Vestel’de işçilerin sesi çığlığa dönüştü. İki hafta öncesinde aniden ortaya çıkan toplu işten çıkarmalar bir tehdit haline geldi. Her şeyin saniyelerle ölçüldüğü fabrikada, tuvalete belli saatler arası gidilirken bel ve boyun fıtığı çok yaygın. Kadına yönelik cinsel taciz suçunun ise üstü kapatılıyor. Bu güvencesizlik dalgasının ortasında kalan iki kadın işçi anlatıyor.

Vestel işçileri arasında günlerdir büyük bir huzursuzluk yaşanıyor. Son haftalarda yüzlerce çalışan işten çıkarıldı. Manisa’nın en büyük fabrikası burası. “Vestel City” olarak anılan dev üretim tesislerinde 20 bin dolayında işçi çalışıyor. Mayıs ayı sonunda ilk şok geldi. Şirket, 1.500 dolayında işçinin işine son vereceğini duyurdu. Ve ardından emekçilere çıkışları verildi. Manisa Vestel çalışanlarının yüzde 10’u şimdi işsiz. Aralarında 20 yıl veya daha uzun süre hizmet vermiş olanlar da var. Genç işçiler ise diken üstünde ve büyük bir karamsarlık içindeler. Çünkü birçoğu için gelecek artık belirsiz. Bir yandan şöyle bir gerçek de var. Bu devasa tesiste her yıl binlerce televizyon, çamaşır makinesi ve buzdolabı üretimi gerçekleşiyor. Yıllık geliri milyar dolarlarla ifade edilen şirketin bu yeni işçi politikası çok sayıda soru işaretini barındırıyor. İşten atılan kadın işçilerle görüştük
“Neden işten ayrılmak istiyorsunuz!’
Suna, söze çıkarılanların sayısı ile başlıyor. “Benim tahminim sayı çok fazla, 2 bin’in çok üstünde bir rakam” diyor ve ekliyor; “20 gün önce çıkarıldım. Bir gerekçe göstermediler. İnsan Kaynakları yetkilisi, ‘Üst yönetim bizden bu kadar insan çıkarmamızı istedi’ şeklinde açıklama yaptı”. İşçi kadın çağrıldığı idari bölümden içeri girdiğinde, bir masada kalabalık bir müdür ve şef grubu onu karşılamış. O anı anlatıyor; “Bana gösterilen sandalyeye oturunca müdürlerden biri ‘neden işten ayrılmak istiyorsunuz’ diye sorunca afalladım. Sonra kendimi toparladım ve sesimi yükselttim. ‘Benimle dalga mı geçiyorsunuz, yoksa alay mı ediyorsunuz’ diye çıkıştım. Sonra beni çapraz sorguya aldı amirlerden ikisi. Ağzımdan işten çıkmayı sanki ben istiyormuşum gibi bir cümle yakalamaya çalışıyorlardı”.
“İnsancıl bir yönetim yok”
Şimdi işsiz bir kadın Suna. Evli, çocukları var. Eşi de çalışıyormuş ama aldığı ücret evi geçindirmeye yeterli gelmiyormuş. İşte neler yaşadığını soruyorum. Sözlerine devam ederken çarpıcı bir ifade daha kullanıyor; “Vestel adeta bir fabrika değil de bir askeriye gibi. Her işimiz dakikalı. Saniyeleri, dakikaları sayarlar. Bir dakika bile geç gelseniz onun hesabını sorarlar. Amirler hep erkek. Tuvalete gittiğinde çok az bir zaman sarkmasında dahi ‘neden geç kaldın’ diye avaz avaz bağırırlar. Bu amirler küfür içerikli cümleler de kurarlar. Biz işçilerden hep fazlası istenir. İnsancıl bir yönetim yok. Mesela benim dikkatimi çok çekmişti. İşi bilen, güzel çalışan insanları hep harcama çabasındaydılar. İşi iyi yapıyorsanız sizin üstünüzdeki amir bundan rahatsız olur. İlla ki siz yeteneksiz bir işçi olun ki, O da sizi hizaya getirmek için çabalayan yetkili olduğu konumunu vurgulasın!”
Tuvalet için saat belirlediler
Suna, “Fabrika değil adeta askeriye gibi” dediği Vestel’de tuvalete gidişler için de bazı saatlerin belirlendiğini söylüyor; “Öğleden önce sadece saat 8 -10 arası tuvalete gidebileceğimize karar kıldılar!” Peki, bu saatlerin dışında ihtiyacı olan insan ne yapacak? “Ne yapabiliriz ki tutmaktan başka” diyor genç kadın. Burada tek sıkıntı elbette bu değil. İşçinin 30 dakikalık yemek molasının 10 dakikası yemekhaneye giderken geçiyor zaten. Kalan sürede bir de yemek sırası var. Sırası gelen açlığını süratle doyurmak zorunda. Çünkü bu inanılmaz büyüklükteki fabrikada, bantların başına geri dönerken yine kat edecekleri uzun bir yolları var…
Bel ve boyun fıtığı işçinin kabusu
Fiziksel olarak yorucu ve sürekli olarak ayakta çalışılması gereken bir iş. Bu koşullarda çaba harcayan işçiler bel ve boyun fıtığı yaşıyor. Tabii bunlardan kaynaklı oluşan ağrılar da onları bezdiriyor. Dizlerdeki yoğun ağrılar ve ayaklardaki varisler de cabası. Vestel çalışanının maruz kaldığı bu fiziksel problemlere yönelik çözümlerden biri de bölüm değiştirme. Yoğun bel ağrısından dolayı zorlayıcı işi bırakıp fabrikanın farklı bir bölümünde çalışmayı talep ediyor emekçi. Sağlıklarının kötü olması nedeniyle daha az fiziksel çaba gerektiren işlere geçmek isteyene reva görülen ise farklı. Bunu talep eden işçiye tam tersi daha da ağır işler verildiğini söylüyor Suna. Bu konuda ilgili müdürlere gönderilen dilekçeler de cevapsız kalıyormuş.
İzin isteyen işçiye baskı
Fabrikadaki çalışma koşullarına ilişkin 36 yaşındaki Öznur da şu bilgileri paylaşıyor; “Bana göre Vestel’de çalışma koşullarının tamamı olumsuz. Uzun çalışma saatleri bizi çok yoruyor. Buna karşı çıkan işçiye baskı var. Mobbingle işçiye bunu kabullendirmeye çalışıyorlar. Arkadaşlarımıza izin istediklerinde problem yaşatıyorlar. İşçinin sanki Vestel dışında başka bir yaşamı, ailesi, hayatı yokmuş gibi düşünüyorlar. Çok zaruri durumda izin almak gerekince asla vermiyorlar. Rapor almak zorunda bırakılıyor insanlar. Raporlu olarak izin kullanan işçi, işe geri döndüğünde bir bakıyor ki çalışma alanı değiştirilmiş. Daha zorlanacağı bir bölüme verilmiş, resmen cezalandırılmış yani. Uzun çalışma saatlerinin yanı sıra bir insanın en doğal hakkı olan tuvalet ihtiyacını da problem ediyorlar”.
Cinsel tacizi şikayet etti, inanmadılar
İşyerinde kadına yönelik cinsel taciz de var. İzin almak son derece zor olunca bazı amirler bu durumu lehlerine çevirmeye kalkmışlar. Aynı ay içinde ikinci kez izin isteyen bir kadına bölümün amiri, “Benimle birlikte ol istediğin zaman izin de kullanırsın” demiş! Bunu kendisine telefon mesajıyla iletince, işçi hemen mesajı bir üst birime götürmüş. Yaşadığı cinsel tacizden şikayetçi olmuş. Geri kalanını Öznur anlatıyor; “Bunu dile getiren kadın işçinin sözlerine değer verilmeyip, sanki karşı tarafa ‘suçlama yapıyormuş’ gibi davranıldı. Üstelik elinde delil bulunmasına rağmen. Ardından da bu arkadaşın yeri değiştirildi. Kendisi hiçbir işe yaramayan, işini savsaklayan insan muamelesi gördü bu şikayetten sonra. Sırf haklılığını dile getirdiği için”.
“Eve bitik vaziyette dönüyoruz”
İlginç bir rutin daha var burada. Patron işe helikopterle geliyor. Bu refahın bir gıdımının dahi işçiye yansıtılması söz konusu değil. Öznur anlatmayı sürdürüyor; “İnsanların iş yükünü azaltmak yerine, işçi azaltıp kalan iş yükünü işçilere bindirme sistemine geçtiler. Daha az işçi ile daha fazla iş planı yapıldı. Bu çok yıpratıcı”. Bir kişi 12 saat çalıştırılıyor. Oysa Vestel’in dışa sunduğu imaj çok farklı. Buna dair “aynen öyle” diyor. Anlattıklarının devamını dinliyoruz Öznur’dan; “12 saat çalıştırılıyoruz. Manisa merkezinde evi olan bir arkadaşımız sabah 8’de işbaşı yapmak için saat 7’de evinden çıkıyor. Akşam saat 21’de evine bitik bir vaziyette dönüyor. Manisa dışı çalışan işçiler için vaziyet daha da vahim. Eve varış süreleri uzuyor. 15 saati buluyor sabah çıkıp akşam eve dönmesi. Bırakın ailesine, eşine ve çocuklarına zaman harcamayı kendine, ev işlerine vakit ayıramıyor. Sadece evini otel gibi kullanıyor. Oysa biz kadınların eve gidince ev işleri var, mecbur yapmaya. Daha önceki senelerde hafta tatili kullandırmama gibi uygulamalar söz konusu oldu. Hafta sonu bile çalışmaya zorlandık. Eski dönemlerde kriz bahane edilerek verilen ikramiye hakkımız baskı ve mobbinglerle sona erdirilmişti. Bize krizi bahane eden Vestel, o dönem Avrupa ihracat sıralamasında idi”.
İhbar tazminatını vermemek için oyun
Şimdi yüzlerce insanı çıkartırken ne öne sürdüler peki? Yanıtını dinliyoruz Öznur’dan; “Gerekçe yok. Aslında bunu hep yapıyorlardı. Geçmiş yıllarda da sebepsiz çıkışlar yaşandı. Bu kez sayı çok büyük olunca kamuoyu duydu. Önce İnsan kaynaklarına yönlendirildik. Hiçbir sebep göstermeyip, direk ‘çıkışınız verildi’ dediler. İnsan kaynaklarında kafamız karıştırılmaya çalışıldı. Amaç ihbar tazminatı vermemekti. Bize formaliteden fabrikada başka bir bölümde çalışmayı önerdiler. Biz de sanki bu teklifi ‘kabul etmemişiz gibi’ kayda geçtiler. Çalışmaya çok ihtiyacı olup, o gösterdikleri işi kabul eden işçiler de mağdur oldu. Oradan oraya sürdüler o arkadaşları. Mobbing ve psikolojik baskı yaparak, onlara da yöntimin işten çıkarma şartlarını kabul ettirdiler ve attılar”.
Türk Metal temsilcileri sustu
Öyle bir işyeri düşünün ki 20 bin dolayında çalışanı olsun ve buraya yıllarca sendika girmesin. Bu kadar yüksek sayıda işçinin hiçbirinin örgütlenme girişiminde bulunmaması da aşırı baskının göstergelerinden biri. En sonunda 1.5 yıl önce Türk Metal giriyor fabrikaya. “Manisa Vestel Şubesi” adıyla işçilere hizmet verdiğini iddia eden sendikanın temsilcileri işten çıkarmalar esnasında sürekli susmuş. İşçi Öznur bu suskunluğu yorumluyor; “İşten atılan beyaz yakalıların yasal alacakları verilirken, işçilerin hakları uzun süre ödenmedi. Fabrika içinde işten çıkmak isteyen insanlar da vardı. İşe ihtiyacı çok dazla olan da. Gerçekten emek harcamış ve işe de çok ihtiyacı olanları çıkardılar. Üst yönetime yandaşlık yapmayan, haksızlığa karşı duran kişilerdi atılanlar. Türk Metal çıkarılan işçilere sahip çıkmadı”. Altını çizdiğine göre zaten patronların yandaşları yani işverenin yapacağı her şeye onay verecek kişiler temsilci yapılmıştı. “Bu olaylar olup biterken, yüzlerce insan kapı önüne konurken, sendika odasından dışarı çıkıp, hiçbir açıklama yapmadılar ve hala da yapmıyorlar” sözleri her şeyi ortaya koyuyordu.
Fotoğraf: Evrensel










