Polonez fabrikasındaki direnişte aylarca mücadele eden kadın işçiler, varılan anlaşmanın sonrasında şimdi ne durumdalar? Ulaşabildiğimiz dört kadın işçiye sorduk. İş bulmamaktan şikayetçiler. Ayrıca tazminatlar ödenirken sendika tarafından kesilen para ile ilgili hoşnutsuzluklarını dile getirdiler. Bahsettikleri hoşnutsuzlukları Tek Gıda-İş Örgütlenme Sekreteri Yunus Durdu’ya da sorduk.

İstanbul Hadımköy’de bulunan Polonez Et Ürünleri fabrikasında geçtiğimiz yaz sonunda sendikalaşma sonucu işçilerin işten çıkarılması ile başlayıp beş ayı aşkın süre boyunca verilen mücadele hepimizin belleklerine kazındı.
Kadın işçilerin en önde yer aldıkları bu uzun direniş 6 Ocak günü sendika yöneticilerinin patronla yaptığı anlaşma ile sonuçlanmıştı. Ankara’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında yapılan toplantıda, üzerinde anlaşılan maddeleri Tek Gıda-İş Örgütlenme Uzmanı Suat Karlıkaya açıklamıştı. Patron işçilerin kıdem ve ihbar tazminatlarını, iki ila yedi aylık sendikal tazminatını ve direnişle geçen beş aylık sürenin ücretlerini ödemeyi kabul etmişti. Ancak işten çıkarılmış işçilerin işe geri alınması talebi kabul ettirilememişti.
Peki verilen bu uzun soluklu kavganın itici gücü olan, aylarca patronun ve onun hizmetindeki kolluk kuvvetlerinin tüm saldırılarına cesaret ve dirençle karşılık veren kadın işçiler bu mücadele sürecinin sonunda şimdi ne durumdalar? Onlar açısından Polonez’de neler kazanıldı neler kazanılamadı?
Bunları Polonez mücadelesinde yer alan kadın işçilerden üçü ile konuştuk, biri konuşmak istemedi. Ayrıca bu mücadele sürecinin başından sonuna içinde yer alan Tek Gıda-İş örgütlenme uzmanı Yunus Durdu’ya da sorduk.
Ulaşabildiğimiz dört kadın işçiden üçü başka işyerlerinde işe başlamıştı. Üretim bölümünde usta olan bir kadın işçi ise başka bir et ürünleri imalatçısından iş teklifi almış ama henüz yanıt vermemişti.
“Biz sendikayla içeri girmek istemiştik”
Konuştuğumuz bir kadın işçi arkadaşımız şu an direnişe katılan işçilerden kimsenin fabrikaya dönmemiş olduğunu, hatta işten çıkarmadıkları ama idari izne çıkardıkları 13 arkadaşlarının da halen işe başlatılmadığını vurguluyor.
Bizim ulaşabildiğimiz dört kadının da yeni bir iş bulmuş ya da bulabilecek durumda olması yanlış bir izlenim vermemeli. Direniş sürecinde yer alan tüm kadın işçiler yeni bir iş bulmak konusunda onlar kadar şanslı değillermiş. “Özellikle köyden gelen arkadaşlarımız çok mağdur oldular. Köylerden fabrikalara servis yok, iş bulamıyorlar” diye aktarıyorlar.
Beş aylık maddi desteğin geri alınması
İşçilerin tümünün yaşadığı bir hoşnutsuzluk konusu sendikanın beş aylık mücadele sürecinde her işçiye verdiği 12’şer bin liralık “maaşın” tazminatlar yatırılırken kesilmiş olması.
“Tazminatlarımızı yatırırken içinden 60 bin lira kestiler. Oysa o dönem boyunca o para ananızın ak sütü gibi size helal demişlerdi. O paranın sendikaya üye tüm işçinin parası, sendikal örgütlenmeyi desteklemek için olan para olduğunu söylemişlerdi. O zaman söylenseydi, denseydi ama denmedi” diyor her biri benzer şekilde.
Bu durum özellikle fabrikada kıdemi az olanların ellerine geçen tazminatla ilgili memnuniyetsizliğe yol açmış. Tazminatlar işten çıkarılma tarihindeki maaş üzerinden, yani yaklaşık 20 bin lira üzerinden hesaplanmış. Bu durumda sendika tabloyu ‘bir haftalık çalışması olan işçi beş maaş aldı’ diye yansıtsa da bu beş maaştan altmışar bin lira kesilince geriye pek bir şey kalmamış. Anlaşılan o ki kıdemi düşük olan işçiler için sendikal tazminat da alınamamış.
“Fabrikada yeni olan, kıdemi az olan arkadaşlara mücadele dönemi boyunca hep ‘biz sizin için 16 maaş kazanacağız’ gibi şeyler söylediler. Ama şimdi kıdemi düşük olan o yüzden tazminatı da düşük çıkan arkadaşların, bu 60 bin lira da kesilince eline hiçbir şey geçmedi nerdeyse. Zaten böyle bir-iki arkadaş da kabul etmedi ve davalarını açtı” diyerek anlatıyorlar.
Bu durumun ailelere de yansıdığını söylüyorlar. Boşanma aşamasına gelen arkadaşları olduğundan bahsettiler. “Çünkü biz Adliye önünde taşların üzerlerinde yattık. Çoğu arkadaşımız aileleri gitme dediği halde gittiler. Dün toplandık, bazı şeyler duydum çok üzüldüm. Getirisi çok ağır oldu” diye aktarıyor kadın işçilerden biri.
Konuştuğumuz kadın işçilerden birinin Polonez’de yedi yıllık kıdemi varmış ve sendikal tazminat olarak iki maaş almış. Şimdi yine gıda sektöründe yeni bir işe girmiş olan bu kadın işe iade olsaydı Polonez fabrikasına dönmek isteyeceğini ama olmadığını söylüyor. Haklarını alarak ayrılmış olmaktan genel olarak memnun ama o da beş ay boyunca sendikanın ödediği aylık yardımların kesilmiş olmasından dolayı hoşnutsuz. Bunun baştan itibaren hiç söylenmemiş olduğunu vurguluyor. “Bu yüzden de kesilmemesi lazımdı” diyor.
Ona “Sizce sendika Polonez’de kalıcı olur mu, devam eder mi” diye de soruyoruz. “Hiç sanmıyorum. Sonuçta sendikalı olanlar çıkarıldı. Geri iade de olmadı, çok zor, sanmıyorum” diyor.
Bir kadın işçi ilk sendikalaşmanın nasıl yaşandığını aktarıyor. “İki arkadaş DİSK Gıda-İş ile konuşmuş. DİSK Gıda da bize ‘Biz yetkiyi alamıyoruz’ demedi. Öyleymiş, sonradan öğrendik ve Tek Gıda-İş’e gittik. Bilgisizlikten oldu bunlar” diye anlatıyor.
Tek Gıda-İş’in her ay düzenli olarak verdiği 12 bin liranın tazminatlarından kesilmesini kabul edemediklerini, bunun düzeltilmesi için bir ay boyunca sendikaya gidip geldiklerini aktarıyor. “Önce süre verdiler, ‘toplantı yapalım, konuşacağız, düzelteceğiz’ dediler. Sonra sendikadan bir SMS mesajı ile düzeltme yapılmayacağı duyuruldu” diye anlatıyor.
“Toplantıya işçilerden kimse girmedi”
İlk konuştuğumuz kadın işçi eski işine sendikalı çalışacak şekilde dönmeyi tercih edeceğini söylüyor. “Biz fabrika önündeyken oylama yapılmıştı. Tazminatlarımızı alıp tamam mı, yoksa sendikayla içeri girmek mi? Biz sendikayla içeri girmek demiştik” diyor.
Ondan sonra sürecin 1-2 ay daha Ankara yürüyüşü, adliye önü şeklinde devam ettiğini hatırlatıyor. “Sonra patronla masaya oturdular. Bu toplantıya işçilerden kimse girmedi. Yunus Durdu bile girmedi, girdi mi bilmiyoruz. Sadece sendikanın genel başkanı, Kemal Köse girdi” diye anlatıyor.
Yine sendikadan işverenle yapılan anlaşmanın kopyasını da istemişler ama onu da yazılı olarak alamamışlar.
Yunus Durdu: “Burada olağanüstü bir mücadele verdik”
Polonez fabrikasında yaşanan süreci ve bahsedilen hoşnutsuzlukları nasıl değerlendirdiğini kendisiyle de konuşmak istediğimiz Tek Gıda-İş’in eski şube başkanı, şu andaki örgütlenme uzmanı Yunus Durdu sorularımıza detaylı bir şekilde cevap verdi.
Durdu yaşanan süreci sahipleniyor, sendikanın yapması gereken her şeyi, eksik bırakmadan yaptığını savunuyor. Süreci özetle şöyle anlattı:
“Polonez’de işçi arkadaşlar önce başka bir sendikaya gitmiş ve mağdur olmuşlardı. 130’a yakın işçi bu sendikaya üye olmuşlardı. 13’ü işten çıkarılmıştı ve bu aşamada beni aradılar. Öbür gün 40-50 kişiyle bir toplantı yaptım. 30-40 kişi de iş bırakmış. Bir an önce bize üye olmalarını istedik. İşveren ‘Ne yapıyorsanız yapın, gidin davanızı açın’ demiş. Ben ise işe gitmelerini söyledim. Kapıya gidin, işe gidin, sizi almıyorlarsa video ile başka yollarla belgeleyin dedim. Süreç böyle başladı.”
Anlaşmadan sonra tazminatlar ödenirken kesilen aylık 12 bin lira ile ilgili olarak Durdu, direnişe geçen işçiler işsizlik ödeneği de alamadığı için bunun ödendiğini aktarıyor, “Ama varılan anlaşma sonucu eylemde geçen beş aylık süredeki ücretleri tüm işçiler aldı” diyor.
Aktarımına göre sendikanın bu mücadele sürecinde harcadığı meblağ 20 milyon, bu şekilde geri aldığı miktar ise 6 milyon TL. “Almayabilirdi de denebilir belki ama yönetim kurulumuz böyle bir karar aldı” diyor.
“Yasal olarak, mevzuat gereği sendikalar yardım yaparken her türlü arabayı, yeme içmesini karşılar. Nakdi yardımı ise yasa engelliyor. Biri şikâyet etse suç teşkil ediyor” diye ekliyor.
Başka sendikaya üye olunmuş olması işlerini zorlaştırmış. “Daha sonra sendikamıza üye oldular ve biz sayıyı yakaladık ama üyelik bir ay sonrası itibariyle geçerli oluyor. O bir ay boyunca işçi aldı fabrika. Bir ay geçmeden 200-250 işçi aldı. Yetki davamız da devam ediyor. Halen içerde 100’ün üzerinde üyeliklerimiz var” diye anlatıyor.
Durdu, işverenin tüm bu işleri bitirdikten sonra ‘bu işçilerden çağırmak istiyorum’ dediğini aktarıyor. Bunun olacağını, fabrikada sendikanın devam edeceğini umduğunu söylüyor.

“Burada örgütlenmede erkekler, eylemde kadınlar öndeydi”
“Biz burada olağanüstü bir mücadele verdik. İlkleri yaptık. Özel sektörde Çalışma Bakanlığı’nın taraf olduğu böyle bir anlaşma süreci görülmedi daha önce” diyor Durdu. Ona göre böyle işçi sınıfına yol göstermiş bir mücadele de varsa küçük olumsuzluklar öne çıkarılmamalı.
“Burada örgütlenmede erkekler, eylemde ise kadınlar öndeydi” diyor ve ekliyor: “Bize güvenmeseydiler bu olmazdı.”
“Buradaki mücadeleyle Perfetti’yi de masaya oturttuk”
Durdu, Polonez mücadelesi ile bağlantılı olarak aynı süreçte Perfetti’de de işvereni masaya oturttuklarını anlatıyor. Orada da yetki için bekleniyormuş, sendikalaşma sebebi ile işten çıkarılanlar varmış. İstanbul Esenyurt’taki bu fabrika için “Polonez’de verdiğimiz mücadeleden, kargaşadan çekinerek masaya oturdu. Orada yüzde 55 zam ve dört ikramiye kazandık” diye anlatıyor.
Durdu’ya “Sizce Polonez’de önümüzdeki dönemde sendikal örgütlülük sağlanabilecek mi toplu sözleşme yapılabilecek mi?” diye de sorduk. Şöyle yanıt verdi: “Türkiye’de sendikalaşma basit olmuyor. Yetki davası, TİS sürecine kadar iki sene geçecek. Şu anda işyerinde maaşlar 28 bin lira oldu, iki ikramiye, sosyal haklar var. Bu haliyle fabrikaya giren işçi, çevreyle karşılaştırdığında, sendika istemiyor, güzel işyeri diyor, risk almak istemiyor. İşverenler yetki davaları sürerken, bu davalar bitene kadar yüksek tutuyorlar ücretleri bilerek.”
Gerek ulaştığımız kadın işçilerin gerekse Yunus Durdu’nun anlattığı tablo Polonez fabrikasında, kadın işçilerin en önünde yer aldıkları mücadele ile bir yandan bir çok kazanım elde ettiklerini ve edilmesini sağladıklarını, değişim sağladıklarını diğer yandan da kendileri adına kazanamadıklarının da ağır bastığını gösteriyor. Sonuç olarak bir sendikalaşma mücadelesinde asıl başarı sendikalaşma mücadelesini veren işçilerin sendikalı olarak o işyerine dönmesi ile kazanılabilir. Polonez’de de sendikanın yetki kazanmasını ve isteyen kadın işçilerin burada sendikalı olarak çalışmaya dönebilecek olmasını umuyoruz. Bu olamadığında da işsiz kalan kadın işçilerin farklı yerlerde işe yerleşmeleri konusunda dayanışma gösterilmelidir.
Sendika, örgütlülüğü sağladığı, toplu sözleşme yaptığı her işyerinde kadın işçilerin yaşadığı özgün sorunları, kadın işçilere yönelik yaşanan baskı, ayrımcılık veya her türlü haksızlığa karşı durmalı, bunları aktif tutum alarak engellemelidir. Tüm bunların olabilmesi için de kadın işçiler sendikalarda söz ve karar sahibi olmalıdır.
Polonez işçisi kadınlar direniş dönemlerinde onlarla yaptığımız son söyleşimizde yaşadıkları zorlu süreçte mücadele etmeyi öğrendiklerini, tecrübe edindiklerini anlatıyor, bunu da bir kazanım olarak görüyorlardı. Polonez’deki direnişin, o bölgede kadın işçilerin çok daha fazlasını kazandıkları adımların başlangıcı olmasını diliyoruz.










