Skip to main contentSkip to footer

Annem haklı

“Kadınlardan kadınlara uzanan, görünür olan bir yol var. O yol, bu yol işte. Evliliğe, aşka, erkeklere güvenmeme bilgisi. Hepsi biter gider. Kendini erkeklerin insafına bırakma uyarıları levhaları ile donatılmıştır bu yol.  Hayat bir yerde kadınları annelerinin bu nasihatiyle sınar. Ve anneler ne kadar da haklıdır.”

Sözümüz Var

Çok bilinen bir tekrar olacak belki ama kadınlar büyüdükçe annelerini daha çok anımsıyor, anlıyor. Aralarında geçen diyaloglar, tartışmalar, bitmez tükenmez tekrarlar…

Yine mi aynı şeyler diye sızlanmalar. Bu kaçıncı tekrar derken sığınılan sitemler.

Anneme benzemeyeceğim diye kendine verilen sözler…

İnsanı kaçınılmaz olarak annesine benzeten şeyin içinde yaşadığın toplumsal örgüler olduğunu büyüdükçe, tekrar tekrar aynı şeyleri yaşadıkça fark ediyor insan. İnandığın, baş koyduğun feminist yolda sen ne kadar değişirsen değiş çevrenin sana yansımaları oluyor. Kat ettiğin yol, değiştirdiğin kendin ağır geliyor mevcut erkek egemen toplumsal örgüye. İnkar etmeler, kötü davranmalar, yok saymalar, aşağılamalar, dışlamalar hayatın boyunca bir gölge gibi ardını bırakmıyor.

Feminist olmak zor. Çok mutsuz olursun, yalnız kalırsın diyordu kadınlar. Hepsini yaşıyorsun. Sana da yaşatıyorlar.

Ama işte feminizmin içinde ve aklında neden olduğu o tarifsiz değişim, dönüştürdüğü yeni kadın hem mutlu hem de güçlü kılıyor seni. Ömrüne gölge olan göğün başını eğebilmenin kazandırdığı güven, hayatını daraltan sınırları kaldırmanın sağladığı cesaret, erkeklikle mücadele etmenin verdiği güç her türlü bedeli göze almanı sağlıyor.

“Erkeklerin eline bakma”

Bir kadını en çok inciten şey nedir? Saygı görmemesi. Kıymet verilmemesi.

Hayatımız boyunca kaç kez sırf kadın olduğumuz için sözümüz duyulmadı? Söylediklerimiz sayıklamalar sayıldı. Benliğimiz, varlığımız küçümsendi. Aklımız yok sayılıp bedenimiz öne çıkarılmaya çalışıldı. Yapıp ettiklerimiz değersiz görüldü. Fikirlerimiz çalındı. Bize sahiplermiş gibi davranıldı…

Annemden bahsettim yazının girişinde. Onunla devam edeyim.

“Oku, işini eline al, paranı kazan. Erkeklerin eline bakma” derdi.

Annemin bu öğüdü birinci dalga feminizmin bir kadından diğer kadına aktarılması değilse nedir?

Kadınlardan kadınlara uzanan, görünür olan bir yol var. O yol, bu yol işte. Evliliğe, aşka, erkeklere güvenmeme bilgisi. Hepsi biter gider. Kendini erkeklerin insafına bırakma uyarıları levhaları ile donatılmıştır bu yol.

Hayat bir yerde kadınları annelerinin bu nasihatiyle sınar. Ve anneler ne kadar da haklıdır.

Hayatını kendi ayakları üzerinde kurabilen kadınların da sık sık durup sorguladığı olur. Hayatımı kuramasaydım, bir erkeğe bağımlı olsaydım nasıl olurdu? İşim olmasaydı… Çalışıp para kazanmasaydım… Fikrim olmasaydı… Nasıl olurdu? Ben nasıl biri olurdum?

Akıl durmuyor, çalışıyor da çalışıyor. Sordukça yeni sorular buluyor.

İnsan tercihlerinin ürünüdür. Aldığı kararların…

Ailenin, evliliğin, anneliğin reddedilişi. Bunlara ilişkin karar anları peşi sıra takılıp aklın kapısından dökülüveriyor kucağına yek yek.

Allah var mı, yok mu? Bir çocuğun hayatında ilk olarak bu büyük sorgulama yaşanıyor denir sol çevrelerde. Öyle sanıyordum. Sonra fark ettim, kız çocuğu isen ilk sorguladığın, kopmaya başladığın şey bu değil. Evi niye annem temizliyor, babam niye annemi dövüyor, ona neden böyle kötü davranıyor? Kadınlar neden çocuk doğuruyor? Evimiz neden babamın evi?

Evet ilk olarak bunları ve benzerini sorguluyor kız çocukları. Yani patriyarkayı. Elbette sorguladığı şeyin patriarka adlı erkeklerin egemen olduğu sistem olduğunu bilmeden parça parça, yakaladığı yerden sorguluyor.

Bu sorular sorulmaya başlayınca bitmiyor. Daha ısrarla devam edenlerin yolu eninde sonunda feminizme çıkıyor. İlacını bulmuş hasta misali dört elle sarılıyorsun feminizme. Silahını bulmuş savaşçı gibi kuşanıyorsun. Fikrin gücün oluyor, varlığın oluyor.

Hayat karmaşık, zor… Sürprizlerle dolu. Hiç ummadığın anda alt üst olabiliyor. Bir yerde başka bir karar vermen gerekebiliyor. Yeni bir eşik, yeni bir karar verme süreci başlayabiliyor. Sadece eskiyi değil, bazen yeniyi de değiştirmek gerekebiliyor.

Gürültülü ya da sessiz. Sedasız.

Böyle anlarda durup hesap kitap yapmaya başlıyorsun. Neye, ne kadar hazırım diye. Vazgeçmek. Yeniden başlamak. Bir karar daha verilecek. Kolay değil.

İyi ki emekliliğim var diye düşünmeye de başlamışsan eğer kaçarı yok. Dardasın ve o karar verilecek.

İnsan düşüp kalkma ustası. Bir duvarı örer gibi yerinden kalkıp acıyan yerlerini ovalayıp yeniden örmeye başlar hayatı. Elinde mala, tuğlayı şekillendirir gibi vura vura ömrüne şekillendirirsin. Umutla, ha gayret diyerek.

Ha gayret, sen yaparsın be gülüm diyerek.

Cebinde sözcüklerinle, elinde tutan umutlarınla yürürsün. Bahar dalı gibi yenilenirsin.

Görsel: Sally Rosenbaum – Garden reading time

Yazarın Diğer Yazıları

İlginizi Çekebilir

Son Yazılar