Skip to main contentSkip to footer

Asgari ücretle çalışan kadınlar: “Yaşamaya fırsatımız yok!”

Temmuz ayında asgari ücrete ara zam konusunu kadın işçilerle konuştuk. Pahalılıktan şikayet eden kadınlar, zamlarla baş edebilmek ve geçinebilmek için birkaç farklı işte çalışmak zorunda kaldıklarını anlattılar.  Kendi ihtiyaçlarından vazgeçtiklerini söyleyen kadınlar ara zammın geç kalınmadan yapılmasını istiyorlar.

Ücret

Temmuz ayının ortasına geldik ve asgari ücrete ara zam yapılmasını bekliyoruz hala. Zira 2025 Temmuz’unda ara zam yapılmasını dillendiriyordu bakanlar. 16 Temmuz’da gazetecilerin ara zam yapılacak mı sorusuna Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Önceliği daha köklü çözümlere veriyoruz. Yoksa biz de bu artışları yapabiliriz ama köklü sorunlar çözülmeden bunlar kısa sürede erir. Enflasyonu kontrol altına alınca sisteme reset atmış olacağız” şeklinde verdiği cevapla anlıyoruz ki asgari ücretle geçinemeyen milyonlarca insanın yaşam mücadelesi öncelikleri değil.

Acilen ara zam ve insanca yaşanabilecek ücret talep eden kadın işçilerle bir araya gelerek açlık sınırı altında kalan asgari ücreti masaya yatırdık biz de. Yetmeyen bir ücretle nasıl yaşamaya çalıştıklarını, hangi temel ihtiyaçlarından vazgeçtiklerini ya da unuttuklarını konuştuk. Ağlanacak halimizi kahkahalarla örttüğümüz sohbetimizi piknik havasında gerçekleştirirken en büyük sorunumuz fotoğraf ve isim kullanmak oldu. Kadın işçiler kendi seçtikleri isimleri önerirken fotoğraf için de bir yol bulduk. Tabii arkası dönük de olsa fotoğrafa girmek istemeyen kadınlar “neyse ki çay bardakları sayımızı ele veriyor” diyerek sorunu çözmüş oldular. Keyifli ama can sıkıcı, bol tartışmalı geçen sohbetimizde, kadınlar,  yoksulluğu kendi deneyimleriyle anlatırken “ne yapmalı” sorusu dönüp durdu zihnimizde. Cevabı yine kadın işçiler verdi elbette.

Kadın işçi al asgari ücret ver

Nermin 19 yıldır ücretli işlerde çalışıyor. Şu andaki işi bir alüminyum fabrikasında. Hayatı boyunca asgari ücretle çalışmış. 40 yaşında olmasına rağmen pek çok rahatsızlığı var ve çalışmak onun için hiç kolay değil. Öyle ki “Akşam 18.30’da işten çıkıyorum. Eve 19.30’da gidiyorum ve hemen uyuyorum. Yemek yemeyi bile düşünmüyorum. Kolumun bacağımın ağrısından duramıyorum çünkü” diyerek söze başlıyor.

Nermin, çalıştığı fabrikada 120 kişiye yemek yapıyor. Yalnızca yemek yapmakla kalmıyor tabii. Yemek servisi, çay servisi, bulaşık, idarecilerin çay kahve servisleri… Daha fazla sayıda işçinin yapması gereken işleri tek başına yapıyor. Bu tempoya can dayanmıyor haliyle. Yaptığı işe yine o kadar takılmıyor ama aldığı maaş canını acıtıyor Nermin’in. Özetle şunları söylüyor bize:

“Yaptığım iş üretimdekilerden daha zor. Üretimdekilerin yemek molası var, çay molası var ama ben bir giriyorum 8 saat boyunca nefes almadan her şey benim elimden geçiyor ama aldığım maaş ilaç parama yetmiyor düşün. Dört kişinin işini tek başıma yapıyorum. Gece sabaha kadar kolumun bacağımın ağrısından yatamıyorum. Yine de yaptığım iş değil aldığım para zoruma gidiyor. 19 senedir çalışıyorum yemin ediyorum cebimde sigara param yok. Ayda iki defa hastaneye gidiyorum, ilaç yazdırıyorum, bitti gitti… Fabrikadaki herkes asgari ücrete çalışıyor. Bayan sokuyorlar işin ağırlığı yok diyorlar. Ağır sanayiden çıkmış oluyor. -Bayanların yaptığı kadar ağır işi kim yapıyor bilmiyorum- Sonra herkese asgari ücret veriyorlar. Bayanlar çalışmaya başlayınca niye asgari ücreti reva görüyorlar onu da bi anlasam. İş aynı iş, ağırlığı değişmiyor ki.”

“Fakirmişim”

Başka bir yerde de yine aynı koşullarda çalıştırılacağından emin olan Nermin ara zam konusunda çok emin. “Tayyip’in yapacağını sanmıyorum” diyor. Ama çalıştığı fabrikadaki işçiler, ara zammı hükümet vermese de kendi patronlarından talep etmişler: “Bizim patron zam yapacak gibi duruyor. İşçiler baş kaldırdı, tehdit ettiler yönetimi bayağı. Ayaklandı fabrika. 4 bin lira zam yapacaklar sanırım. 26.500 lira olacak maaşlar. Kimse sesini çıkarmıyor ki. Bir tane ekmeğim var onu da mı kaybedeyim diye düşünüp boyun eğiyorlar. İşsiz kalacağım diye korkuyorlar. Başka yere de gitsen aynı şartlarda çalışacaksın zaten. Bir lira fazla üstüne veren mi var? Bak bizimkiler başkaldırdı zammın sözünü aldı.”

Mevcut durumda asgari ücretle ihtiyaçlarını karşılayamadığını da anlatan Nermin aslında birçok insan gibi kendi uyanışını da mizahi bir yolla dile getiriyor. “Hiçbir şeye yetmiyor ama ne yapayım kumara başladım ben de” diyerek herkesin ek gelir yaratma derdinde olduğuna dikkat çekiyor. “40’ımdan sonra kumara başladım. Slot oyunları oynuyorum, artık herkes oynuyor. Ne yapayım bacım yok yok. Çare arıyorum. Ben işe ilk başladığımda asgari ücret 470 liraydı. Maaşım yatınca koşa koşa çarşıya giderdim, alışverişimi yapardım. Kıyafet alırdım, dışarda yemeğimi yerdim, gelir borcumu dağıtırdım. Şu an aldığım para benim verdiğimi karşılamıyor. Ben 18 bin lira sadece kira veriyorum. Benim maaşım kiraya gidiyor, eşim taksitleri veriyor, borcumuz var sonuçta. Oğlum çalışıyor o da asgari ücret alıyor. Onda da kalmıyor. Sedaş gibi yerde çalışıyor asgari ücret alıyor. Bu çocuğun arkadaş ortamı var, sevgilisi var bir yere gidip ayda iki kere kahve çay içse zaten bir daha başka bir ortama girme şansı kalmıyor. Ben o çocuğa nasıl diyeyim ki bana destek ver, maaşını ver. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor ki aldığı para. Ben kendimden geçtim herkes perişan durumda. Alım gücü yok ki. Acıkmayalım diye tuvalete gitmiyoruz ne yapalım. Aslında hayatımda hep asgari ücretle çalıştım ama son üç dört senedir dedim ki ben gerçekten fakirmişim.”

Acilen ara zam

Merdiven temizliğine haftanın beş günü giden Nezahat’in dört çocuğu var. Asgari koşullarda çocuklarının beslenmesine öncelik veriyor daha çok. Kendi ihtiyaçlarını anmıyor bile. Çocuklarına bakacak birini bulamadığı için İstanbul depreminden sonra sigortalı işinden çıkmış. Duyduğu tüm sosyal desteklere başvuruda bulunmuş ancak kiracı olmadığı için bu destekleri alamamış. “Kira vermeyince ben bu tuğlaları mı kemiriyorum” sorusunu sorarken de ekliyor, “Kira vermeyince rahat geçiniliyormuş demek ki.”

Alışveriş konusu açılınca hiçbir şey almadığını söyleyen Nezahat başlıyor dertlerini dökmeye. “Markete bir giriyoruz bin lira. Bakıyorsun sadece o akşamki yemekliğimiz var sadece. Dört çocuk okutuyorum. Asgari ücret nasıl yetsin. Altı kişilik nüfusum, bana 2 bin lira su faturası geliyor. 1.200 lira elektrik geliyor. Hadi şimdi yaz doğalgaz 500 geliyor. Bütün maaş faturalara, çocuklara gidiyor. Yaşamaya fırsat yok. Doğru düzgün yemek içmek yok. Aha merdivenden aldığım parayla aldıklarım bunlar. Tuvalet kağıdı, bakliyat. Meyve sebze yok. Eti zaten unuttuk da meyve sebze de almıyoruz artık. Ben ara zam yapılacağını şimdi senden duyuyorum ama yiyeceğe yapılacak zamları daha önce duydum. Onları takip ediyorum. Ara zammı kesinlikle yapmaları lazım ama her zam yapacağız dediklerinde ekmeğe yapıyorlar zammı. O zamlar daha önce geliyor, bir anlamı kalmıyor ki. Asgari ücrete bir kere zam, yemeğe içeceğe 4-5 kere zam. Bu sistem çok saçma gerçekten. Bir de bahşiş verir gibi 104 lirası var asgari ücretin yaa.”

“Çocuklarımı okula göndermedim”

Fabrikada gece vardiyasında çalıştığı dönemi de anlatan Nezahat, işçilerin hemen hepsinin aynı durumda olduğunu dile getiriyor. “Fabrikada 2 bin liralık ticket veriyorlar, anca onunla gidip market yapıyorlar. Onunla geçinmeye çalışıyorlar. Çocuklarımı evde tek başına bırakıp işe girdim. Gece vardiyasından çıkan insanlar gündüz başka bir işe gidiyorlardı. Ekstradan merdiven temizliğine gidiyorlardı. Bu insanların hayatları yok, bi 10 sene sonraları yok. Bir insanın bünyesi buna daha ne kadar dayanabilir mesela? Geçinebilmek için yaptıklarına bak. Gece vardiyasına gelen kahvaltılıkları toplayıp götürüyorlar. Domates, salatalık, gelirse işte köfte patates, reçel, peynir ne varsa artık. Evden saklama kabı getirip toplayıp evine çoluk çocuğuna götürüyorlar. Ben de getiriyordum çocuklarımın beslenmesine koyuyordum. Başka bir şey yok çünkü. Düşün yani ne kadar çöküşteyiz. O işe başladığımda 85 kiloydum, çıktığımda 50 kilo. Çünkü ben de gündüz merdivene gidiyordum. Gözümü açamıyordum dinlenemediğim için ama yine de kalkıp işimi gücümü yapmak zorundaydım. Ben de farklı değilim yani. Beslenme çantasına bir şey koyamadığım için çocuklarım okulda arkadaşlarına mahcup olmasın diye 2-3 gün okula göndermediğimi biliyorum sırf bu yüzden.”

“Artık her şey lüks”

İki çocuğu olan Sabire de ara zammın geç kalmadan yapılması gerektiğini söylüyor ancak korkuyor. “Maaşa zam yapar yapmaz her şeyin fiyatı yükseliyor. Yine bir anlamı olmuyor ki” diyerek başlıyor anlatmaya. Yoksulluktan, geçinememekten şikayetçi haklı olarak. “Doğru düzgün temizlik de yapmıyorum su kullanmayayım diye yine de 2 bin lira fatura geliyor. Haftada bir kere süpürge açıyorum. 1000 lira elektrik faturası geliyor. Nasıl yetsin asgari ücret” diyor. Asgari ücret söyleminin dahi onur ve haysiyet kırıcı olduğunu dillendiriyor sık sık. “Hayatı asgari yaşayın demek bu. Her şeyden mahrum bırakılmak demek. Zaten mahrumduk artık neyden kısacağız bilmiyorum. Çünkü her şey lüks oldu. Eskiden yüzüne bakmadığımız şeyleri bile almak lüks yani.”

Uzun sohbetimiz içerisinde kendi ihtiyaçlarından kısmen de olsa bahseden yine Sabire oluyor. Artık kıyafet almadığından yakınıyor. “Çünkü alamıyorum” diyor. Eve tek gelir getiren kişi olan Sabire bir çırpıda harcama kalemlerini sayarak devam ediyor anlatmaya: “Faturalara çalışıyoruz. Çalışmak için yaşıyoruz sadece. Ben bu aylarda hangi meyvenin çıktığını unuttum artık. Tadını da unuttum. Markete ayın 15’inde gidebilirsek gidiyoruz. Çocuğun gözü bir şeyde kalmasın diye manav reyonuna girmiyoruz. BİM’de manav bölümü yok diye oraya gidiyorum aslında. Makarna, pirinç, mercimek alıp çıkıyorum… Şu terliklerimin fotoğrafını çeker misin? Bunlarla geziyorum ben sokakta. Hani soruyorlar ya telefonunu göster diye. Ben terliklerimi göstereyim.”

“Alım gücü kalmadı”

Sabire, meselenin, kabinede rahat koltuklarında oturan bakanların anlattığı gibi çok çalışmaktan geçmediğini özellikle vurguluyor. Ekonomi politikasının baştan yanlış olduğunun altını çiziyor diğer kadınlar gibi. “Alım gücü artmadıktan sonra ne kadar çalışırsan çalış, ne kadar fazla maaş alırsan al bir şey değişmez” diyor sık sık. O yüzden de asgari ücret artsın mı artmasın mı diye tartışmak istemiyor. Alım gücünü konuşalım istiyor daha çok.

Asgari ücrete zam yapılmayacağından emin olan Sabire son olarak şu sözlerle sürdürüyor konuşmasını: “Şu an ne kadar çalışırsan çalış boş. Her şey lüks oldu. Asgari ücrete ara zam yapmazlar bence ama halk dayatırsa yaparlar. Sıkıştırdıkça, dayattıkça yapıyorlar çünkü, sistem artık bu şekilde ilerliyor. Şimdi de gündemde başka şeyler var, bu konu unutuldu çoktan. Muhtemelen bu konuyu unutturacaklar. Halk olarak sürekli manipüle ediliyoruz. Artık insanlar karnını doyurma çabasından bile vazgeçmiş durumda çünkü acaba bir iç savaş mı çıkacak? Sonumuz Suriye, Filistin gibi mi olacak, acaba başımıza ne felaket gelecek diye konuşuyorlar hep. Her gün bunun korkusuyla yaşıyoruz. Kimse açlığını tokluğunu düşünmüyor ki artık. Ben artık asgari ücrete zam yapılmasını istemiyorum. Çünkü asgari ücrete senede bir kere zam yapılıyor, ekmeğe şuna buna beş kere zam yapılıyor. Asgari ücreti 35 bin lira yapsalar ne olur, ekmeği 50 lira yaparlar. Bence mesele maaşa zam yapılması değil. Dengesizlik var, alım gücümüz artmıyor bir türlü. Ekonomiyi dengelesinler. Asgari ücret kelimesi bile kalkar ortadan. Alım gücü yokken bunu boşuna konuşuyoruz gibi geliyor. Tamam serbest piyasa da ama bu kadar olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle değildir. Asgari ücret 22 bin lirayken 20 bin lira kira var mı başka bir ülkede? Hele de bizim mahallede bu kiralar olur mu?”

Yazarın Diğer Yazıları

İlginizi Çekebilir

Son Yazılar