NEET kadınlar ihtiyaçlarını erteliyorlar, sosyalleşmeyi erteliyorlar, sağlığı erteliyorlar, hatta kendilerinden vazgeçiyorlar. Yalnızlaşıyorlar, küçülüyorlar ve görünmezleşiyorlar. İstihdama katılmak için çabalıyorlar olmadıkça “hayalet gibi hissediyorlar.”

Son zamanlarda sıkça duymaya başladık “ev genci” kavramını. İçinden geçemediğimiz krizi çok daha derinden yaşayan grup gençler. Mezun olup okulu bitiriyorlar bir iş bulma arayışı ile çalmadıkları kapı kalmıyor, kapılar kapandıkça, maillere dönüş gelmedikçe tutunmaya çalıştıkları hayalden giderek uzaklaşıyorlar. Hayalin yerini umutsuzluk alıyor. Giderek görünmezleşiyorlar, hayalet oluyorlar.
Genç kadınlar ise görünmezliği daha derinden yaşıyorlar. “Ev kadını” olmamak için bir hayalin peşine düşüp üniversiteye giden kadınlar mezun olduktan sonra istihdama katılımda güçlük yaşıyorlar. Araştırmacı Meryem Çelik yüksek lisans tezinde ne eğitimde ne istihdamda olan genç kadınlara odaklanıyor. Araştırmaya göre Türkiye’de neredeyse her iki kadından biri NEET ama bu kadınlar görünmüyorlar. O kadar “sıradan” kabul edilen bir durum ki fark edilmiyorlar. Tam da bu fark edilmemeyle ilişkili olarak araştırma gösteriyor ki NEET kadınlar giderek küçülerek yaşıyorlar. Bu onların talebi değil elbette bir zorunluluk. İhtiyaçlarını erteliyorlar, sosyalleşmeyi erteliyorlar, sağlığı erteliyorlar, hatta kendilerinden vazgeçiyorlar. Yalnızlaşıyorlar, küçülüyorlar ve görünmezleşiyorlar. İstihdama katılmak için çabalıyorlar olmadıkça “hayalet gibi hissediyorlar.”
Meryem Çelik ile üniversite mezunu NEET kadınlarla yaptığı araştırmayı konuştuk.
NEET nedir ve Türkiye’de NEET olmak nedir?
15- 34 yaş aralığında olup ne eğitimde ne istihdamda yer alan gençler demek NEET. NEET meselesi şu anlamda önemli: Aktif iş aramayan da bunun içine giriyor, pes etmişler, umutsuz olanlar, sınava hazırlananlar da NEET’in içinde yer alıyor. O nedenle de bu konu işsizlik verilerinden daha çok önem kazanıyor. Örneğin 2022 yılı işsizlik oranlarına baktığımızda15-24 işsiz oranı yüzde 19.4 ama NEET oranı yüzde 24. Bu genel oranda böyle. Ama kadınlara baktığımızda işsiz oranı yüzde 25, NEET oranı yüzde 32. Fark çok fazla çıkıyor. Erkeklerde işsiz ve NEET oranı dediğinde aslında çok fazla bir şey değişmiyor. Hatta hiç fark etmiyor. Ama kadınlar da kavram değişikliği devreye girdiği anda oran değişiyor. Çünkü kadınlarda aktif iş aramayanlar da içinde.
Örneğin TÜİK 2022 verilerine göre 18-29 yaş aralığında genç NEET oranı yüzde 31,9; NEET erkeklerin oranı yüzde 19. NEET kadınların oranı ise yüzde 45,1 olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla neredeyse her iki kadından biri NEET denebilir.
NEET gençken başlıyor ancak zamanla kalıcılaşması durumu söz konusu. Benim araştırmam NEET kadınlara odaklanıyor. Orada da verilerde bu belirgin bir biçimde görülüyor. NEET özellikle kadınlarda gençken başlayıp yaş ilerledikçe kalıcı bir hale geliyor. Çünkü burada ev bakım sorumluluğunu kadının almasıyla birlikte istihdam alanından çekilmeler de başlıyor. Yaş aralığı arttıkça kadınlarda 15-24 yaş grubuna kıyasla yüzde 30 iken yüzde 40’a çıkıyor. OECD ülkeleri arasında NEET konusunda ikinci ülke durumundayız şu an ve bunda ağırlığı kadınlar oluşturuyor.
Kadınların yüzde 71’i ev işleri, yüzde 17’si çocuk ve bakım işleri ile uğraştıkları için iş arayamadıklarını belirtiyor.
Evlilik etkili
Kadınların NEET olmasında ne etkili oluyor? Oranın bu kadar artmasının sebepleri neler sence?
Evlilik mesela kadınlar için çok belirleyici bir şey oluyor. Burada istihdam alanına katılmama sebeplerine dair TÜİK’in 2023’te yayımlanan toplumsal cinsiyet istatistikleri raporu vardı. İşgücüne dahil olmama nedenleri kısmında “ev işleriyle meşgul” başlığı vardı. Kadınların büyük bir kısmı ev işleri nedeniyle iş gücüne katılamıyor. Eğer kadın evdeyse çocuğa da bakıyor, hasta varsa hastaya da bakıyor, ev işlerini de yapıyor. Mesela kadınlarda en fazla oran orada. Erkeklerde sıfır. Halihazırda Hane Halkı Verileri de bunu doğrular nitelikte.
Kadınların yüzde 71’i ev işleri, yüzde 17’si çocuk ve bakım işleri ile uğraştıkları için iş arayamadıklarını belirtiyor. Ve Türkiye’de oranı da gittikçe artan ve kronikleşen bir süreç halini alıyor. Diğer taraftan evlilik kadınların NEET olmalarında etkili bir değişken olarak karşımıza çıkıyor. TÜİK 2023 verilerine göre18-29 yaş aralığında, NEET kadınların yüzde 66,7’si evli, yüzde 32,2’si bekar ve yüzde 46,2’si ise ya boşanmış ya da eşi ölmüş kadınlardan oluşuyor. Bu oran erkeklerde tam tersi ilerliyor. Bu şunu gösteriyor kadınlar evli ise istihdamda yer alamıyor eğer boşanırsa biraz kırılıyor ancak yine de oran çok yüksek.
Çalışma hayatından kopunca geri dönmek zor
Senin araştırmandaki kadınlar NEET olmayı nasıl deneyimliyorlardı? İstihdama katılımda nasıl zorluklar yaşıyorlar?
Benim örneklemim üniversiteden mezun olan, belli bir meslek tanımı olan kadınlardı. Ve bu kişilerle konuştuğumda onlar bir yandan çalışmak istiyorlar. Mesela çocuğu artık 3 yaşına gelmiş, 4 yaşına gelmiş, bir noktada mücadele ediyor. Ama bu çok güvencesiz bir alan. Küçük işler yapabiliyorlar. Mesela psikologsa çok az seans alabiliyor. Ya da atölye tarzı yerlerde aktif olabiliyor çünkü çocuğu nereye bırakacak! Diğer yandan iş aramaya çalışan biri şöyle diyor: “Çocukla birlikte beni çok zorluyor zaten. O yüzden çocuğum belli bir yaşa en azından okula başlayacak yaşa geldiğinde girmem lazım ama bu sefer de tecrübe eksikliği olacak iş ararken yine tercih edilmeyeceğim. Aynı yaştaki yedi yıl boyunca çalışmış biri mi yoksa yedi yıl boyunca hiçbir şey yapmamış gibi görünen birisi mi?” Endişe ve ikilem içinde buluyorlar kendilerini. Ve aslında kalıcılık da orada başlıyor. Sistemden bir kere uzaklaştığı zaman çalışma hayatından koptuğu zaman geri dönüşü çok zor oluyor.

NEET kadınlar ihtiyaçlarını, sağlığı erteliyorlar
Bu aynı zamanda yoksullaşmayı da beraberinde getiriyor. Kadınlar bunu nasıl deneyimliyor ya da stratejileri var mı?
Araştırmamda bekar olup ailesiyle birlikte yaşayanlar aileden destek alıyorlardı. Bekar olup ailesinden ayrı yaşayan bir katılımcı ise işsizlik maaşı ile geçinmeye çalışıyordu. Ev arkadaşlarıyla birlikte yaşıyor. Mesela ev arkadaşlarının haberi yok işsiz olduğundan. Bunu özellikle söylemiyor. Çünkü eğer işsiz olduğunu söylerse ev içi dengelerde bazı sıkıntılar olabileceğini, sözünün daha değersizleşebileceğini veya daha çok sorun yaşayacağını söyledi. Evli olan kişilerde eşinden isteme anlamında bir denge kurma olayı var. Maddi olarak eşine bağlı ve kendi bireysel ihtiyaçlarını biraz daha erteleme durumu ortaya çıkıyor. “Bir şey alacaksam bu gerçekten ihtiyacım olan bir şey mi?” diye sorduklarını belirtiyorlar. Ancak o ihtiyaç dediği şey doktora gitmeye kadar uzanıyor. Örneğin dişinde sorun var. Diyor ki “Şu an dişim aktif olarak ağrımıyorsa mesela çok da gitmeme gerek yok o zaman ağrıyana kadar bekleyebilirim.” Burada sağlık olsa dahi ihtiyaçlarını erteleme durumu oluyor.
Kamuflaj aslında, biraz kamufle etmek gibi hissediyor. Mesela kuaföre gitmek ertenelenebilir bir şey. İhtiyaçları kategorize etmeye çalışıyor onun için ne önemli ne değil!
Ve kendilerini ertelemeye doğru gidiyor. Örneğin kadınlardan biri şöyle demişti: “Şu an mesela işe girsem hayattan ne isteyeceğimi bilmiyorum. Çünkü şu noktaya çekmişim kendimi. Meyve sebze alabilirim, market alışverişlerimi yapabilirim. Bunun dışındaki her şey benim için lüks. Yani ekstra olan her şey.” Bir nevi duvar örüyorlar kendilerine. Dişçiye gitmemek ya da doktoru ertelemek. Bu bir nokta da kendinden vazgeçmek oluyor
Bu aslında evli kadınlar da böyle. Bekar olup ailesiyle yaşayanlar nasıl deneyimliyor?
Orada da biraz daha uyumlu olmak gibi yaşanıyor. Eğer maddi olarak ona bağımlıysan tahakkümü altındasın gibi hissediliyor.
Mesela öğrenciyken bu kadar endişe hissetmediklerini ancak mezun olduktan sonra işsizken çalışma beklentisi var bu kadınlarda baskı oluşturuyor. Öte yandan evde anne çalışıyorsa ev işleri, kardeşlerin bakımı gibi işler NEET kadınlara kalıyor. Evin bütün hani yemeği, içme, yemeğini yapmak için kardeşlerini okula hazırlama gibi her sorumluluğu kadınlarda kalıyor.
İş bulması gerekiyor, işe girmesi gerekiyor. Kendi de kendisine fazla görüyor aslında her şeyi.Aradığı bir şey var, çalışması gerekiyor. Ve çalışmaya başlarsa sanki her sorun çözülecekmiş gibi. Belli bir harcama planları var, geleceğe dair beklentiler var. Ama her şey durmuş gibi o anda. Her şeyi durdurmuş. Ve işte kursa gidecek ailenin desteğiyle, ablanın desteğiyle. Kendini geliştirmek istiyor, bir şey almak istiyor, bir etkinliğe gitmek istiyor. Durduruyor anca dışarıdan bir şey gelirse işte abla veya anne baba onlardan bir destek gelirse sosyal etkinliğe katılabiliyor. Çünkü sosyal etkinliklerden de geri çekiliyor. Arkadaşlarıyla görüşmeyi de çok azaltıyorlar çünkü görüşürsem harcama yapacağım biliyorum, diyor. Kişilerin kendi kendilerini geriye çekmesi durumu var aslında.
Hayat askıya alınıyor
Peki bu hayatı askıya alma ya da durma hali ile gelecek hayalleri arasında nasıl bir ilişki var?
Gelecek hayali tamamen iş bulma üzerinden şekilleniyor. Hatta iş bulmak hayalleri olmuş. Onun dışında zaman bir durmuş. Mesela doktoraya devam etmek isteyen var, işe girmeyle bağlantılı. Yurt dışına gitme hayali var, işe girmeyle bağlantılı. Ki zaten maddiyatla olabilecek şeyler bunlar NEET olmada hayallerin hepsinin ertelenmesi durumu var. Zamanı, yaşı, bir nevi her şeyi bir durdurma aşaması gibi.
Tezde duygular çok öne çıkıyor. Kadınlar kendilerini nasıl hissediyor? Zaten bu tam durmayla ilişkili olarak da kendilerini nasıl tanımlıyorlar?
Görünmez hissetme olayı benim en çok dikkatimi çeken şeylerden bir tanesiydi. Kendilerini “yol arayan, iş arayan, işsiz” olarak tanımlıyor bazıları. Çaresiz hissediyorlar. Örneğin bir kişi “Ne yetişkin ne çocuk” diyor kendine ve artık yetişkin olmak istediğini söylüyor. Çünkü çalışmak onun için bir yetişkin olabilmeye adım atmak aslında ama orada durdu, arada kaldı. Çocuğu olan kadınlardan biri işinin annelik olduğunu söylemişti: “Buna da bir iş olarak bakıyorum. Bu çocuğun büyümesi lazım. Ve bunu ben büyüteceğim. Bu da benim şu anki işim. Benim iş tanımım bugün çocuğumun yemeklerini tam yemesi. Yapılacak faaliyetlere güzel uyum sağlayarak katılması ve yeterince enerjisini atıp yatağa vaktinde girmesi. Gece kesintisiz uyuması. Yani şu anki iş tanımım tamamen bunları gerçekleştirmek üzere.” Bu görüşmeci anneliğe iş olarak bakıyordu, çocuk büyüyünce devam etmeyi, işe girmeyi istediğini belirtiyordu. Genç yaşta anne olmuş bir kadındı ve etrafındaki insanlardan gelen “sen artık sadece çocuk büyütürsün, çocuk bakarsın” gibi ifadeler onu çok yaralamıştı. O da anneliği iş olarak gördüğünü söylemişti. Bu aslında kadınların istihdamdan çekilmek durumunda kalmalarının kanıksanmış hali olarak okunabilir. Bu genel kabul kadınların üzerinde hem maddi hem duygusal bir baskı yaratıyor.
Kreşte çalışmak isteyenler var
Görüşmeci profillerin nasıldı, kimlerle görüştün, nasıl ulaştın?
Görüşmeye biraz kartopu yöntemle ulaştım. Araştırma üniversiteden mezun olup 29 yaşına kadar olan genç kadınlardan oluşuyor. Dokuz kişiyle derinlemesine görüşme yaptım. Alanları ise, psikoloji, görsel iletişim, sosyal hizmet, sosyoloji yüksek lisans, endüstri mühendisliği, psikoloji yüksek lisans, çocuk gelişimi, hukuk, hava lojistiği ön lisans mezunu şeklindeydi. Katılımcıların beşi bekar, dördü evliydi, evli olanların üçünün çocuğu vardı. Bekar olanların arasında iş arayan vardı ama hepsi iş aramıyordu. KPSS’ye hazırlandığı için aramayan ya da çocuğuna baktığı için iş aramayanlar da vardı. Çocuğu olanlar istiyorlar çalışmayı ama çocukla birlikte bu bir problem. Devam etmek istiyor musunuz? diye soruyorum cevap evet oluyor. “Ama çocukla nasıl olur?” sorusu ile devam ediyor.
Çalışsa da kreş gibi bir yerde çalışabileceğini söyleyenler oldu. Çünkü çocuğuna da bir alan olsun istiyor. Eğer kreşte çalışırsam veya çocuk alanında çalışırsam çocuğumu da en azından yanımda götürebilirim. Orada çocuğumu bildiğim, gördüğüm bir yerde olur, düşüncesi hakimdi. Çocuklar çok küçük olduğu için ne yapacakları konusu karışıktı ve zaten kararsızlık da buradaydı. Bir de çocuk olduğu zaman eş de çalışmasını istemiyor. Mesela bir görüşmecide öyleydi. “Çocuk olduğunda çalışsam istemez. Ya da eve geliş saatimin de belli olması lazım.” Çünkü ev içinde de o akışın aksamasını istemiyor kocası.
Hem araştırmayı okuyunca hem de konuştuklarımızdan deneyimlere baktığımızda ağır bir konu. Sen bu konuyu çalışmaya nasıl karar verdin?
NEET kavramını öğrendiğim zaman ve kadınlar arasındaki oranını gördüğüm zaman hepimizin bir dönem bu kavramın içinde olduğunu fark ettim. Hepimizden kastım çevremde pek çok kadını ve kendimin de dahil olduğu bir şey olduğunu fark ettim. Yüksek lisansa girme sürecimde NEET olduğumu fark ettim. Çünkü lisans ve yüksek lisans arasında zaman vardı. Çevreme baktığımda kadınların bu konuda çok daha kırılgan olduğunu fark ettim. Zaten yüzde 40’lara kadar çıkan oranlar var. Neredeyse iki kadından birisi NEET. Bugün değilsen yarın olabilirsin. Görüştüğüm kadınların söylediği şuydu: “Toplumda kadınlardan iş beklentisi yok.” Bu şurada çıkıyor: Bir erkek NEET olduğunda tüm çevresi ona iş bulmak için seferber oluyor. Ancak bir kadın işsiz olduğunda bulursun, deyip geçiştirebiliyor insanlar. Bu bariz cinsiyete dayalı ayrım. Benim örneklemim üniversite mezunu kadınlardı. Kırsal kesimde bu durumun daha yoğun yaşandığını düşünüyorum, istatistikler de bunu destekliyor. Oralara da bakılması lazım, ciddi bir ihtiyaç.
Araştırma bittiğinde ben de NEET olacaktım
Araştırmayı yaparken senin zorlandığın kısımlar oldu mu? Senin duygularından da bahsedebilir misin?
Eğitim bir noktada sanki istihdama katılabilmek için yeterli bir şey gibi görünüyordu bir dönem. Tabii ki Türkiye şartlarında bu çok yeterli değil her zaman ama. Tecrübeleri dinledikçe, tekrarını gördükçe aslında referans olmadan, tanıdık biri olmadan iş bulamama sorununu daha net anladım, ortak bir sorun. Bu durum hukuk okuyunca da çok fark etmiyor, psikoloji okuyunca da mühendislik okuyunca da. Ve aslında tek bir alanda değil de çok farklı alanlarda geliştirmenin biraz zorunlu olduğunu, tek bir şeyin yeterli olmadığını düşünmeye başladım gördüğüm örneklerle. Kendimi çok farklı alanlarda da geliştirmem gerekiyor. İleride çocuğum olduğunda, sektörden uzaklaştığımda da yapabileceğim bir iş olmalı. Mesela uzaktan da yapabileceğim bir iş olmalı. Çünkü bakıyorum çocuklu kadınlar bir çıkmaza girmiş durumda. Ne yapacaklarını bilmiyorlar. O zaman sanki bunun için de hazırlıklı olmam gerekiyormuş gibi. Zihnimde böyle böyle pencereler açıldı yeni yeni. Bir de tezi bitirdiğim anda ben de NEET olmuş olacaktım ve bu tedirgin edici oldu bir yandan.
Öte yandan ihtiyaçlar kısmını konuşurken çok zorlandım. İhtiyaç çemberinin daralıp daralıp hayatını çok küçük bir alanda idame ettirmeye çalıştığını dinlemek, karşımdaki kişinin en savunmasız haline şahit olmak beni biraz zorladı. Çok özel bir şey çünkü. Beni en çok etkileyen şey de görüşme bittikten sonra “bunları konuşmak bana çok iyi geldi. Kimseyle bunları konuşamıyordum.” Demeleriydi. Direkt böyle ifade ettiler ve böyle hem çalıştığım konu itibariyle hem de o kendilerinin de söylediği görünmezlik hissine sanki ışık tutmuşum gibi hissettim. O beni çok etkiledi. Hiç üzerine konuşulmayan, çok görünmez bir noktada gerçekten bu durum. Kendileri de konuşmuyor sanki çok olağan bir şeymiş gibi de görünüyor. Bir yandan da çok zorlayan bir şey. Kendi yetersizliği gibi. Mesela iş bulamamanın sebebini bir süre kendi yetersizliğim olarak gördüm diyenler vardı. Ben yeterli değilim demek ki. Yani bu kadar başvuruyorum, bu kadar herkes için görünmezim, Hayalet gibiyim diyor, bir görüşmeci “200-300 yere başvurdum belki, sürekli CV’yi gönderiyorum, hiç dönüş olmuyor. Günde 50 başvuru yapıyorum. Bu bir mesai gibi. Sabah uyanıyorum, oturuyorum ve sıra sıra başvuruyorum. Hayalet gibi hissediyorum.”
Hayalet gibi olmak ve görünmez olmak… İki kadından biri bu durumda, çok büyük bir oran ama yok gibiler. Sanırım beni en çok etkileyen bu oldu.
(*)NEET: İngilizce’de “Not in Employment, Education or Training”in kısaltılmışı. Ne Eğitimde Ne İstihdamda Olan Gençlik demek. Fakat farklı çeviriler de olabiliyor.
Ana görsel yapay zeka tarafından oluşturulmuştur.










