Skip to main contentSkip to footer

“Hakarete de uğrasan sineye çekiyorsun çünkü para gerekli”

İrem’le Malatya’da tanıştık. Çocuk işçi olarak başladığı ücretli çalışma sürecinde tarım işçiliği de yapmış fabrika işçiliği de. Çalıştığı her yerde cinsiyet temelli ücret eşitsizliği ve kadına yönelik şiddete maruz kalmış. Şimdilerde “emir altında çalışmamak’ için mantar üreticiliğine başladı. Bakalım…

Ücretli çalışma yaşamına çocuk işçi olarak başlayan bir yandan da eğitimini tamamlamaya çalışan İrem ile Malatya’da tanıştık. Deprem bölgelerinde kadınların hangi sektörlerde hangi koşullarda çalıştığını anlamak için yaptığımız ziyarette bu konuda anlatacağı pek çok şey olduğunu söyledi. Aslen Adıyamanlı doğma büyüme Malatyalı olan İrem henüz 26 yaşında. Genç yaşına rağmen çalışmadığı sektör, fabrika kalmamış neredeyse. Liseyi tamamladıktan sonra işçi olarak çalışmaya devam eden İrem bugün teşviklere başvurarak mantar üreticiliğine geçiş yapmış.

Küçük yaşlardan itibaren çalıştığı işyerlerinde başta cinsiyetçi işbölümü olmak üzere, ücret eşitsizliği, dayatılan fazla mesailer, haksız yere kesilen ücretler, kadınlara yönelik yapılan hakaretlere karşı sessiz kalmamış. Sendikal örgütlenme mücadelesi içinde de yerini almış. Kendisi için yıpratıcı olan bu uzun süreci “artık kendi işimi yapmalıyım” diyerek sonlandırmış. Henüz tam zamanlı üretime geçmemiş olsa da kendi işini kurma sürecine giden çalışma yaşamını “kadın olarak emir altında çalışmak çok zordu” diyerek başlıyor anlatmaya İrem.

Hakaretleri sineye çekmek zorunda kalıyorduk.

Ne zaman çalışmaya başladın?

17 yaşından beri hem okuyor hem çalışıyordum. Tekstilde çalıştım, ondan sonra günlük işlere gittim. Yevmiye işlerine gittim. Şehir dışına Giresun’a fındık toplamaya gittim. Her işi gördüm yaptım nerdeyse. İnsan bir zaman sonra farkına varıyor, bu ne zamana kadar böyle devam edecek, diyorsun. Yani hep böyle çalışıp başkalarını mı güçlendireceksin, diyorsun. Onun yerine kendimi güçlendirmeye karar verdim. Çalışmak çok zor. Çalışıyorsun adam sana hakaret ediyor. Diyorsun ki “bunu sineye çekmen lazım.” Çünkü para gerekli.

Adam sadece ağacı silkeliyor. Sorsan ben de ağacı silkelerim. Bizden fazla alıyorlar işte.  Erkekler bir şey yapmıyordu silkeleyip yerine oturup dinleniyordu. Ama kadınlar topluyor, seriyor, onu yapıyor bunu yapıyor. Çalıştığım dönem için söylüyorum.

O zorlukları biraz açar mısın?

Kadınlara kötü davranılması. Erkeklere bağırmazlar çalıştığın yerde. Biz erkeklerden daha zor iş yapıyoruz 20-30 TL alıyoruz. Ama erkekler 60-70 TL alıyor. Bu nasıl bir adaletsizlik. Adam sadece ağacı silkeliyor. Sorsan ben de ağacı silkelerim. Bizden fazla alıyorlar işte.  Erkekler bir şey yapmıyordu silkeleyip yerine oturup dinleniyordu. Ama kadınlar topluyor, seriyor, onu yapıyor bunu yapıyor. Çalıştığım dönem için söylüyorum.

Sebebini sordun mu hiç?

Sorduk. “Karıştırmayın, siz yapmayın, siz söylemeyin, size ne oluyor, siz ne ortalığı karıştırıyorsunuz” gibisinden konuşuyorlar. Küçüksün diye de dinlemiyorlar.

Bu ücrete çalışmam, erkeklerle aynı ücreti alacağım dedin mi?

Şu kadar istiyorum diye konuşmadım. Ama “niye biz düşük alıyoruz” diyordum. Bir süre sonra ailen seni kısıtlıyor. “Sus, burada sen niye konuşuyorsun” diyorlar. Küçüğüz. Ben mesela 12 yaşında okulun tatil olduğu zamanlarda domates-biber toplamaya gidiyordum, bazen okul sonrasında da. Oralarda sen konuşsan da kendini ifade edemiyorsun. Zaten bir anda baban ya da annen önüne geçiyor. Seni susturuyor. “Mecburuz, bu kadarmış, şu kadarmış” demeye başlıyorlar. “Sus, işimizden olmayalım, alttan al bir şey olmaz, nerede iş bulacağız” filan.

Mobbing daha da arttı

Kayısı işi dışında çalıştığın yerlerde kadınlar ne gibi sorunlar yaşıyordu?

Yine aynı sorunları yaşadım. Kadınlara yönelik şey var mesela, fabrika ortamında usta, bir tane erkeğe karışamaz, laf söyleyemez. Ama kadına çatır çatır lafları söyler saydırır. Çünkü kadın sesini çıkartamıyor. Kadın “ben buradan çıkarsam beni başka bir yerde işe almazlar” diye düşünüyor. Bunu çok gördüm. Güçlü duran kadını ezmeye çalışıyor, üstüne yürüyorlar ki vazgeçsinler. Bunu çok yapıyorlar.

Başarılı oluyorlar mı?

Kadınlar genelde baş edemiyorlar. Çoğunlukla iş yerini terk etmek zorunda kalıyorlar. Haklarını bilen bir insan bunu tolere etmiyor. Tanık olduklarım için söylüyorum. Tazminat vermeden çıkarmaya çalışıyorlar. Yani o kadını bezdirmeye çalışıyorlar ki kadın kendi çıksın. Hak mak vermesinler.

Bağırmaya hakaret etmeye çalıştılar düzenli olarak. Yapılanları üst mertebeye söylesen bile yine değişmiyor. “Biz konuşuruz, hallederiz, sen merak etme” gibisinden laflar söylediler sadece.

Sen böyle bir şey yaşadın mı hiç?

Bir haksızlık oldu. Bizim maaşınızdan 500-600 TL kesildi sürekli. İtiraz ettim. Müdürümüz, müdür yardımcısı geldi. “Sen niye böyle yapıyorsun” ben de hemen “hakkımı savunuyorum” dedim.  İşçiden kesmeye çalıştılar. Mesai ücretimiz tamamen yatmadı. Buna karşı gelince müdür bana. “Böyle niye çalışıyorsun, ne bakıyorsun etrafa, çalışsana.” demeye başladı.  O sıra deli gibi milletten para kesildi. Ustalar, şefler gelip manipüle etmeye başladılar. Bana izin vermiyorlardı. Bağırmaya hakaret etmeye çalıştılar düzenli olarak. Yapılanları üst mertebeye söylesen bile yine değişmiyor. “Biz konuşuruz, hallederiz, sen merak etme” gibisinden laflar söylediler sadece.

Ne kadar çalışmıştın orada, nasıl çıktın?

İki buçuk sene.  O da biraz şey oldu, bende astım vardı. Dedim ki “ben çıkmak istiyorum, tazminatımın yarısını verir misiniz? Çünkü iş kuracağım o parayla. Malzemelerimi alacam.” Baktım laf söylediler “sen çıkacak mısın, bize haber vermiyorsun” filan. Ben depremden önce size zaten söylemişim.  Altı ay sonra çıkacağım demişim. Siz bunla beni tehdit edemezsiniz ki. Bir tane hanımefendi var idaride çalışan. Gelip bana “Altı hafta ihbar süren var. Seni çalıştırırım, eşek gibi çalışırsın” dedi. Ben de bundan uyuz oldum. Gittim raporumu aldım, astım raporumu verdim içeri. Tazminatımın tamamını aldım. Depremden önce söylemiştim zaten, depremden dört ay sonra da işyerinden çıkmış oldum.

Depremzede kadın işçileri bulaşık yıkatıp yemek yaptırdılar

O zamandan beri ne yapıyorsun?

Bir ay oldu boşta kalalı. Çıktıktan sonra Giresun’a gittim fındık topladım. Yevmiyeci olarak bir ay çalıştım. 425 TL yevmiye ile çalıştım. Sonra geldim depomla uğraşmaya başladım. Depom depremde biraz hasar almıştı.

Depo için yer mi aldın?

Bizim evin yanında devlet arazisi var. Devlet arazisinde yapabiliyorsun. Başvuru yapıyorsun. Üzerine alıp yıllık kiranı veriyorsun. O arazi boş olduğu için ben de gittim kendime depo yaptım. Erkenden yaptım çünkü o zamanlar çok pahalıydı. 60-90 bin TL arasındaydı. 100 metrekare bir depo yaptım. O dönem hem çalışıp, hem aileye para verip, hem çeyiz dizdim. Geri kalan parayı da depoya harcadım. İki sene önce 70 bin TL’ye depoyu hazır hale getirdim. İşten çıkmadan önce başlamıştım hazırlıklara. Çıktıktan sonra da tamamladım.

Kadınlar çalıştığı fabrikanın bulaşığını da akşam yıkıyordu. Fabrikaların kurmuş olduğu konteynerlerde kalan işçilere yemek yapıyorlardı, bir de bulaşığını yıkıyorlardı. Bunu çok gördüm, duydum. Neden erkeklere yaptırmıyorlar?

Depremden sonra sanayide çalışan kadınlar ne gibi zorluklar yaşamaya başladılar, sen ne kadarına tanık olabildin?

Depremden sonra fabrikalarda kalan kadınların bulaşıkları yıkadığı bir dönem olmuştu. Kadınlar çalıştığı fabrikanın bulaşığını da akşam yıkıyordu. Fabrikaların kurmuş olduğu konteynerlerde kalan işçilere yemek yapıyorlardı, bir de bulaşığını yıkıyorlardı. Bunu çok gördüm, duydum. Neden erkeklere yaptırmıyorlar? Bunu duyduğumda çok sinirlenmiştim. Elleri mahkûm yapıyorlardı. Çünkü OHAL vardı işten atılamazlardı. Kendileri çıksalar tazminatlarını alamayacaklardı. Erkeğe yaptırmazlar ama elin kadınına yaptırırlar.

Başka nelerle karşılaştın?

Depremden sonra tekstilde çalışan kadınlara yönelik hakaretler yapıldı. Hakları verilmeden çalıştırıldı. Çok duydum. Mesela iş yaptıkları markalar yardım yapmış ama bir tane yardım bile işçilere verilmedi. Patronlara, yöneticilere gitti. Bizim başımızda kadın bir yönetici vardı mesela. Her gün o markaların kıyafetlerini, çoraplarını giyiyordu.

Baykan Denim’deki bir arkadaşımızı annesinden dolayı alıp yaka paça dışarı attılar mesela. Güvenlik çantasını yere atıp, kolundan tutup atmış dışarı. Annesine iftira atıldı işyerinde, kız da hakkını savunmaya kalkınca atmışlar işte. Bizim de sonradan haberimiz oldu. Gizli gizli yapıyorlar bu tür şeyleri. Kız söylemese haberimiz bile olmayacak.

Kadın işçiler depremden sonra daha da değersizleşti

Depremden sonra kadınlar çekildi mi ücretli çalışma yaşamından? Ya da daha fazla mı çalışmaya başladılar sanayide?

Bence çekildiler. Çünkü depremden sonra çoğu kadın evde çocuklarıyla ilgilenmeye başladı. Yalnız bırakamıyorlar çocuklarını korkudan. Bir de işyerindeki ortam artık daha sert. ‘Çalışıyorsan çalış, çalışmıyorsan kapı orada’ya döndürdüler işi. Özellikle kadınlara yönelik. Daha da değersizleştirildiler. Çünkü depremden sonra herkes iş aramaya başladı. İşyerleri eleman aramaya başladı. İşler az olduğu için ‘işimize yarayanı çalıştıralım, yaramayanı çıkartalım’ diyorlar.

Barınma sorunu da fabrikalardan çekilmelerine neden olmuş olabilir mi?

Benim çalıştığım yerde bir kadın fabrikada çalışıyor. Ailesiyle beraber kalmak istiyor, olmadığı için eşi başka bir yerde, çocukları başka bir yerde, kendi başka bir yerde. Mesela başka bir kadın arkadaşımız kız kardeşiyle birlikte başka bir yerde çalışıyor konteynerde yaşıyorlar. Ama annesi, ailesi çadırda kalıyor. Bu imkânı ailesine de verebilirler isteseler. Niye onlar orada, onlar orada kalıyor ki?

İşten çıkarılan kadınlar oldu mu, hukuksal destek alabildiler mi?

Bazı arkadaşlarım işlerinden çıkartılıp tazminatlarını almadığı zaman bu işleri bilen bir arkadaşıma yönlendirdim. Onları bilgilendirmeye çalıştım. Yapabildiğim bu oldu… Bize şunları, şunları yapıyorlar, ne yapmamız lazım, diye soruyorlardı. Benim de tek başıma elimden bir şey gelmiyordu. Yönlendirmek ve akıl danışmak geliyordu elimden.

Dul kadınlar çoktu aralarında. Özellikle onların ihtiyacı var. Dul kadınlar zaten boyun eğiyor bütün bu baskılara. Bir abla vardı mesela konteyner kentte. Evi ağır hasarlı olduğu için yıkılmış. Kız kardeşine bakıyor aynı zamanda. Diyor ki “bir kere ben izin aldım işyerinden, gidemedim, söylemiştim. Ama ertesi gün işe gittiğimde bana etmediklerini bırakmadılar.” Yazık günah yani. O kadın zaten ev bulamıyor, kalacak yerleri yok. Çaresiz oldukları için bu kadınlara yapıyorlar. Bazıları da hiç okul okumamış kadınlar. Okumadıkları için ne hakları var bilmiyorlar. Çoğunluğunun okuma-yazması yok. Ya da ilkokul mezunu. Mesela ben sendikayı söylediğimde öyle bir işlemişler ki kadınları “sus söyleme, duyarlarsa bizi işten çıkartırlar” diyorlar.

Yaşlı kadınlar kayısıda SGK primlerini ödeyebilmek için çalışıyor

Tekstilde mi böyle sadece?

Kayısıda da aynı. Kayısı fabrikasında da çalıştım. Okula giderken, yazın kayısı fabrikalarına gidiyordum sigorta olmadığı için. Çoğunlukla Suriyeli işçileri çalıştırıyorlardı. Peşimizden çavuş geliyordu. Günlüğümüz 25 TL ise 5 TL’sini çavuşa veriyorduk. Yeme içme her şey bize ait. Ondan da bir şey anlamıyorduk ki. Sürekli şey durumundaydık; aman çavuşa iyi davranalım ki bizi getirsin buraya. Her işe bizi götürsün ki para kazanalım. Çavuş da öyle hakaret ediyordu. 7-8 sene önce işçi hakları bu kadar gelişmemişti. Çalışanlara öyle bir zorba davranıyorlardı ki “Konuşmayacaksın” diye bağırıp hakaret ediyorlardı. Bunları çok gördüm. Yaşlı kadınlarla adamların alay ettiğini gördüm. Yaşlı kadınlar sırf emekli olabilmek için gidip çalışıyorlardı. Primlerini ödeyebilsinler diye. 60-70 yaşında bile kadınlar var kayısıda. 13-14 yaşında çocuklar da var. Suriyeli işçiler çok fazla. Bizim evin yanında fabrika var. Sigortadan denetime geliyorlar mesela. Adamlar arabaya tıkıştırıyor bizim eve götürüyor. Eve götürüp çay may veriyoruz onlar gidene kadar. Bunu çok yaşadım.

Kayısı fabrikalarında çoğunluk kadın. Kadına 400-500 TL verip erkeğe 700-800 lira verdiklerini de çok gördüm. Erkek de çok bir şey yapmıyor. Yükleme yapıyor. Ama her günün sonunda ben de yükleme yapıyorum.

Depremden sonra daha mı kötü oldu sence?

Depremden sonra daha kötü oldu bence. Çünkü artık işler azaldı. Olsa da olur olmasa da olur demeye başladılar. Mesela depremden sonra kayısı olmadı. Çoğu yerde şunu duydum. “Çalışıyorsanız gelin, çalışmıyorsanız kapı orada.” Kayısı fabrikalarında çoğunluk kadın. Kadına 400-500 TL verip erkeğe 700-800 lira verdiklerini de çok gördüm. Erkek de çok bir şey yapmıyor. Yükleme yapıyor. Ama her günün sonunda ben de yükleme yapıyorum. Ben anlamadım, adam 700-800 alıyor ben 400 alıyorum. Kadın sırıklama yapıyor, islime giriyor, yine biz taşıyıp içine koyuyoruz. Yapmasan hakaret edip işten atarlar. “Kapı orada canım gidebilirsin” direkt bu. Tolerans göstermiyorlar. Kayısıda kadın ve erkek işçiliği arasında çok fark var. Ücret olarak da var. Yemek olarak da. Erkek yemek getirmiyor ama yemek her gün hazırlanıyor. Kadına yemek hazırlamıyorlar. Sen sabah kahvaltını getireceksin, öğlen yemeğini getireceksin. Ama erkeğe sabah kahvaltısı hazırlanıyor, öğlen yemeği de veriliyor işyerinde. Ama günün sonunda benden üç kat fazla para alıyor. Kayısıda yapılıyor, günlük, yevmiyelik işlerde de yapıyorlar. Şu da var mesela kayısı fabrikasında. Yıkamada kasaları diziyorsun palete, erkek de paleti alıp götürüyor. En zor işi kadın yapıyor, erkek götürüyor. Ben de götürebilirim transpaletle depoya. En zor işi ben yapıyorum sen niye o kadar para alıyorsun ki orada. Bi de başımızda “kızlar çabuk olun, hadi hadi” diyorlar. Nerde bu adalet? Tekstilde de öyle. Makineci erkeğin pirimi daha fazla kadının yok. Kalitecinin yok. Paketin hiç yok. Kadınların olduğu bölümlerde prim kesmek için bahane ararlar. Dikimhanede kesemezler primi çünkü orada kadın erkek birlikte çalışıyor. Kadınlarınkini keserlerse erkeğin neden kesilmiyor diye olay olur.

Kadınlara istihdam alanları yaratılması lazım

Fabrikalarda kadınların çalışma koşullarının daha iyi olması için sence neler yapılması lazım? Ya da genel olarak Malatya’da ne yapılması lazım?

Ev kadınlarına günde iki saat bile çalışabilecekleri işler yaratsalar. O bile kâr. Hobi olarak çalışabilseler, eğitim alsalar. Bir yer açılsın istiyorum, evine katkıda bulunabilsin diye. Benim annem mesela örgü yapmayı, halı dokumayı biliyor, seviyor da. Ama burada öyle bir istihdam yok. En yakın Yazıhan’da yapılıyor bu işler. Kadınlar da günde beş-altı saat çalışabilecekleri işler bulsunlar. El işi bilen çok kadın var. Benim yengem mesela. Bütün her şeyi biliyor ama sadece eşi çalışıyor. Beş tane çocuğu var yetmiyor. Çocukları bırakıp işe gidemiyor. Bir şey bulsam da evime destek olsam diyor. Kreş de olabilir. Çocukları kreşe verebilse kendi işe gidebilir.

Yani ben süslendim diye “seni babana söyleyeceğim, erkeklerle buluşmaya gidiyorsun.” Bu seni ilgilendirmez ki. Bunu çok yapıyorlar. Yapan müdür yardımcısı. “Aramızdaki samimiyetten” diyor. Ben senle samimi değilim ki sen bana bunu yapıyorsun.

Fabrika ortamı -kadınların özel günleri olur- çok ağır geçiyor. Onu çok yaşadım ben. Hastayım sancım var bana şey diyorlar “çalış, sana bir şey olmaz.” Kadınsal durumlarda insanın çok zoruna gidiyor bu. Bence o günlerde çok kötü olanlara izin vermeleri gerekiyor. Ya da revirde uzansın, yarım gün dinlensin. Zaten dinlenince o sancı geçiyor. O kadına böyle bir destek verilsin. O acıyla işyerinde çalışmasın. Katlanılacak gibi değil. Bari başımızda bir kadın olsun. Erkeğe anlatamıyorsun ya bari anlatabileceğin kadın olsun. Bırakın orada ölsün gibi bakıyorlar. Kadınlara biraz anlayış gösterseler ne kadar güzel olur. Bayılan genç kızlar var. 10 dakika sonra gel çalış diyorlar. Dalga konusu oluyorlar bir de gülüyorlar. Sen hastasın, sen hastasın diye gülüyorlar. Ben rahatsızım mesela o gün mesai var. Rahatsızım gelemiyorum diyorsun “senin neyin var ki gelemiyorsun” diyorlar. Var ki bir şeyim gelemiyorum.

Lazere gideceğini söyleyenlere “Ööff bir şey olmaz kıllarınla yaşamayı öğren, sonra gidersiniz. Akşam gidersin” diyorlar. Bu ne ya… Size ne yani. Mesela bizim orda 17.00’den sonra çarşıya araç yok. Ben o saatten sonra nasıl gidecem, nasıl dönecem. Benim başıma bir şey gelse siz bunun sorumluluğunu alabilecek misiniz? Yok. Mesela ben bir iki giyinip çarşıya gidecem. “Sen nereye gidiyorsun, erkeklerle mi buluşmaya gidiyorsun, seni babana söyleyecem” dediler. Sanane, seni ilgilendirmez. Yani ben süslendim diye “seni babana söyleyeceğim, erkeklerle buluşmaya gidiyorsun.” Bu seni ilgilendirmez ki. Bunu çok yapıyorlar. Yapan müdür yardımcısı. “Aramızdaki samimiyetten” diyor. Ben senle samimi değilim ki sen bana bunu yapıyorsun. Tehdit ederek konuşuyor. İster erkeklerle buluşurum ister arkadaşımla. Bu seni hiç ilgilendirmez.

*Gerçek adı değil.

*Kadınİşçi olarak RLS’nin desteklediği Deprem Bölgesinde Kadın Emeği araştırması çerçevesinde pek çok kadınla konuştuk. Bazen biz onları bulduk bazen de onlar bize geldiler. İrem bizi gelip bulan kadınlardan. O anlattı biz dinledik. Hikâyesi pek çok kadınla ortak.

Fotoğraf: Egenin Sesi Gazetesi, fındık toplayan kadınlar

Yazarın Diğer Yazıları

İlginizi Çekebilir

Son Yazılar