Skip to main contentSkip to footer

Dilovası’ndaki o boya fabrikasında iki kadın işçinin ilk grev heyecanı

“Geçim yükü artıkça psikolojik olarak yıpranıyoruz. Kadın işçi olarak da geçinmekte gerçekten zorlanıyoruz. Bu nedenle grev sürecinde en çok talep ettiğimiz konuların başında maaşlarımızın ve sosyal haklarımızın iyileştirilmesi var”

Güncel/Ücret

Farklı bir süreçten geçiyoruz. Grevler hız kazandı. Örneğin Petrol-İş Sendikası geçtiğimiz iki aylık sürede örgütlü olduğu yedi fabrikada grev kararı aldı. Bu işyerlerinde ülke çapında yankı bulan bir çok gelişme yaşanıyor. İki grev sona erdi bu arada. Ravago Petrokimya şirketinin Gebze ve İzmir’deki fabrikalarında toplu iş sözleşmesi 16 Haziran günü imzalandı. Beş fabrikada ise şalterler hala kapalı. Esas olarak tüm işçiler adil ücretlere yönelik taleplerin peşindeydi. Boya işçilerinin hikayesinde de amaç aynı. Dilovası Organize Sanayii Bölgesi içindeki DYO’nun emekçileri işverenin yüzde 60’lik ücret artışı teklifini reddetti. Son dönemlerde zaten grev eylemine yol açan nedenlerin kaynağı genellikle düşük ücretlerdi. 1987 yılından bu yana iş bırakmanın yaşanmadığı fabrikada, grevi son dönemlerin hız kesmeyen hayat pahalılığı tetikledi. Üretimden gelen gücün geniş kapsamlı etkisi kaçınılmaz. öte yandan DYO çalışanlarında daha farklı bir heyecan daha vardı. Hayatlarında ilk kez bir grevi yaşıyorlardı.

Kadın Başkan’dan sıcak çorba desteği

Dilovası Organize Sanayii Bölgesi içinde farklı markaların boya fabrikaları da yer alıyor. Bu alanda üretim gerçekleştiren başka sektörler de bulunuyor. DYO Boya Fabrikaları Sanayii Şirketi’nin önünde sık sık sloganlar duyuluyor. Çoğu kez de halay müzikleri… Taleplerini destekleyen sözlerin yer aldığı pankartların altında aynı zamanda işçi dayanışma manzaraları göze çarpıyor. Sanayii Bölgesi’nden çok sayıda işçi her gün ziyarete geliyor. İzmit Belediyesi’nin kadın Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet’ten de destek var. Bu emek mücadelesinin yanında olduğunu vurguluyor başkan. İşçilere sıcak çorba dağıtmayı ihmal etmiyor. Dumanı tüten bir tas çorba ve işçi destekleri büyük bir moral kaynağına dönüşüyor.

TİS görüşmeleri kilitlendi

İzmir-Çiğli’de de şirketin fabrikası var. İki üretim tesisinde de toplam 564 işçi iş bırakarak grev önlüğü giydi. En başlangıç noktasına dönersek, fabrika ile Petrol-İş Sendikası arasında yeni dönem sözleşme görüşmeleri 15 Ocak 2025 günü başlamıştı. Bugüne kadar 8 oturum gerçekleşti. 21 Mayıs Çarşamba günü sendika genel merkezinde yapılan o uzun görüşmelerde de sonuç olumsuzdu. Az da olsa bazı ilerlemeler kat edilse de, ücret ve bazı sosyal haklara dair tekliflerdeki anlaşmazlık görüşmeleri kilitledi. Ertesi gün türkülerle, halaylarla “grev” dediler.

Filiz Çetin Ültanır

‘Öğrenciyken de çalıştım’

Grevin anekdotlarını ve bugün gelinen noktayı fabrikanın kadın işçilerinden dinlemek istedik. Filiz Çetin Ültanır, 20 yaşından bu yana birçok işyerinde çalıştığını anlatıyor. Daha öncesinde de öğrenciyken, ailesine destek olmak amacıyla hiç boş durmamış. Part-time işlerde sabah okula, öğleden sonra da işe koşturmuş. Aslında 18 yaşına girdi gireli çalışma yaşamı içinde. 39 yaşındaki genç kadın şu bilgiyi paylaşıyor; “Boya teknolojisi mezunuyum. Profesyonel olarak ilk iş deneyimim 2000 yılında bir otomotiv fabrikasında başladı. Otomotiv boyalarının testleri ve kontrolleriyle ilgili bir bölümdeydim bu sektörde”.

Yıllar içinde boyanın gerçek ustası oldu

İşin eğitimini alan Filiz Ültanır, boyanın oluşumundan, ambalajlanmasına kadar tüm aşamalarda bir tecrübeye sahip. Bu bölümü üniversiteye hazırlık için gittiği dershanenin öğretmeni önermiş. Kimya Mühendislerinin talimatları doğrultusunda hem üretiminde hem de boyanın denetlemesinde yer alıyor. DYO Boya Fabrikası’na 2007 yılında giren Filiz. Otomotiv sektöründeki iş deneyimimden sonra daha ayrıntılı alanlarda görevlendirilmiş. “Şimdi ise boyanın kendisini yapmak üzere yürütülen bir çalışma alanındayım” diyor.

‘Dikkat isteyen bir iş’

Boya üretimi nasıl koşullar içinde yapılıyor? Bizi aydınlatıyor; “Gerçekten bu üretim, fiziksel olarak yorucu ve dikkat isteyen bir iştir. Kimyasal maddelerle çalıştığımız için sağlık ve güvenlik önlemleri çok önemli. İşyeri de bunu sağlıyor. Her gün üretimin en verimli ve güvenli şekilde sürdürmek için tüm çalışma arkadaşlarımla birlikte emek veriyoruz”. Her fırsatta bu işi çok sevdiğini vurguluyor ve ekliyor; “Tabii ki asla sevilmeden yapılamaz ama kadınlar çok ayrıntıcı. Ve bu iştelerse eğer, gerçekten çok sevdikleri için… Bu da üretilen ürünlere çok olumlu yansıyor”.

‘Evde sessiz ve görünmeyen bir emek’

O’nun evin düzeni, mutfak ve çocuğunun ihtiyaçlarına dair sorumlulukları da var… Anlatıyor; “Evliyim, bir tane kızım var. Kadınların hem iş yerlerinde hem de evde farklı görev ve rolleri var. Çok da kolay olmayan bir süreç. İş yerinde işçisiniz, evde bir anne ve eşsiniz. Tüm bunları iyi yönetmeniz gerekiyor. İlk işyerime işbaşı için ulaşmam(yolum) iki saat sürüyordu. Ve tabii yaşım gençti, bu kadar sorumluluğum yoktu. Çalışma hayatında olmak daha kolaydı. Şimdi yaş aldıkça annelik, iş ve ev sorumluluklarımız çok da kolay olmuyor. Biz kadınlar, kendilerine verilen görevi en iyi şekilde yapmaya çalışırız. Tabii ki bu bizi oldukça yoruyor. Annelik çok kıymetli ama bir o kadar da emek istiyor. İşi severek yapıyorum. Sorumluluklarımızı hafifletmenin yolu sanırım her şeyi sevgiyle yapmak. Bir de sabırlı olmak… Kadınlar hem iş yerlerinde, hem de evde büyük bir emek harcıyor. Bu, çoğu zaman sessiz ve görünmeyen bir emek. Ama aslında kadınların büyük çabası ve sabrıyla zorluklar kolay aşılabiliyor.”

DYO’da uzun süredir çalışıyor. Erkek-kadın çalışan ayrımı yapılmadan iş dağılımının mevcut olduğunu vurguluyor. Peki iş hatalarının genellikle kadına yüklendiği fabrikalar da var. Burada böyle bir yaklaşım söz konusu mu? Diyor ki; “Sorumluluklarımız eşit. Kadınlar işyerlerinde zaten ayrım yapılmadan ve eşit koşullarda çalışmak istiyor. Bir hata olduğunda da kadın ya da erkek olarak değil, ‘çalışan birey’ olarak değerlendiriliyor bizde”.

‘Bu işte hep kendinizi geliştirmek zorundasınız’

Başa çıkılması zor ağır iş koşulları oldu mu? Yanıtı şöyle; “Uzun yıllar çalıştığınızda tabii ki zorluklar oluyor. Hep yeni bir şeyler öğrenmeniz gerekiyor. İşinizi daha pratik yapmak ve daha geliştirerek ilerlemek zorundasınız. Boya yapımında çok fazla farklı hammadde var. Sonuçta bunlar kimyasal. Dikkatli olmanız gerekiyor. Çok da kolay bir süreci olan bir sektör değil”. Diğer taraftan, kadın ve erkek işçiler arasında da genel olarak ücret farklılıkları olmadığı bilgisini de paylaşıyor. “Kıdemimize göre ücretlendirme var bizde” diyor.

‘İşe girdiğimde burada sendika vardı’

İşçilerin koşullarını güçlendiren sendikal başarılar önemli. Fabrikaya sendika girince neler değişti? Koşulların her geçen gün daha iyiye gitmesi için var olan o sendikal süreçten söz ediyor; “Burası, çalışmaya başladığımdan beri Petrol-İş’e bağlı sendikalı bir işyeri. Sendikal başarılar işçilerin hem haklarının korunması hem de daha iyi koşullarda çalışabilmesi için önemli. Birlik olunca sesimiz daha güçlü çıkıyor ve taleplerimiz daha kolay karşılık buluyor. Ücret artışları, sosyal haklar, çalışma koşulları konularında bizleri temsil ediyor Sendikamız. Bazen küçük görünen haklar bile hayatımızda öyle büyük farklar yaratıyor ki. Bu sendikal süreç şartlarımızın her geçen gün daha iyiye gitmesi için”.

Adil ve yaşanabilir bir ücret

Her şeye çok zam var. Masraflar çoğaldı ve evlerin giderleri çok çok yükseldi. Birçok kadın işçi geçinmekte zorlanıyor. Bunları yaşadılar mutlaka DYO işçileri. Peki bu grevde talep olarak neler var. Bu ve benzer koşulların iyileştirilmesi olarak? En can yakıcı nokta bu. Hem Filiz hem de bütün işçiler için… Şöyle bir tablo çiziyor bize genç kadın; “Her şeye zam geldi, geçinmek gerçekten çok zor. Ev kiraları, faturalar, market alışverişi , ulaşıma gelen zamlar.. Hepsi katlanarak yükseldi. Geçim yükü arttıkça psikolojik olarak da yıpranıyoruz. Kadın işçi olarak da geçinmekte gerçekten zorlanıyoruz. Bu nedenle grev sürecinde en çok talep ettiğimiz konuların başında maaşların ve sosyal hakların iyileştirilmesi var. Çünkü mevcut ücretler temel ihtiyaçlarımızı karşılamaya yetmiyor. Grevin de amacı, emeğimizin karşılığını alabilmek. Adil ve yaşanabilir bir ücret talep etmek zaten. Kendimize ve ailelerimize daha yaşanabilir koşullar sağlamak için bu şart”.

İzmir’den İzmit’e geldi

İşçilerin çok büyük çoğunluğunun erkek olduğu sadece üç kadın işçinin bulunduğu fabrikada bir kadın çalışana daha ulaşıyoruz. Funda Sarman Gülbaba. 38 yaşında. 10 yılı aşkın DYO’da ama iş alan farklı. Fabrikanın santralınde görevli. Genç kadın aslında İzmirli. Sevdiği erkek İzmitli olunca evlendikleri zaman buraya yerleşmişler birlikte. İşyerine beyaz yakalı olarak (santral görevlisi) girmiş. Sendika temsilcisi sendikaya üye olabilmesi için “mavi yakalı” olarak iş konumunun düzenlenmesini önermiş.

‘Güven duyunca üye oldum’

Şunları dinliyoruz Funda’dan; “Temsilcimiz bana sendikayı anlattı. ‘Mavi yaka’ olarak ne gibi avantajlara sahip olacağımdan söz etti. Güven verince ben de Petrol-İş’e üye oldum”. Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı eğitimi almış Funda Gülbaba. İki yıllık yüksek okul. İşe nasıl girdiğine dair bir paylaşımda bulunuyor; “DYO’ya başvurduğunda açık vardı. O sırada santral görevlisi arıyorlarmış, beni aldılar. 10 yılı aşkındır buradayım. İlgili bölüm müdürümüz, fabrikada bazı ihtiyaçları belirleyip onların satın alınmasından da beni sorumlu tuttu. Bunların tespiti, alışverişi hepsi işim dahilinde”

Dayanışma ziyareti Kaynak: Özgür Kocaeli Gazetesi

‘Hepimizin umudu var’

Bir konunun özellikle altını çizmek istiyor DYO çalışanı; “Size sendika ile ilgili şunu söylemek isterim; Ben hayatımda sendika nedir, neden vardır hiç duymadım. Ailemin çalıştıkları yerlerde öyle bir oluşum yokmuş. Çünkü babam işçi değildi. Annem de zaten ev kadınıydı. Ablam da bilmezdi bu kavramı asla. Ama ben üye oldum. Hem işçiler, hem temsilci arkadaşlarımız herkes çok umutlu. Tek maaş olan evler de var. Eşi işsiz veya ayrılmış, çocuklarının bakımını bir başına o tek maaşla üstlenen işçi kadınlar. O arkadaşlarımız dahi büyük güçle greve sarıldı”.

Sendika üyeliği noktasında eşi ile birlikte karar almışlar. Ama çevresindeki tanıdıkları arasında, bu kavramı duyunca şöyle bir gerilen insanlar tanımış. Bazılarının yüzünde ise bir korku belirdiğine tanık olmuş. Ama güvenmiş ve iş arkadaşlarının içinde yer aldığı bu oluşumda O da var olmak istemiş. “Benim için sendika demek birlik demekti. Beraberlik içinde aşmamamız zaten imkansızdı. Şimdi hepimiz şöyle diyoruz; ‘Kazanımlarımız, haklarımız çok güzel olacak”.

Her şeye yetişmek

Funda’nın biri dört diğeri ise 11 yaşında iki çocuğu var. Küçük çocuğu ana okuluna gidiyor. Diğeri ortaokul öğrencisi. O da Filiz gibi hem işi hem evde yapılması gerekenleri dengede tutmak zorunda. Çünkü onun üstlendiği çok fazla iş var evde. Hepsine de el atacak tek kişi Funda. Yemeğe, çamaşıra, bulaşığa yetişecek tek kişi evde kendisi. Tabii çocukların ihtiyaçlarını sağlama ve ödevlerine yardım da ona bakıyor.

‘Yürümüyorsun, koşuyorsun!’

Bütün bunları halletme çabasındayken hep çok hızla hareket ettiğini fark etmişler. Babası Funda’ya, “Sen normal yürümüyorsun hiç, hep koşturuyorsun” demiş. “Benim de bütün işlere tek başıma yetişebilmemin sırrı galiba bu” diyor gülümseyerek. Ve ekliyor; “Aslında başka bir avantajlı durumum da İzmit’teki evinin işyerime 25 dakika uzaklıkta olması. Özellikle tam da şimdilerde grev yerine daha sık gitmek istiyorum. Arkadaşlarımla dayanışma içindeyken kendimi iyi hissediyorum çünkü”. Bu arada hayalinde başka bir meslek var mıydı? Hemen yanıtlıyor; “Ben o hayalim için lisede çocuk gelişimi okudum. Çünkü idealim anaokulu öğretmeni olmaktı”. O bir hayal ama şimdiki işine de de hayalindeki iş kadar sevgi duyduğunu söylüyor.

Bu greve yolunu düşürmeye niyetli olanlar muhtemelen vardır. Bir moral, bir destek sözcüğünün en önemli olduğu zamanlar şimdi. Biz öneriyoruz. Grevler için “dayanışma” gerçekten sihirli bir sözcük…

Ana fotoğraf: Kocaeli paraf haber

Yazarın Diğer Yazıları

İlginizi Çekebilir

Son Yazılar