Skip to main contentSkip to footer

O hiç kapı çalmadı hep tekme attı: Rosa Bloch

Yoksulluktan hukuk fakültesinden ayrıldı. Kuyumcuda kasiyerlik yapmaya başladı. Önce bir anarşistti sonra devrimci Marksizm’de karar kıldı. İsviçre Sosyalist Partisi Kadın Komisyonunun kurulmasını sağladı. Gazetecilik yaptı.  Kadın işçilerle birlikte açlığa karşı ilk feminist direnişi örgütledi. 

İsyan ve devrim rüzgarlarının Avrupa’yı kasıp kavurduğu 19. Yüzyıl sonları ve 20. Yüzyıl başlarında bu dalgadan İsviçre de nasibini almıştı. Avrupa işçi partilerinin Marksist önderleri genel olarak erkeklerdi ama hatırı sayılır kadın, eylemler, direnişler, parti hiyerarşileri içinde yetenek, bilgi ve mücadeleleri ile öne çıkmayı başarmışlardı. Rosa Bloch (Bollag) da bu kadınlardan biriydi.  Bloch hakkında makalesi bulunan tarihçi Annette Frei Berthoud onun için “O kapıları çalmadı tekmeledi” diye yazmıştı. Bu bir methiye değil gerçeklik ifadesiydi. 

Rosa Bloch yoksul düşmüş Yahudi bir tüccar ailesinde 1880 yılında hayata gözlerini açtı. Hukuk fakültesinde okurken imkansızlıklar nedeniyle okulu bırakmak zorunda kaldı ve bir kuyumcu dükkanında satış elemanı olarak çalışmaya başladı. Bu da onun daha sonraları “Brillanten-Rosa” lakabıyla anılmasına neden oldu. Malum o dönem başka Rosa’lar da vardı.     

Anarşist olarak başladığı siyasi çizgisi bir süre sonra devrimci Marksizme doğru kaydı.  İsviçre’de o dönemde Kadınlar Birliği de dahil olmak üzere ilk kadın derneklerini kurulmaya başlanmıştı ve bu derneklerde Clara Zetkin ve Rosa Luxemburg’un açık etkileri vardı.

Pazarları basan kadınlar

Sosyalist parti kendince kadın meselesine eğiliyordu, işçi kadınların sorunlarının ele alındığı “Die Vorkämpferin” gazetesini çıkarma kararı aldılar.  Rosa bu gazetenin genel yayın yönetmeni oldu.   Gazetede işlenen konular arasında kadınların oy hakkı, asgari ücret ve büyük ölçüde ek ücret gibi kabul edilen kadın ücretlerinin denetimi yer alıyordu. Rosa Bloch, burada kolektif çalışmanın bir parçasıydı ama güçlü ve kıvrak kalemi ile öne geçmeyi başardı.

İsviçre Sosyalist Partisi (SPS)  1912 gibi erken bir tarihte kadınların oy hakkı talebini, programının öncelikli maddeleri arasına ekledi. Kadınların oy hakkı talebinin onun üstün ikna kabiliyeti sayesinde partinin talep listesinin en başında yer aldığı söylenir.

Rosa Bloch, daha sonra kendisine verilen siyasi görevi benimseyerek parti içindeki kadın hareketinin öncülerinden biri oldu. 1917’de, İsviçre Sosyalist Partisinin kadın yapısının merkez komitesinin liderliğini devraldı. Bu görevi sırasında, 1918 Genel Grevi’nde, yalnızca erkeklerden oluşan yürütme komitesinde de yer aldı. Bu da ilklerden biriydi.

Parti içinde işi zordu zaman zaman görevden alınıyor, sonra tekrar başka bir yerden filiz veriyordu. Rosa Bloch-Bollag pes etmedi. Kadınları ve sokak eylemlerini örgütlemeye devam etti. Bir işçi olarak, hükümetin ekmek ve süt gibi temel ihtiyaç maddelerine uyguladığı fahiş fiyatların hanelere verdiği zararı yakından biliyordu. Kadın işçilerle birlikte semt pazarlarını basarak pahalılığı protesto ettiler.  Protestoların militanca olduğunu vurgulayan tarihçi Annette Frei Berthoud: “Haftalık pazarlara gidip çiftçilerin patates çuvallarını boşalttılar çünkü gerçekten açlık çekiyorlardı. Burjuva Zürih’in buna şiddetle tepki verdiğini tahmin edebilirsiniz. Kadın işçiler büyük bir kargaşaya neden oldu.”

Daha sonra 10 Haziran 1918’de ise yüksek fiyatlara ve yoksulluğa karşı bir yürüyüşün yapılmasına ön ayak oldu. İsviçre tarihinde “Hungerdemonstration”-açlık yürüyüşü- olarak adı geçen ve ilk kitlesel kadın eylemlerinden biri olan bu protestoya bine yakın kadının katıldığı yazılıyor.  Kadınlar “tüm gıda ve tüketim mallarına derhal el konulması” ve “ihtiyaçlara göre işçilerin kontrolü altında dağıtılması” gibi taleplerle Zürih’te bulunan 4. Bölge’deki Halk Evi’nden Belediye Binası’na yürüdüler.

Korkulan kadın

Yürüyüşe İsviçre süfrajet hareketinden kadınların da katıldığı ve bunların işçi sınıfı kadınlarının mücadele ruhuna hayran kaldığı belirtiliyor. Bu eylemden sonra, işçi sınıfı kadınları ve orta sınıf kadın dernekleri her zamankinden daha sıkı bir şekilde iş birliği yapmaya başladılar.

Bir hafta sonra, 17 Haziran’da, Rosa’nın Zürih Kanton Konseyi’nde ilk kez resmi olarak konuşmasına izin verildi. Açık ve net anlaşılabilir toplumsal taleplerle ortaya çıkması, otoriter ve anti-modernist köylü lideri Fritz Bopp’un istifasına yol açtı.

1920’de İsviçre Sosyalist Partisi bölündü ve işçi sınıfı geçmişine ve devrimci inançlarına sadık kalan Rosa Bloch Komünist Partinin kurucuları arasında yer alırken, kocası SP’de kaldı.

Rosa, hayatının bu döneminde güçlü bir kadın, öncü bir güç haline gelmişti ve bu korkutucu bulunuyordu.

Rosa Bloch-Bollag 1922’de guatr ameliyatından sonra yaşama gözlerini yumdu. Kocası Sigfried Bloch, bunun tıbbi bir ihmal olduğuna hiç inanmadı. Liberaller, Katolik Muhafazakârlar, Bern Çiftçi Partisi ve Vatandaş Partisi’nden oluşan “Yurttaş Bloku” tarafından nefret edilen ve gazeteler tarafından devamlı hedef gösterilip, karalanan Rosa’nın kasıtlı olarak öldürüldüğünü düşündüğünü her fırsatta belirtti.

Sigfried Bloch, Rosa’nın mezarı ve üzerine şu yazıyı yazdırmıştı: “Proletaryanın yorulmak bilmez, cesur şampiyonu ve kocasının sevgi dolu silah arkadaşı.”

Yazarın Diğer Yazıları

İlginizi Çekebilir

Son Yazılar