Skip to main contentSkip to footer

Yeni ayrıcalıklı kesimler

“Kravat takan katillerin serbest bırakıldığı, haksız tahrikin sudan ucuz olduğu, erkek şiddetinin kocalık görevleri arasında sayıldığı ülkede kadınların “Adalet var mı?” sorusuna hangi gerekçelerle, nasıl cevapladıkları önemli.”

Sözümüz Var

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Yargı Reformu Strateji Belgesini açıklarken konuşmasına şöyle başladı: “Bazı insanların hukuk önünde ayrıcalıklara sahip olduğu günler artık geride kalmıştır. Türk yargısının bu vasfını inşallah gelecekte daha da güçlendireceğiz. Hiç kimse hukukun üstünde değildir. Suç işleyenler, suçta kibirlenenler kim olursa olsun yaptıklarının hesabını bağımsız Türk mahkemelerine vermek zorundadır.”

Erdoğan’ın grup konuşmaları dahil birçok konuşması kendi camiasına yönelik konuşmalar olduğundan adrese gönderilen bildirimler özelliği taşıyor. “Susadığımız, hasret kaldığımız adalete ülkemiz nihayet kavuştu” minvalindeki konuşmaları dinlerken ülkenin yüzde 71’lik kesiminin şaşkınlıktan ağzının açık kalmasının, kalan yüzde 21’lik kesimin tüm kalbiyle buna inanmasının nedeni bu.

Erdoğan’ın dün (perşembe) yaptığı konuşmada “Bazı insanların hukuk önünde ayrıcalıklara sahip olduğu günler artık geride kalmıştır” cümlesi yine kendi camiası için kurduğu bir cümle. Camiasına diyor ki, daha önce siyasi gücü elinde tutuğu için kendi hukukunu var eden ayrıcalıklı kesimler artık yok. Onları yendik. Atık biz varız. Siyasi güç bizde ve çoktan beri hukuku kendimize göre dizayn ediyoruz.

Erdoğan’ın söylediği gibi hukuk önünde bazı insanların ayrıcalıklı oluşu eskide kalmadı. Doğrusu Erdoğan ve Bahçeli’nin ortak iktidarında güçler yeniden karıldı ve bunun sonucunda daha önce hukuk önünde ayrıcalıklı olan kesimler yerinden edilerek onların yerine kendileri geçmiş oldu. Türk yargısı başından beri siyasi bir gücün elindeydi. O güç değiştikçe yargı yeni gelenin eline geçiyor, onun ihtiyaçlarına göre şekilleniyordu tıpkı şimdi olduğu gibi. Bu haliyle “Hiç kimse hukukun üstünde değildir” cümlesi tam bir devlet efsanesi. Devleti kim ele geçirirse hukuk onun olur. Onun olmakla kalmaz onun çevresinin ve onu var eden kesimlerin emrinde olur.

Türkiye’de adalet var mı?

Asal Araştırma tarafından yapılan adalet araştırmasında ankete katılanların yüzde 71’i adalet yok demiş. Yüzde 21.1’i adalet var demiş. Yüzde 7.9’u ise soruyu cevapsız bırakmış.

Adalet var diyen yüzde 21.1’lik kesimin cevabına şaşıran gazeteciler oldu medyada. Nasıl olur da var diyebiliyorlar diye. Onların şaşırmasına da ben şaşırdım. Çünkü bu kesim için adalet var. Hem de hayat edemedikleri kadar, hiç beklemedikleri kadar adalet var.

Ama asıl dikkat edilecek kesim yüzde 7.9’lük soruya cevap vermeyen, veremeyen kesim. Bunların bir kısmı hala iktidardan yana olan ama adaletsizlik var diyemeyen bir kesim olabilir. Diğer kısmı gamsız, dünya yansa yorganım yok içinde diyenler olabilir. Bir kısmı adalet yok derse başına iş açılacağından korkup cevap vermemiş olabilir.

Nihayet toplamda ankete katılanların yüzde 80’e yakını “Türkiye’de adalet var” demiyor. Bu çok yüksek bir oran.

Kadınların fikirleri neler?

Erkeklerin işlediği kadın cinayetlerinin yüksek olduğu ülkede kadınların bu ankette nasıl cevap verdikleri ayrıca merak konusu.

Kravat takan katillerin serbest bırakıldığı, haksız tahrikin sudan ucuz olduğu, erkek şiddetinin kocalık görevleri arasında sayıldığı ülkede kadınların “Adalet var mı?” sorusuna hangi gerekçelerle, nasıl cevapladıkları önemli.

Aynı şekilde boşanma davaları, velayet davaları ve nafaka hakkı ve uygulanıp uygulanmaması… Boşanma aşamasına aracıların konması… Boşanma esnasında mal paylaşımı davaları… Eviçi emeğin mahkemelerde yeterince görünür olması… Bunlar hep kadınların hayatlarını derinden etkileyen hukuk mücadeleleri. Adalete ihtiyaç duydukları kritik zamanlar.

Aynı şekilde ücretli alanda çalışan kadınların çalışırken ve işten atıldıktan sonra hak mücadeleleri de adaletin kadınlar açısından varlığı ya da yokluğunu gösterecek en önemli süreçlerden. Malum adalet mülkün temeli. Ve mülk hem erkeklerde hem sermayede. Adalet kadınlar için erkekler ve sermeye ile karşı karşıya olduğu mücadele anlarında kimden yana tecelli edecek? Sonuçta kadınlar için bu dava emek mücadelesi.

Ayrıca kadınların adaletle sınavları sadece emek ve evlilik anında değil, politika ile ilişkide olduklarında da önemli. Cezaevleri Kürt kadın politikacılarla, devrimci, sosyalist kadın politikacılarla, gazeteci kadınlarla doldukça dolarken ülkenin kadınlarının birbirine sahip çıkmasının gerekliliği zaruri.

Hukuk tarafsız değil bunu zaten biliyoruz. Hukuk, sermaye düzeninin meşruluğunu sağlayan üst yapı aygıtı. Bu aygıtın idaresi devletin elinde. AKP/MHP iktidarı devleti de ele geçirdiği için adaleti de yeniden kendi ihtiyaçları ve ideolojisine göre şekillendirdi, şekillendiriyor. Bu nedenle Türkiye’de hukuk sermayenin, AKP/MHP zümresinin ve erkeklerin hizmetinde.

Erdoğan’ın ülkede var diyerek övündüğü hukuk, bu bileşen içerisindeki AKP-MHP iktidarına uygun yeni ayrıcalıklı kesimler için var.

Ezilenler, sömürülenler için hukuk ancak kendilerinin siyasi iktidarının gerçekleştiği durumda söz konusu olacaktır. Bu noktaya ulaşmak isteyenler şimdi bu iktidara karşı birlikte mücadele etmek zorunda. Böyle devam ederse seçimler bile hayal olabilir ülkede. Kürt illerinde defaten yenilen AKP’nin, şimdi de İstanbul’u kayyum politikaları ile zor kullanarak almaya çalışması bunun habercisi gibi.

Fotoğraf: kimnesoyledi.com

Yazarın Diğer Yazıları

İlginizi Çekebilir

Son Yazılar