Skip to main contentSkip to footer

TKIS Blinds direnişi: “‘Kadınlar birleşemez’ dediler, biz başardık”

40’ı aşkın gündür direnişe devam eden TKIS Blinds perde işçilerinden Nazar çalışma koşullarını anlattı. Ustaların sinirlendiklerinde, kadın işçilere küllük, kalem, ray fırlattığını; düşük ücretlerle ağır işlerde çalıştıklarını söyleyen Nazar, “Patron bize ilk şu gözle bakmıştı: ‘Bu kadınlar birleşemez. Bu işçiler birleşemez. Bunlar başaramaz.’ Biz başardık” dedi.

Örgütlenme/Sendika

İnternet sitesinde kendisini şöyle tanıtıyor TKIS Blinds: “1000’den fazla renk çeşidi, 90 değişik ürün grubu ile birlikte stor perde, zebra perde, alüminyum jaluzi, ahşap jaluzi ve polywood perde ürünlerinden, uzman kadrosu ile 7000 m2’lik tesisinde üretim yapmaktadır. Son kullanıcıların tüm ihtiyaçlarını moda, teknik ve lojistiği birleştirerek saf bir üretici olarak müşteriye sunuyoruz.

Çok bilinen bir Brecht şiirinden esinle; binden fazla ve doksan değişik ürün grubu ile o perdeleri 7 bin metrekarelik tesiste kim üretiyor? “Saf bir üretici” (her ne demekse!) firma olarak moda, teknik ve lojistiği birleştirmeni sağlayan işçiler, hangi koşullar altında müşteriye sunulan ürünleri üretiyor? Bu soruları, insanca bir ücret ve çalışma şartları için sendikalaşan ve işten çıkarılan işçilerden Nazar ile konuştuk.

“İnsanca ücret, insanca koşullar istedik”

Perde üretimi yapan fabrikada 200’den fazla işçi var ve bu işçilerin yüzde 70’inden fazlası kadın. Türk-İş’e bağlı TEKSİF’te örgütlenmiş işçiler, burada işçilerin yarısından fazlasını örgütlemesine rağmen patronun yetkiye itiraz etmesinden kaynaklı süreç duraklamış durumda. Ancak duraklayan tek şey, işyerinin resmi olarak sendikalı sayılması… Patron itiraz sürecini, sendikayı boşa çıkarmak için değerlendiriyor. Bunun yolunun da sendikal çalışma yürüten işçileri işten çıkarmaktan geçtiğini düşünmüş olmalı ki; 8’i kadın, 10 işçiyi işten çıkarıyor. İşçiler fabrikanın bulunduğu İstanbul-Tuzla’daki İstanbul Endüstri ve Ticaret Serbest Bölgesi önüne kurdukları çadırda 40’ı aşkın gündür direnişteler.

İşçilerden Nazar ile ilk olarak fabrikadaki hangi çalışma koşullarının onu bir sendika arayışına yönlendirdiği üzerine sohbet ettik: “Düşük ücretlerimiz vardı. Mola saatlerimiz yeterli değildi. Biz yemekhaneye yürüyerek gidiyorduk. 10 dakika boyunca yol ve sırada beklemek 15 dakika sürüyordu. 30 dakikada ne yediysen, hızlıca yukarı çıkıyordun. Zaman kalmıyordu. Ücretlerimiz düşüktü. Kıdem farkımız yoktu. İşimiz yoğun emek isteyen bir iş. Bir perde en az 1 saatte çıkıyor ve bunun her aşaması ağır iş aslında. Buna rağmen bize 20 ila 23 bin lira arasında maaş veriliyordu.”

Sendikalaşma süreci ile ilgili “insanca ücret istedik, insanca koşullar istedik o fabrikada” dedi Nazar. Daha önce fabrika patronu ile yüz yüze görüştüklerinde düşük ücretlere dair şikayetlerini dile getirdiklerini, kendisinden “en azından yan gelir hakkı vermesini” istediklerini söyleyen Nazar, patronun kendilerine “ben belediye değilim ki, yardım yapayım” şeklinde karşılık verdiğini anlattı.

“Ondan sonra da sendikalaşma yolu göründü” dedi Nazar. “Biz de kendi aramızda istişare ettik ne yapabiliriz, nasıl düzelebilir, nasıl çalışabiliriz bu koşullarda diye. Sonra sendika getirmeye karar verdik. Sendika getirdik. 205 kişilik fabrikada 105 kişiyle yetki aldık. Yetki aldığımız sırada benle arkadaşımı çıkardılar ilk, ‘verimsizlik, iş bozma, kurallara uymama, huzur bozmak’tan falan. Zaten onun öncesinde iki hafta mobbing artmıştı. Beni fark etmişlerdi fabrikada. Ustam gidip yetiştirmişti. ‘Nazar sendika getiriyor, bilginiz olsun’ diye.”

Kadınlar üzerinde baskı daha yoğun

Kadın işçi ağırlıklı fabrikada kadınlar hem ağır işlerde hem de erkek usta ve amirlerin baskı ve mobbingi altında çalışmaya çalışıyorlar. Nazar fabrikada kadın işçilerin yaşadıklarını şu şekilde anlattı: “Ben erkeklerin çalıştığı kesimhanede çalışıyordum. Benle birlikte aynı zamanda üyemiz olan başka bir kadın da çalışıyordu kesimhanede. Biz ağır topları kaldırıyoruz. Yani 60-70 kilo topları kaldırıp indiriyorduk aşağı yukarı. Zaten ustaların ve amirlerin baskıları apayrı. Orada kimse itaatsizlik edemez bir ustaya. Bir usta sana bağırdığında bağırılabilir ama işçi başkaldırdığında yapamaz bunu. Öyle bir hakka sahip değil. Zaten ustalar, sinirlendiklerinde bize rayları fırlatıyor, kalem, küllük fırlatabiliyor. Yani ben direkt yaşamadım ama başka kadın arkadaşlarımız bunları yaşadı. Erkeklere bu denli rahat davranılmıyor. Ya erkeklere de mobbing uyguluyorlardı tabii ki. Ama kadın olduğumuz için baskılar daha çok biz kadınların üstündeydi.”

40 kadın işçiye iki tuvalet!

Nazar, tuvaletlerin genel olarak temiz olduğundan ama tuvalet meselesinin işçiler açısından bir soruna dönüştürüldüğünden bahsetti. Ayrıca şimdilerde tuvalet giriş-çıkışlarının kartla yapılmaya başlandığını söyledi:

“Tuvaletlerimiz temizdi ama yetersiz sayıdaydı ve peçete de yetersizdi. Yani biz bunu dile getirince şimdi fabrikada peçete yok. Biz bir bölümde 40 kadınız, tuvalet sayısı iki. Düşünsenize orada bekliyorduk, haliyle sıra oluyordu, bir de onun için azarlanıyorduk. ‘Niye burada bekliyorsunuz? Tuvalet sırası yapıyorsunuz. Sırayla gidin’ diyorlardı.”

“Bizim bir insan kaynakları müdürü geldi fabrikaya. O geldikten sonra bizim tuvalete gidiş-gelişlerimizi kameradan takip etmeye başladı. Toplantılarda, ‘işte tuvalette çok zaman harcıyorsunuz. 15-20 dakika kalan işçiler var’ diye uyarıyordu. Hani biz kadınız, regl dönemlerimiz var, diyorduk. Anlıyorum sizi falan yapmıştı ama şu an fabrika içerisinde kartla gidip geliniyor. Tuvalete gidiyorsun, kartını okutuyorsun, tuvaletten çıkıyorsun, kartını okutuyorsun. Orada geçirdiğin süreyi tespit ediyorlar. Sendikalaştıktan sonra, yani bizi işten çıkardıktan sonra böyle bir şey yaptılar.”

“72 saat mesai yaptım”

Fabrikada çalıştığı dönemde evde de çalışmak zorunda kalıyor muydu Nazar? Kendisi ile ilgili cevap verirken fabrikadaki diğer kadın işçilerin yaşadıklarından da örnekler verdi: “Zaten ben bekarım, ailemle yaşıyorum. Benim için çok büyük bir problem olmuyordu ama aileme destek oluyorum ve bir süre sonra bu maaşın yetmediğini, yetmeyeceğini anladık. Ama normalde bizim fabrikamızda kadınlar hep ev bakıyor. Kazandıkları para, ‘yan gelir’ gibi gösterilen kadın işçiler kiralarını, faturalarını ödüyor. Ve o yüzden de çok zorluk çekiyorlardı. Ek işlere gidiyorlardı hafta sonu. Kadınlar ekstra evde perde yapıp satıyorlardı. Kimisi lif örerek, kimisi dışarıdan iş alarak bütçesine bütçe katmaya çalışıyordu.”

“İşin verdiği yorgunluk çoktu. Ben kesimhanede olduğum için çok fazla yoruluyordum. Hatta bir dönem 72 saat mesai yapmıştım. O ay evime bile gidemiyordum. Sadece saat 10’da eve gidiyordum, uyuyordum. Sabah 5’te kalkıyordum, giyiniyordum. 6-7’de serviste olmam gerekiyordu.  Yani evine çok yorgun gitmeyen, evinde huzurla dinlenen tek bir işçi yoktur fabrikada. Direkt uyuyordur, yorgunluktan. Hatta bunu dile bile getiriyorlardı. ‘Ya çok yoruluyoruz işte. Nasıl katlanacağız? İşler ağır.’ Bizim işimiz çok emek isteyen bir iş. Her detayıyla çok dikkat isteyen, beyin yoran, fiziksel olarak da yoran… İşçiler tabii ki de çok yoruluyordu. Mental olarak da beden olarak da…”

“EFT direnişinden gelen arkadaşlarımız hak aramayı biliyorlar”

Yetki alındı ve patron da yetkiye itiraz etti. Peki direniş şu an ne aşamada?” diye sorunca Nazar, patronun kendilerine ilk olarak “Bu kadınlar birleşemez. Bu işçiler birleşemez. Bunlar başaramaz” şeklinde yaklaştığını ama aslında bu zaferi şimdiden kazandıklarına inandığını söyledi:

“Direnişimiz güzel gidiyor. Pes etmeyeceğiz. Biz orayı kazanacağız. Buna da inanıyoruz. İçeride de üyelerimiz var. Üyelerimiz istifa etmedi. Çadırımızı kurduk serbest bölgenin karşısına, çünkü içeri girmemiz yasak. Yukarıda bir kapı var, mola ve iş giriş-çıkış saatlerinde gidip slogan atıyoruz. 43 gündür (6 Aralık, b.n.) bu şekilde devam ediyoruz. Aslında biz bu zaferi kazandık. Patron bize ilk şu gözle bakmıştı: ‘Bu kadınlar birleşemez. Bu işçiler birleşemez. Bunlar başaramaz.’ Biz başardık. Biz yetkimizi de aldık, çadırımızı da kurduk. Bu çadır burada olduğu sürece, çadırın ona çok huzursuzluk verdiğini biliyoruz.”

Peki kadınlar direniş sürecinde nasıl bir zorluk yaşıyorlar “Tabii ki şöyle her birimizin sorunları var ama bu sorunlar çözülmeyecek gibi değil. Çünkü biz davamızın arkasındayız ve ailelerimize de bunu söylüyoruz. Ben kendi adıma da söylüyorum. İşten çıkarıldığımda ‘Ben bu savaşı ya kazanacağım ya kazanacağım’ demiştim. Başka yolu yok. İşçi arkadaşlarımızdan ikisi zaten iki kişi ETF direnişinden gelme, hak aramayı biliyorlar. Diğer arkadaşlarımız da aynı şekilde. Şu an tabii ki evde zorluk yaşayan arkadaşlarımız var ama direnişi terk etme, çadırı bırakma gibi bir durum yok” dedi Nazar.

* Fotoğraflar, direnişin X hesabından alınmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

İlginizi Çekebilir

Son Yazılar