“feministler ve kadınlar, sosyal medyayı çok etkili kullandı, birçok fikri buradan yaygınlaştırdı, birçok tabu burada kırılmadıysa bile epeyce sarsıldı, birçok erkeğin de ipliği pazara çıktı. ama özel alanın da politikasını yapan feministler açısından sosyal medyada tartışma yürütmenin -mahlasla yazılsa bile- yıpratıcı sonuçları olabiliyor. o sonuçları engelleyecek yöntemler bulmamız gerektiğini düşünüyorum.”

geçtiğimiz ay izmir’de gerçekleşen belediye işçilerinin grevi, muhalifliği iktidar karşıtlığından ibaret gören kesimlerin tepkisini topladı. sosyal medyada karşımıza çıkan bu tepkilerin bence en dikkat çekici kısmı, özellikle sendikalar ve özel olarak disk’le ilgili argümanların, bir ay kadar önce 1 mayıs’ın taksim’de kutlanması gerektiğini savunanların disk’e yönelik eleştirilerinden ödünç alınmış olmasıydı. o eleştirileri yapanların böyle bir şey hedeflemedikleri, izmir greviyle ilgili farklı düşündüklerini tahmin ediyorum. ama niyetle sonuç çok zaman farklı olabiliyor.
benzer bir şey birkaç yıl önce trans kadınlarla ilgi bir tartışmada yaşandı. hepsine feminist demeye elimin varmadığı, trans dışlayıcı fikirleri benimsemiş kimi tartışmacıların ortaya attığı argümanları çok kısa bir süre sonra aşırı sağcı hesaplarda gördük. bunların bir kısmı, benzer fikirlerin batıdaki versiyonlarına ulaşabilecek, ulaşacak, muhafazakâr görüşlerin propagandasını yapmak üzere örgütlenmiş hesaplardı. ama çok önemli bir kısmı “sıradan vatandaş” ve çoğunlukla yarım yamalak okudukları o twitleri zihinlerinde ve kendi twitlerinde taşımaya devam ediyor.
sosyal medyaya bıraktığınız bir cümle bir serseri mayın gibi, kime, nasıl ulaşacağını, nasıl anlaşılacağını kestirmek mümkün değil. üstelik orada sonsuza kadar kalıyor ve bambaşka bir zamanda, bağlamından falan kopartılarak başvuru kaynağı haline gelebiliyor.
sosyal medyanın demokratik bir olgu olduğunu düşünüyorum, x’te 20 yaşında bir oğlan, “ne anlatıyorsun kızım ya, siz kürtler ne yaptığınız bu ülke için” dediğinde bile. o cümlenin bir tartışmaya ait olmadığını, yazanı rahatlatmaktan başka bir işlevi bulunmadığının farkında olmama rağmen. çünkü sosyal medya bana su kesildiğinde muski’ye twit atmak ya da facebook sayfasına yazabilmek imkânını sağlıyor mesela.
ama asla fotoğraftaki sonucu vermeyecek yemek tariflerine de, artık hayatta olmayan yazar ve şairlere atfedilmiş bazı metinlere de, bir kısmının firmalar tarafından örgütlendiği açık olan saçma makyaj ve cilt bakım “tüyo”larına da facebook’ta rastlıyorum ve instagram yüzünden kırk yıldır sürdüğümüz allıkla ne yapacağımızı şaşırmış olabiliriz.
medyanın durumu ayrı konu ama sosyal medyanın ne kadar medya olduğu gerçekten tartışmalı. çünkü birçok avantaj sağlayan o “demokratiklik” aynı zamanda sadece devletin ve platformların kontrolünün olduğu bir ortam oluşturuyor. oysa medyada editoryal denetimler olur ve kolektif bir iştir.
vaz mı geçelim?
asla!
x’e dönmek ve iki şeyi hatırlatmak istiyorum. birincisi bu mecra, bir tür resmi açıklama alanına evrildi, örneğin trump da bazı açıklamalarını x üzerinden yapıyor. ikincisi, türkiye, avrupa’da x’in en fazla kullanıldığı ülkelerden biri ve birçoğumuz için medyanın yerini aldı, haberleri oradan takip ediyoruz. genel olarak sosyal medyada dikkatli bir kullanıcı değilseniz, kaynakların güvenilirliğini kontrol etmiyorsanız, tarihlere dikkat etmiyorsanız, yanlış bilgileri gerçek sanma ihtimaliniz yüksek. bir yandan da sosyal medya, çok insanda, her olay karşısında görüş beyan etme refleksini geliştirdi ve bu refleks birçok durumda hiç düşünmeden yazma sonucunu verdiği gibi çok sıklıkla harekete geçme refleksini de köreltiyor çünkü insanlar fikir beyan ederek “üzerine düşeni” yaptığı duygusuna kapılabiliyor.
kim okuyacak o kadar yazıyı
diğer yandan, geçmişte sosyal medyada biraz daha rahat sohbet edilebilecek, bunun bir sonucu olarak rahatça, adeta arkadaşlar arasındaymış gibi tartışıp şakalaşabilecek bir ortam vardı, bu tamamen yok oldu. hatta o eski şakaların, tartışmaların bulunup insanlara dava konusu olarak dönme ihtimali de yüksek. çok sert yazılar herhangi bir yasal sonuç doğurmadan yayınlanırken insanların sürekli olarak sosyal medya paylaşımlarıyla ilgili kovuşturmaya uğraması sosyal medyanın etkisini gösteriyor, bence. troller de zaten bir yazıyı hedef aldıklarında cımbızlama yöntemini tercih ediyor. haberleşme ve duyurular için sosyal medya çok önemli bir araç; hatta zaman zaman örgütlenmek için de.
ama gerçek bir tartışma yürütmek isteyenler, anlamlı eleştirileri olduğuna inananlar için bence bunu yazılar aracılığıyla yapmak twitler aracılığıyla yapmaktan çok daha doğru. çünkü yazı, boşluğa atılmış bir taş değil, sadece hedef kitlesine, görmesi gerekenlere, o konuyla bir derdi olanlara, deyim yerindeyse meraklısına ulaşıyor. o yüzden, kime ulaşırsa ulaşsın etkili olabileceğine inandığımız argümanlar için sosyal medya iyi bir mecra olabilir ama kelime sayısının artmasına kanmayalım, makalenin hedefine ulaşması için hâlâ makale olarak, mümkünse editoryal bir gözden geçeceği, kolektif bir mecrada yayınlanması çok daha doğru, bence.
ya feministler?
derdi, davası olan yolunu da buluyor. feministler ve kadınlar, sosyal medyayı çok etkili kullandı, birçok fikri buradan yaygınlaştırdı, birçok tabu burada kırılmadıysa bile epeyce sarsıldı, birçok erkeğin de ipliği pazara çıktı. ama özel alanın da politikasını yapan feministler açısından sosyal medyada tartışma yürütmenin -mahlasla yazılsa bile- yıpratıcı sonuçları olabiliyor. o sonuçları engelleyecek yöntemler bulmamız gerektiğini düşünüyorum.
ayrıca, whatsapp, telegram vb. gruplar daha serbestçe tartışma yürütmek için uygun ama haklı güvenlik gerekçeleriyle epeyce dışa kapalılar. mail gruplarından dışarıya istenmeyen bilginin “sızdığına” şahit oldum, daha tedbirli, dikkatli davranılması bence çok doğru. belki biraz daha dışa açık ama o serbest tartışma ortamının da sağlanabileceği yeni mecralar bulabiliriz, buna kafa yormakta fayda var. aklıma internetle ilk tanıştığımız yıllardaki, kendimizi tanıtacak cümlelere başvurmadan, böylece hakkımızda kolayca yargılar oluşmasına yol açmadan, mahlasla katıldığımız forumlar geliyor.
son olarak şunu söylemek istiyorum. insanın yüz yüze konuşurken ağzından çıkanı kulağının duyması ihtimali daha yüksek oluyor. fakat yazarken esip savurma, kırıcı olma ihtimali artıyor. o açından hâlâ yüz yüze sohbetin, tartışmanın yerini hiçbir iletişimin tutmayacağını düşünüyorum ki teknoloji bize onun da yeni yöntemlerini sağladı.
görsel: monay










