Skip to main contentSkip to footer

1 Mayıs’ta kadın talepleri: Sendikacılar kadın yoksulluğuna son verecek taleplerin peşinde

İşçi veya ev emekçisi bütün kadınların maruz bırakıldığı sorunlara son günlerde bir yenisi eklendi. İktidar “normal doğurun” diyor! İşçi Bayramı’nda binlerce kadın işçi, ‘adil ücret’ için yürüyecek. Ancak şiddetsiz ve tacizsiz işyeri koşulları da kadınlar için ücret talebi kadar önemli. Sendikacı kadınlar, emekçilerin taleplerini Kadın İşçi’ye anlattılar. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Kadın işçiler, ev içinde ücretsiz, ev dışında düşük ücretlerle güvencesiz koşulların içindeler. ‘Aile yılı’, ‘normal doğum’, ‘esnek çalışma’ gibi ifadelerle kadın düşmanı söylemlere her gün bir yenisini ekliyorlar” yorumuyla tepkisini dile getiriyor.

Güncel

İşçi kadınların sorunları, yaşadıkları zorluklar 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü dolayısıyla yüksek sesle gündeme gelecek. Bu çerçevede kadın talepleri üzerine bir kez daha konuşmanın tam da zamanı. Dolayısıyla şimdi sözü sendikacı kadınlar da söylemeli. Bütün işyerlerinde düşük ücretlerin, mobbingin yanı sıra birçok hak ihlaline ilişkin tepki gittikçe büyüyor. Kadınlara eşit koşulların sağlanması için savunuculuk yapmak ve birçok sorunu konuşmak için önemli bir fırsat 1 Mayıs. Kadın yoksulluğunun derinleşmesini engellemek, mobbinge, şiddete karşı çıkmak gibi taleplerin yanı sıra kreşlerden yararlanmak gibi onlarca talep dile geliyor. KESK ve DİSK yöneticilerinin yanı sıra farklı işkollarından sendikacı kadınlar gündeme ve taleplere dair görüşlerini paylaştılar.

KESK çatısı altındaki kamu emekçisi kadınlar, her zaman olduğu gibi bu 1 Mayıs’ta da güvenli ve güvenceli çalışma koşullarının oluşturulabilmesine yönelik taleplerini yükseltecekler. KESK Kadın Sekreteri Döne Gevher Koyun, istihdamda cinsiyet eşitsizliğinin hakim olduğuna dair bilgi paylaşarak söze giriyor. Kamu işyerlerinde birçok uygulamada var olan ayrımcılığın altını çiziyor. Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde kadın temsiliyetinin sağlanması, kadın taleplerinin ayrı bir başlıkta ele alınması gibi bakış açısına sahip olduklarını, bu ilkelerini sürdüreceklerini vurguluyor.

Döne Gevher Koyun

24 saat hizmet verecek kreşler

Döne Gevher Koyun, yaşanan rahatsızlıkları şöyle sıralıyor: “Her alanda farklı problemlerle kadınlar karşı karşıya kalıyor. Posta hizmetinde çalışan kadın arkadaşlarımız erkek egemen anlayışın hâkim olduğu çalışma koşullardan rahatsız. Ve bu kurumun özele devredilme çabasının getirdiği olumsuzlukları da yaşıyorlar. Mühendis arkadaşlarımız da aynı şekilde işyerlerindeki erkek egemen koşullardan kaynaklanan durumlardan dolayı mağdurlar. Sağlıkçı kadınlar, ‘Performans Sistemi’nden dolayı zorluk içindeler. Sağlıkta dönüşümün getirdiği birçok problemle uğraştıkları gibi, bir yandan da şiddete uğruyorlar. Belediye çatısı altındaki hemcinslerimiz, kayyum atamalarının ağır sonuçları altında eziliyor.”
Kayyumun yönettiği belediyelerde nasıl bir iş ortamı var? Dinliyoruz Kadın Sekreteri Koyun’dan.

“Bu belediyelerde kreşleri devreden çıkarıyorlar. Kapatılan ve kayyum atamak yoluyla etkisiz kılınan kamu kreşlerinin yeniden açılması acil isteklerimiz arasında. Kadın erkek fark etmeksizin en az 50 çalışanın olduğu işyerlerinde, ücretsiz, nitelikli, gerektiğinde 7/24 hizmet verecek kreşler açılmasını talep ediyoruz.” Değindiği bir başka nokta ise şiddet yaşayan kamu çalışanları. “Boşanan, boşanma aşamasında olan; fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet gören arkadaşlarımız var. Eski eşi tarafından ısrarlı takibe uğrayanlar da şiddet tehlikesi içinde. Bunlardan dolayı tayin ve yer değişikliği taleplerinin herhangi bir belge ibrazı istenmeksizin kabul edilmesi çok önemli. Bu arkadaşlarımızın bu yöndeki taleplerinin sürekli peşinde olacağız.”

Kayyumlar çalışanların haklarını çiğniyor

Şöyle devam ediyor Döne Gevher Koyun. “Eğitim-Sen çatısı altındaki kadın öğretmenlerimiz, ‘toplumsal cinsiyet dersi’ işlemek istediler. Millî Eğitim Bakanlığı ve yandaş sendikalar tarafından suçmuş gibi lanse edildi bu girişimleri. Haklarında soruşturmalar açıldı. Bu mobbing ve baskıya karşı tepkimizi sürdüreceğiz. Bu konudaki talebimiz net; Eğitim müfredatı, toplumsal cinsiyet eşitliği esasına göre düzenlenmeli. Cinsiyet, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim ayrımcılığının ortadan kalkması için okul öncesinden itibaren tüm sınıflarda ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ dersinin zorunlu ders olarak okutulmasını istiyoruz.”
Kayyum yönetimi konusuna tekrar dönüyor Döne; “Belediyelerde çalışan arkadaşlarımız, kayyum atamalarının sonuçlarını yaşıyorlar. Çalışma usulleri, görevleri, onlara yönelik yaklaşımlardan kaynaklanan şikayetleri önemli boyutlarda. Bazıları işlerinden olabiliyor. Yaptıkları toplu iş sözleşmelerinden elde ettikleri kazanımlarımı kayyum bir gecede keyfi olarak ellerinden alabiliyor. Kayyumların çalışanların haklarını çiğneme yönündeki uygulamalarına karşıyız. Ve son dönemlerde belediyelerdeki arkadaşlarımızın büyük bölümünün talepleri bu yönde.”

Arzu Çerkezoğlu

Çerkezoğlu; Ev içinde ücretsiz, ev dışında ise düşük ücretler

DİSK Konfederasyonu Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, tüm kadınların emeğinin, çalışmasının, hatta yaşamının dahi hedef haline getirildiği bir dönemden geçtiğimize dair bir saptama yaparak söze giriyor. Başkan Çerkezoğlu diyor ki; “Kadın emeğini hedef alan politika modelleri çeşitlendirilirken ve kamu çalışanları bunlara maruz kalırken evlerinde de ağır yükler sırtlarında. Eviçinde ücretsiz, ev dışında düşük ücretler ve güvencesiz koşulların içindeler. İşyerinde mobbing, taciz, şiddet her daim gündemde. İşçi haklarını çiğneme yönündeki uygulamalara karşıyız. Kadın yoksulluğu, sendikasızlaştırma, eviçi görünmez emek, güvencesizlik, sosyal adaletsizlik, kadın cinayetleri gündemlerinden hiç çıkmıyor. Tüm bunlar kadın emekçilerin maruz bırakıldığı sorunların en öne çıkanları. Ancak yine de yalnızca bir kısmını oluşturuyor. ‘Aile yılı’, ‘normal doğum’, ‘esnek çalışma’ gibi ifadelerle siyasal iktidar, kadın düşmanı söylem ve politikalarına her gün bir yenisini ekliyor. Bizler ise DİSK olarak bunlara karşı mücadeleyi an be an ileriye taşıyoruz. Çalışanların haklarını çiğneme yönündeki uygulamalarına karşıyız. Ve son dönemlerde belediyelerdeki arkadaşlarımızın büyük bölümünün talepleri de bu yönde.”

İşyerinde şiddet ve taciz, DİSK’in kırmızı çizgisi

DİSK çatısı altındaki tüm sendikalar ücret eşitliğinin zorunluluğu konusunda anlaşıyorlar. Arzu Çerkezoğlu kadın işçilerin evdeki bakım yükünü üzerinden alacak kamusal sosyal politikaların üretilmesini çok önemli olarak değerlendiriyor. Güvenceli ve sendikalı çalışma koşullarının sağlanmasının da işçilerin öncelikli talepleri arasında yer aldığının altını çiziyor. İşyerinde şiddet ve taciz DİSK’in kadın işçiler açısından kırmızı çizgisi. Çerkezoğlu’nun bu çerçevedeki yorumunu da not alıyoruz: “ILO’nun 190 Sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi ile İstanbul Sözleşmesi’nin onaylanmasını ve eksiksiz uygulanmasını talep ediyoruz. Kadın yoksulluğuna son verecek adil politikalar istiyoruz.”
Konfederasyon olarak acil sorunlar her zaman gündemlerinde. Bu problemlerin derhal çözülmesi için taleplerde bulunurken aynı zamanda toplu iş sözleşmesi maddelerini de buna göre hazırladıklarını anımsatıyor ve devam ediyor sözlerine: “İşyerlerinde imzaladığımız toplu iş sözleşmelerine kadın emekçiler üzerinde uygulanan bu eşitsiz politikaları giderecek maddeler ekliyoruz. Örneğin Türkiye tarafından onaylanmayan ILO 190 maddelerini ekliyor ve uygulanmasını sağlıyoruz.”

Neslihan Acar

“Kutsal aile propagandası ile kadınların nasıl doğuracağını dahi belirliyorlar”

DGD-Sen Genel Başkanı Neslihan Acar, bu sene 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlayacaklarını söylüyor. Bunun nedenini şu ifadesiyle gerekçelendiriyor: “İşçiler en temel ücret hakları için mücadele etmek zorunda bırakılıp, sendikalı olma hakları gasp edilmişken bizler de 1 Mayıs’ta Taksim’de olmalıyız. Bunu belirttiğimizde alan yasakları ve Anayasa’da var olan haklarımızı bir anda karşımızda buluyoruz. Tüm bu keyfi, yasakçı tutuma karşı işçilerin taleplerini toplumsal mücadele alanında dile getirmek için 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz!”
Acar da hükümetin ilan ettiği “aile yılı”na getiriyor sözü. 2025 ‘te aile yılı üzerinden çok hesapların gündemde olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Aile Bakanlığı ve Nüfus Politikaları Kurulu tarafından ‘kutsal aile’ propagandası devreye girdi. Kadınların nasıl doğuracağına ya da doğurup doğurmayacağına kadar söylemler geliştiriyorlar. Amaç bizleri evlere hapsetmek. Çok az olan kamusal hizmetlerin dahi törpülenmeye çalışıldığı topyekûn bir saldırı ile karşı karşıyayız. Kadınları nasıl ikna edeceklerini incelikle planlamışlar. ‘Kadının güçlendirilmesi’ diyorlar ama bu söyleme dair en ufak bir girişime rastlayamıyoruz. Açıkçası bu bir manipülasyon. Yine kutsal aile propagandasıyla, kadınların evlenerek aile kurmaları yönünde devletin tüm aygıtları adeta teyakkuz halinde. Bu uygulamalar en çok kadın işçileri mağdur edecek. Çalışma yaşamından kopartarak evlere hapsedecek.”

Kadın işçilerin eşit işe eşit ücret alması, iş yerinde tacizin önlenmesi, mobbing ve şiddete karşı ses çıkarmak en önemli talepler. Zaman zaman direnişle ve kimi vakit de sendikalarda örgütlenme çabasıyla, hak ihlallerine karşı durmaya çalıştıklarını vurguluyor. Sendikacı Neslihan Acar diyor ki: “Kreş, bakım evleri, çalışma süresinin kısaltılması ve sendikalı çalışma en temel taleplerimiz arasında. Kadına şiddetin evde, işyerlerinde, okulda ve sokakta önlenmesi için 6284’ün etkin uygulanmasını istiyoruz. İstanbul sözleşmesinin imzalanması için çabamız sürecek. Sığınma evlerinin sayısının artırılması ve aynı zamanda ulaşılabilir olması önemli. Hizmet kalitesinin artırılmasına yönelik taleplerimiz var. Bunlar DGD-Sen üyesi kadınların acil istekleri. Tüm kadınları en meşru taleplerine sahip çıkmaya 1 Mayıs’ta Taksim’de mücadeleye çağırıyoruz.”

Umut-Sen “Aile yılının ne anlama geldiğini biliyoruz”

Bağımsız İşçi örgütü Umut Sendikası (Umut-Sen) ile görüşüyoruz. Umut-Sen Sözcüsü Ayşe Irmak Şen, geçtiğimiz 1 Mayıs’tan bu 1 Mayıs’a kadar kadınların direnişlerin en ön saflarında olduğuna dikkat çekiyor. Şunları paylaşıyor Umut-Sen sözcüsü: “Bu sene OVP programı doğrultusunda aile yılı ilan edildi. Kadınların doğum, kürtaj ve kazanılmış birçok hakkına saldırı programı hayata geçiriliyor. Bizler aile yılının ne anlama geldiğini biliyoruz! 2024 yılında da ’emekli yılı’ ilan edilmişti. Bu tarihten sonra emekliler gittikçe yoksullaştılar. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin daha fazla derinleşmesinin hedeflendiği sistemleri hayata geçirmek istiyorlar. Nüfus politikaları kurulu, kadınların kaç çocuk doğuracağını ve nasıl doğuracağını tartıştı! Kadını çalışma yaşamından uzaklaştıracak, esnek, kayıtdışı, güvencesiz ve örgütsüz bırakacak planlar bunlar. Uzun zamandır süren bu yöndeki saldırılar, önümüzdeki dönem de artarak devam edecek.”

“Kadın işçilerin talepleri etrafında kenetlenmek”

Şen, “kutsal aile” söylemiyle evlilik ve çocuk doğumunun teşvik edildiğine dikkat çekiyor. Sendika sözcüsü, 6284’ün etkin uygulanması, İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar imzalanması ve işyerlerinde cinsiyet ayrımcılığının, tacizin ve şiddetin ortadan kaldırılmasına dair herhangi bir çabanın, söylemin olmadığına vurgu yapıyor. “Bu nedenle kadın işçilerin talepleri etrafında kenetlenmek saldırıları püskürtmede kritiktir” diyor ve ekliyor: “Kadınlara ve LGBTİ+ işçilere karşı yaşanan cinsiyetçi tutumlar ve cinsel taciz vakaları karşısında çözüm olarak kadınlar arasında dayanışma güçlenmeli. Kadın komiteleri kurulmalı, işyerlerinin yürütme mekanizmalarında bu komitelere temsiliyet verilmeli.”
İşyerinde yaşanan cinsel taciz ve mobbingin önünü kesecek hukuki düzenlemeler derhal yürürlüğe sokulmalı ve sıkı bir şekilde denetlenmeli. Diğer işçilere göre çok daha zor koşullar altında regl gören kadın emekçi. Bu nedenle aylık çalışma saatleri azaltılmalı. Çocuk sahibi işçilerin iş yerinde istedikleri zaman çocuklarını bırakıp alacakları kreş imkânı sunulmalı. Kadın işçiler erkek işçilerle aynı işi yapıyor olmasına rağmen daha düşük ücretler alıyor. Eşit işe ücret uygulanmalı. İnsan onuruna yakışır bir ücret talep ediyoruz.” Umut-Sen, kurumsal sayfasından duyurdu. 1 Mayıs’ta Taksim’de olacaklar. Sendikanın, “Devletin kadınların olmasından en çok koktuğu alan olan Taksim’deyiz. Tüm kadınları mücadeleye çağırıyoruz” açıklaması dikkat çekiyor.

Zuhal Kaynak

“TİS görüşmelerinde kadınların sözü olsun”

Sendikacıların en fazla dile getirdiği hak ihlalleri mobbing, şiddet, taciz ve tuvalet olanaklarının reddedilmesi. Kaba ve kötü davranışlar da tabii. Bu eziyetleri işverene ilettiklerinde hiçbir yaptırımda bulunulmadığının altını çiziyorlar. Genel-İş İstanbul 2 No’lu Şube üyesi kadınlar, emek eksenli olarak en yakıcı sorunları dile getiriyor. Genel-İş İstanbul 2 No’lu Şube yöneticisi Zuhal Kaynak, öncelikle temel problemin cinsiyet ayrımcılığı olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Ve buna bağlı olarak kadınlara terfide yapılan haksızlık, görev dağılımında eşitsizlik çok yaygın. Diğer yandan yönetim kademelerinde yeterince yer alamıyorlar. Talepler bu ve benzer sorunların çözümüne yönelik. Diğer taraftan şubemiz üyesi kadınlar cinsel tacize ya da rahatsız edici davranışlara dair tepki gösterdiklerinde sessizlikle karşılaşıyorlar. Bu sorunların çoğu zaman örtük kalması gibi bir durum söz konusu. Bu vakaları sendikamıza aktarabilmeleri için çeşitli komisyonlar oluşturduk. Çözüm önerilerini birlikte almaya çalışıyoruz. Oluşturduğumuz Kadın Komisyonu’muzda bütün bunlar dile geliyor. Özellikle TİS görüşmelerinde kadın emekçilerin söz sahibi olarak etkin bir şekilde yer almasını sağlıyoruz. Bu durum örgütlü olduğumuz yerlerde bizi daha güçlü kılıyor. Kadın dayanışma ağımızın karar alma süreçlerine doğrudan etki ettiğini söyleyebilirim.”

Zuhal, kadınların sabah işe gitmeden önce evde bakım emeğiyle güne başladığını, işten sonra aynı sorumluluğu evde yine sürdüğünü anlatıyor. İş görüşmelerinde kadınlara evli olup olmadığı, çocuk düşünüp düşünmediğinin sorulması ise kadını aşağılama tutumu O’na göre. Birçok konuya değiniyor sendikacı: “Kadın arkadaşlarımızın en fazla yaşadığı korku işten kopma riski. Zira çocuk, hasta, yaşlı bakımını üstlendiklerinden işten uzaklaşmak zorunda kalıyorlar. Şube olarak çözüm için birçok adım attık ama elbette yeterli değil! Bu sebeple kadın komisyonlarına daha fazla önem veriyoruz. Eşit işe eşit ücret politikası, kreş hakkının sağlanması, şiddet ve tacizin önlenmesi gibi talepler üyemiz kadınlar için çok önemli. Toplu iş sözleşmelerimizde olmazsa olmazlarımız, işyerlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlaması. Şiddetle mücadele konuları da aynı öneme sahip bizim için. Buna yönelik seminerler düzenliyoruz.” Talepleri sıralamaya devam ediyor: “İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun etkin bir şekilde uygulanmalı. ILO 190 Sözleşmesi bir an önce onaylanıp hayata geçirilmeli. Kadınların bakım emeği yükünün üzerlerinden alınması için kamusal sosyal politikaların üretilmeli.”

Olcay Özak

“Gıda işkolunda mobbing çok yaygın, çalışma saatleri çok uzun”

1 Mayıs’ta gıda işçisi kadınların taleplerinin sınıf kardeşlerinin talebiyle aynı olduğunu vurguluyor Gıda-İş Genel Başkanı Olcay Özak. Gıda işçilerinin çoğunlukla sendikasız ve güvencesiz çalıştığını, ücretlerin asgari ücret veya biraz üzerinde belirlendiği bilgisini paylaşıyor. Diyor ki; “Mobbing çok yaygın, çalışma saatleri çok uzun. Sektörümüzde iş güvencemiz yok. Her an işten atılma riski ile karşı karşıya gıda emekçileri. Ve daha pek çok sorun yaşıyoruz.” Bütün bunları aşmak ve insanca çalışma şartları için örgütlenmenin öneminden söz ediyor Genel Başkan Olcay. Sendika ile birçok sorunu çözme mekanizmasının oluşturulabileceğine inanıyor.

Gıda-İş’in 1 Mayıs alanında dile getireceği sorunları sıralıyor: “Mobing ve tacize son; ILO 190 imzalanmalı ve etkin uygulanmalı; Sendikal baraj kalksın; Grevler yasaklanmasın; Güvenceli iş herkes için olsun; Her işyerine kreş; İnsanca yaşayacak ücret; Gelirde ve vergide adalet; Taşeron çalışma yasaklansın.”

Zehra Yiğit Ayata

Yaşatılan şiddeti şikâyet etti başına neler geldi

Zehra Yiğit Ayata, SES Alanya Temsilciliği’nde yönetici bir sendikacı. Aynı zamanda SES Antalya Şubesi’nin Hukuk ve TİS Sekreteri. Sağlık emekçisi ebe olarak görev yapıyor. Hastane görevlilerinin sorunları öyle sıradan değil. Zehra en önemli olanlarını paylaşıyor: “Hastanelerdeki arkadaşlarımızın gebelik testi pozitif çıkınca gece nöbetlerinden muaf tutulmalı. Doğum sonrası iki yıla kadar ebeveyn izni talebimiz var. İşyerlerinde 24 saat açık kreş olmalı. Sağlık kurumlarında servis yok. Temizlik içsisi veya yemekhane emekçisi bir kadın gece mesaiden çıkınca evine tehlike riskleriyle gidiyor. Ve sabaha karşı saatlerde karanlık sokaklarda perişan oluyorlar. Onlara servis verilmesi yönünde talebimizi sürekli vurguluyoruz. Aile Sağlığı Merkezleri’nde (Sağlık Ocakları) çalışan kadınlar doğum ve süt iznini kullanırken büyük sorunlar yaşıyorlar. Bu önemli problemlerin bir an önce çözülmesini talep ediyoruz. Diğer yandan tacizlerin yanı sıra şiddet gören kadın arkadaşlarımız da var. Kurumda kendisine şiddet uygulayan kişiyi şikâyet eden arkadaşımıza mobbing uygulanıyor. Bu sağlık emekçisi kadın bulunduğu kurumdan sürüldü bundan dolayı! Ayrıca yaşadığı şiddeti savcılığa da şikâyet ettiği için hakkında bazı soruşturmalar açarak yıldırmaya çabaladılar! Biz 1 Mayıs alanında taşıyacağımız dövizleri hazırladık. Bir kaçını paylaşabilirim; ‘Cinsiyet ayrımcılığına hayır’, ‘İşyerinde cinsel tacize ve şiddete son’, ‘Cinsiyetçi söylemler istemiyoruz.’”

Funda Bakış

İşçi servisi en tenha saatlerde işçi kadını durakta indiriyor!

Tekstil sektöründe örgütlenme yapan bağımsız bir sendika BİRTEKSEN. Birçok baskılarla karşılaşan bir işçi örgütü. Başkanı Mehmet Türkmen, geçen ay tutuklanarak bir süre cezaevinde tutuldu. Sonra cezası ev hapsine çevrildi. Halen ev hapsinde! Sendikanın Urfa İl Temsilcisi Funda Bakış hem birçok sorunu sıralıyor hem de BİRTEKSEN üyesi işçi kadınların taleplerini paylaşıyor: “Mesai süresinin sabit 8 saatte kalmasını istiyoruz. ‘Hadi hadi’ diye bağırıp hızlı çalışmaya sevk etmeye yönelik davranışlar son bulmalı. Sözlü tacizlerin ortadan kaldırılması da önemli talebimiz. İşverenler sendikal haklara saygı duymalı. Mesaiden gece 03.00’te çıkıyoruz. Sokaklar çok tehlikeli olmasına rağmen işçi servisi o karanlıkta ve o ıssızlıkta bizleri otobüs duraklarına bırakıyor! Evlerimiz duraktan uzak. Yolumuzun üstünde bin bir türlü tehlike ile eve korku içinde giriyoruz. Biz bu kadar emek verip üretirken sürekli üstümüzde mobbing kuruyorlar ve hakaretler ediyorlar. ‘Mal mısınız’, ‘işinize bakın’, ‘tuvalete giderken haber verin’ diyorlar her daim. Her türlü sözlü tacizde bulunuyor ustalar ve beyaz yakalılar. Aldığımız asgari ücret kiramıza ve faturalarımıza yetmiyor. Geçim sağlayamıyoruz, onun için temmuzda ek zam talep ediyoruz. Deprem zamanlarında bize dayatılan zorla çalışma ve üretme hırsından vazgeçilsin. Biz çoluk çocuğumuz evde iken, diken üstünde üretim yapıyoruz. Sürekli onları düşünerek çalışmak zorunda kalmayalım. ‘Kara liste’ uygulaması çok önemli. Erkek, tacizi deşifre edilince ‘yapmadım’ diyor. Oysa her fabrikada kameralar var. Kameradan bu kişinin suçu ortaya çıkarılsın ve kara listeye alınsın. İkinci kez tacize teşebbüs ettiğinde işten atılsın.”

Emine Yüksel Bulaçal

“Kadının emeği yok sayılmasın”

Tek Gıda-İş Sendikası Bandırma Şubesi Banvit İşyeri Temsilcisi Emine Yüksel Bulaçal’a göre kadınların çalıştıkları kurumlarda yaşadıkları sorunlar çok fazla. Erkek ve kadın arasındaki eşitsizlik O’nun en rahatsız olduğu durumlardan biri. Dinliyoruz görüşlerini: “İşyerlerindeki kadınların üzerindeki baskıların daha çok olduğunu gözlemliyoruz. Mobbinge uğradığına da tanık oluyoruz ama buna tepkisini yansıtmıyor. Çünkü bu ekonomik koşullarda başka bir iş bulamama korkusu var.” İşçi kadınların taleplerini şöyle sıralıyor: “Kadın emeğinin hem ev hem de işyerinde yok sayılmaması. İnsanca yaşayacak bir ücret. Ücretli doğum izinlerinin artırılması. Kreş yardımı. En önemlisi de kocası, babası veya ağabeyi tarafından öldürülmemek!” İşçi kadınların hem iş hem ev işleri altında ezildiğini, yetersizlik duygusuna kapıldığını düşünüyor. Emine’ye göre kadınların işyerlerinde yaşadığı sorunları tek bir kalıpla sınırlandırmak mümkün değil. “İşin içine girildiğinde o kadar çok sorun var ki” diyor. Peki kadınlar işyerlerinde hangi problemleri yaşıyor ve nasıl çözümler bekliyor. Yanıt tek. “O kadar büyük ki”. Sonra bu soruya Sezen Aksu’nun şu şarkısının sözleri ile cevap veriyor; “Dağda belimde odun, beni ne hale kodun/Tarlada ırgat, avrat, hanede hazır hatun/Bir uşak göbeğimde, altısı eteğimde/Dünyanın gailesi yetmezmiş gibi bir de/El ayak çekilince, sen bitersin dibimde.”

Serap Baysal

“Tacizin önüne geçmek sendikamızın en büyük talebi”.

Tarım Orman Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu’nda örgütlü Tarım Orkam-Sen, kamu emekçileri sendikası. KESK’e bağlı sendikanın Genel Başkanı Serap Baysal’ın şu sözlerini not ediyoruz; “Bu toplumda kadının eşitlik ve adalet için mücadele edeni değil, maruz bırakıldığı kadın cinayetlerine, tacize, şiddete rağmen kocasına, ailesine biat edeni, istihdamda ucuz, esnek çalışmanın parçası olanı makbul” diyor Başkan Baysal ve ekliyor; “Sefalet ücretlerine mahkûm olmak istemeyen kadınlar olarak, işyerlerinde, sokaklarda tacizin, tecavüzün ve mobbingin önüne geçmek sendikamızın en büyük talebi.”

Yazarın Diğer Yazıları

İlginizi Çekebilir

Son Yazılar