!
Ceylan’ın çiğnenen onuru
Ceylan Oğuztürk, sendikanın temsilcisi olur olmaz, mobbingler ve baskılar başladı. Sadece genç kadına yönelik değildi bu tutumlar. Özellikle bazı çalışanları markaja almıştı. Bakışlarıyla özellikle izleyip hata, kusur aramasının yanında, kameradan da herkesi gözlediği şikayetleri geliyordu Ceylan’a. Pek çok işyerinde kadına kötü muamele ve şiddet haberleri elbette yaygın ama bunu deşifre eden kadın fazla değil. Çünkü insanlar işsizlik korkusu yaşıyorlar. Ne var ki sesini çıkaran ve hakkını arayan kadınlar da var. İşyerinde çiğnenmek istenen haysiyeti karşısında sessiz kalmayıp, hak mücadelesi veren Ceylan gibi. O, sadece üst makamlara şikayet etmedi. Bizzat hukuk davası da açtı. Ama bir süre sonra dayanamadı, istifasını verdi. Çünkü beyninde bir tümör oluşmuştu. İşyerinde yaşadıkları ve yaşatılan yoğun baskılar da hastalığını tetiklemişti.

‘Bizi giyimimizle ilgili hep azarlıyor’
Ceylan anlatmaya başladı; “Bölüm amiri sürekli eleştiriyor, psikolojik şiddet uyguluyordu devamlı”. Ancak bu baskıları uygulayan amirin adını vermedi. Avukatı, dava devam ettiği için isim vermenin sakıncalı olduğunu söylemişti. Dolayısıyla haberde söz etmeyeceğiz isim olarak da rumuz olarak da. Konuşmamıza devam ettik; diyor ki; “Hadımköy yerleşkesinde firma yöneticileri liyakatsiz. PTT’nin değil de kendi çıkarlarını düşündükleri için çalışanlara karşı hoşgörüleri yok. Arkadaşlarımız işlerini sevmelerine rağmen mutsuz. İşyerindeki benden yaşça küçük kadın arkadaşlar sık sık yanıma geliyor, ‘Abla bizi giyimimizle ilgili hep azarlıyor’ diyorlardı. ‘Bu pantolon neden bu kadar dar’, ‘Bu kıyafeti nasıl burada giyersin’ gibi müdahalelerde bulunmuş. Kadınlara karşı bu tutumu art niyetli. Kılık kıyafetle ilgili kontrolun vardiya sorumluları tarafından yapılması gerekiyor oysa. Amir burada art niyetli bir şekilde kendisi yapıyor. Genç arkadaşlara, ‘CİMER’e şikayet edelim o zaman’ dedim. Ve e-devletten girerek bütün olan biteni kuruma yazdık. Tabii CİMER’den de onu aramışlar bizim başvurumuz üzerine. Şikayeti öğrendiği an bana yapmadığını bırakmadı. ‘Namussuz, şerefsiz’ diye bağırdı. Hızını alamadı üstüme yürüdü”.
‘Arkadaşlarımızda işten çıkarılacağız korkusu vardı’
PTT’den önce, sekreterlikten garsonluğa kadar birçok işi yapmış 44 yaşındaki Ceylan. Mersinli işçi evli ve bir kız çocuğuna sahip. PTT’de işe başladığında ilk zamanlar sorun çıkmamış. 800 kişilik kurumda çok farklı iş alanları mevcut. Postacılar, dağıtıcılar, kargocular, masa başı çalışanlar, mektup hizmeti verenler, vs. Onlarca alanda istihdam edilmiş insan bir arada. İş şartlarının ağır olduğunu söylüyor genç kadın; “Birçok arkadaşımızda ‘işten çıkarılacağız” korkusu vardı. Biz burada 2019 yılında sendikalı olduk. Bu sendikanın kurucuları ve yöneticileri biz çalışanlardık. Tüzüğüne kadar her şeyi mesai saatleri dışında hazırlayarak yazdık. Evimizden ailemizden fedakarlıklar yaparak bu günlere kadar geldik. Hem PTT hem de taşeron firma, sendikamıza direkt cephe aldı ve temsilcilerle, yöneticileri işten çıkardılar. Sendikalı olan yöneticilerden 4 kişi 7 ay ücretsiz izine gönderildi. 7 kişi de işten atıldı”. Sendika kurulduktan ve işyerinde üye sayıları artmaya başladıktan sonra da yükselmiş tehditler. İşteki ayrımcılığı da şu ifadelerle paylaşıyor; “Bu işe hayatını veren insanlarız. Çok zorluğu var. Kargoda çoğu arkadaşın beli, sırtı sakatlandı. Üç vardiya 24 saat durmaksızın çalışma var. Kadın erkek ayırt etmeksizin bir vardiya sistemi bu ve çok yorucu. Ama firma sorumlularının yakınlarının ve arkadaşlarının çalışma düzeni sabit. Sadece gündüz çalışıyorlar. Bu ayrımcılık çalışanlar içinde huzursuzluğa sebep oluyor”.
“Bugün senin regl günün mü!”
Çalışan genç kızlardan amire yönelik şikayetler gelmeye devam ediyor. Fakat bu kez çok sinir bozucu! Ve kurum sorumlusunun bir söylemi ile ilgili. Anlatıyor Ceylan; “Bakışlarından zaten rahatsızdık. Göz hapsi değil de ‘göz tacizi’ olarak görüyordu bunu bazı arkadaşlar. Erkeklerin değil de özellikle kadınların kıyafetlerine yorum yapmaları çok moral bozuyordu. Diğer yandan kadınlara regl gününü soruyordu! Hangi işyerinde görülmüş bir durumdu ki. Hemen dilekçe yazıp üst makama bildirdik. Müfettiş gelmesini istedik. Ne var ki denetim için gelinmesine rağmen bu kişi(amir) olayı kapattı, örtbas etmeyi başardı. Kadınların hiçbiri gelen müfettişe bu vakayı anlatamadı”. Hangi amaçla, nasıl bir psikolojiyle kadın işçilerin muayyen gününü merak ettiği anlaşılamadı bu insanın…
“Bakayım ayağına terlik mi giydin?”
Başka nelerle karşılaştılar? Dinlemeyi sürdürüyoruz posta emekçisinden; “Bu amirin davranışları kadın çalışanlarda sıkıntı yaratmaya devam etti. Örtülü tacizler sürdü. Onun daha altındaki firma şefleri de çalışanlara olumsuzluklar yaşatıyordu. Haklarında asılsız tutanaklar tutuyorlar. Yalancı şahitlerin imzasıyla bu tutanakları işleme alıyorlar. Bana da tutanak yağdırmaya devam etti Amir. İçinde aleyhimde bir sürü şey yazıyordu. Sayısını hatırlamadığım kadar tutanak düzenledi hakkımda. Bir kez de ayakkabılarıma taktı. Çalıştığım bölüme geldi. ‘Bakayım ayağına terlik mi giydin’ diye sordu. ‘Size nasıl ayakkabı giydiğimi söylemek zorunda değilim’ dedim, göstermedim. Kılık kıyafetle ilgili bir şeyi vardiya sorumluları yapması gerekirken, O art niyetli bir şekilde kendisi yapıyor”.
Sendikalı olanlarla uğraşıyorlar
Bir süre sonra söz ettiğimiz o garip soru gündeme geldi. Genç kadın şaşırdı ve öfkelendi duyunca: “Kızlardan biri yanıma gelip öyle bir şey söyledi ki şok oldum. ‘Abla bu amir bana ‘Bugün senin regl günün mü?’ diye sordu!’ diyordu!”. Bunu ancak bir insanın yakın arkadaşı merak edebilirdi. Oldukça kızdıran bu sorunun yanıtını başka çalışanlardan da istedi! Anlatılanları not etmeyi sürdürüyorum. “Bu amirin baskıları ve anlamsız soruları yüzünden 6-7 kadın ayrıldı kurumdan. Sendikalı olanlarla ve sendikayı savunanlarla ise kadın-erkek hep uğraştı. Biz başımıza gelen bu aykırılıkları yazıp, daha üst düzeyde amirlere bildiriyoruz. Ama çalışanların dilekçelerini merkez müdürleri kayda almayıp, ‘firma yöneticilerine iletin’ diyorlar. Yani şikayet ettiğimiz kişinin eline bu dilekçeleri vermemizi istiyorlar! Firma sorumluları da şikayetlerimizin yer aldığı dilekçelerimizi yırtıp çöpe atıyor. Skandal regl sorusu böylece soruşturmaya giremedi. Daha doğrusu engellendi”.
Darp edecekti
Son olarak Ceylan’a yaşatılan baskılar var. O anı bizimle paylaşıyor; “En son Cimer’e yazdığım dilekçeden haberi olmuş. Onu öğrenince odama geldi. ‘O dilekçendeki şahitler kimler?’ dedi ve adlarını istedi. Ben de tanık ismi vermek zorunda olmadığımı söyleyince sesini yükseltmeye başladı. ‘Şerefsizsin sen. Köpek, pislik. Sana neler yapacağım bundan sonra göreceksin. Sürekli olarak seni kameralardan izleyeceğim, vardiyalarda süründüreceğim” diye bağırıyordu. ‘Bana yüksek sesle bağırıp, azarlayamazsın’ deyince üstüme yürüdü. Çalışanlar gelip tutmasa darp edecekti. Hemen polis çağırdım. Beni darp etmeye yeltenen firma sorumlusu ters kelepçeli olarak göz altına alındı. İfadeleri alınınca serbest bırakıldı. Hepsi kamera kaydında mevcut. Ve bu süreci mahkemeye taşıdım”.

“Ceylan davayı kazandı”
Ve sevindirici bir gelişme; Ceylan uzun bekleyiş ve uğraşlardan sonra, mahkemeyi kazandı! Davayı yürüten Avukat Sevda Karataş, kadın işçilerin birbirine omuz vermesinin bu davanın en kıymetli yönlerinden biri olduğuna inanıyor. İşyerinde mobbingin ve tehdidin cezasız kalmayacağını gösteren çok önemli bir kazanım olduğunun da altını çiziyor. Hukukçu Sevda Karataş’ın şu yorumu dikkat çekiciydi; “Kurulduğu günden bu yana taşeron işçilerin hakları için bilfiil mücadele eden PTT-Sen üyesi ve yönetim kurulunda yer alan bir işçi olarak, işyerinde aktif sendikal faaliyet yürütmekteydi. PTT’de sendikal ayrımcılık ve baskılar uzun süredir bilinen bir gerçek. Müvekkilim de sendikal faaliyetleri ve kararlı mücadelesi nedeniyle yoğun bir mobbinge maruz kaldı. Bu baskı yalnızca idari işlemlerle sınırlı olmadı; doğrudan hakaret ve tehdit boyutuna ulaştı. İş akdinin feshetmemizle sonuçlanan süreç aslında sendikal haklarını kullanan bir işçiyi ve devamında örgütlenme faaliyetini engelleme girişimiydi. Biz buna karşı hukuki mücadele başlattık”. Ardından şunları da dile getiriyordu hukukçu Sevda Karataş: “Müvekkilim bir kadın işçi. Kadınların sendikal faaliyetlerde görünür olması çoğu zaman onları daha da hedef haline getiriyor. Bu süreçte kadın olmasının baskıyı ağırlaştırdığını da gördük. Buna rağmen müvekkilim yalnız kalmadı; alacak davamızda da, netice aldığımız ceza davamızda da tanıklarımızın çoğu kadın işçilerden oluşuyor. Kadın işçilerin birbirine omuz vermesi, dayanışması bu davanın en kıymetli yönlerinden biri oldu”.
“Bu tüm kadınların kazanımı”
Hadımköy PTT çalışanı Ceylan Oğuztürk’ün üzerine yürüyerek hakaret ve tehditlerde bulunan firma yetkilisine karşı açılan ceza davasının kazanıldığı bilgisini paylaşan Avukat Karataş şöyle tamamlıyor sözlerini; “Fail, bu dosyadan ceza aldı. Bu, işyerinde mobbingin ve tehdidin cezasız kalmayacağını gösteren çok önemli bir kazanım oldu. Alacak davamız sürüyor, burada da hakkımızı alacağımıza inanıyoruz. Sürecin bu kısmı da işçi haklarının nasıl korunacağını gösterecek. Sonuç olarak bu süreç bize şunu gösterdi; Baskıya karşı çıkmak, hakkını aramak, mücadele etmek, örgütlenmek sonuç veriyor. Kadın işçilerin dayanışması, örgütlülüğü ve direnci bu açıdan çok kıymetli. Bu dava, yalnızca müvekkilimin değil, işyerindeki tüm kadınların ve tüm işçilerin kazanımıdır. Karar, işyerinde mobbingin ve sendikal ayrımcılığın normalleştirilemeyeceğine dair güçlü bir mesajdır. Mücadelemiz devam edecek”.
Haberde ilk başlarda söz etmiştik. Beyninde bir tümörle yaşıyor genç kadın. Bir yandan da işyerinde üzerine gelen her şey bir tümörden farksız. İnsanların hayatının içinde de “tümörler” vardır. Ve baş etmesi zorlu. Ama O alt edeceğinden çok umutlu. Ceylan yakında ameliyat olacak… O’na şifa dileklerimizi göndermeyi ihmal etmeyelim..
Ana Görsel: PTT Sen










